Kürtçe savunmaya Lozan engeli
Abone olKCK davasında Kürtçe savunma talebine mahkeme Lozan'ı örnek gösterdi
Terör örgütü KCK üyesi olduğu iddia edilen 72 kişi hakkında, AK
Parti milletvekili Mehmet Metiner'e suikast ve terör örgütü adına
eylemlere katıldıkları suçlamasına ilişkin devam eden davada,
Kürtçe savunma talebine ret kararı geldi.
LOZAN'DA KÜRTLER KURUCU UNSUR AZINLIK DEĞİL
Savcının talebin reddi yönündeki mütalaasında ve mahkemenin ret
kararında önemli ifadeler yer aldı. Savcı, "Türkçe bilen ve
resmi işlem yapma durumunda olan, Türkiye Cumhuriyeti devleti
uyruğu olan ya da olmayan tüm şahıslar, başkaca hangi dili biliyor
olurlarsa olsunlar Türkçe dilini kullanmak zorundadırlar."
dedi.
Mahkeme de avukatların Lozan Antlaşması'nı hatırlatmasına karşı
anlaşmanın imzalandığı döneme vurgu yaptı. Antlaşmanın azınlıkları
kapsadığını belirten mahkeme Kürtlerin azınlık olmadığını, kurucu
unsur olduğunu vurguladı. Aralarında feribot kaçırma eyleminde
öldürülen Mensur Güzel'in kız kardeşi Şeyma Güzel'in de bulunduğu
72 sanığın yargılandığı davanın ilk duruşmasında birçok sanık ve
avukatları Kürtçe savunma yapmak istemişti. Avukatlar, Lozan Barış
Anlaşması kapsamında taleplerinin yerine getirilmesi gerektiğini
savunmuştu. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi ise bu talebi duruşma
sonrasında değerlendirme kararı almıştı.
LOZAN'LA CEVAP
Mahkeme, bu konuda öncelikle duruşma savcısı Celal Kara'ya görüşünü
sordu. Savcı Celal Kara, hazırladığı mütalaada, duruşmada
kimlikleri tespit edilemeyen sanıkların mahkemeden talepte
bulunamayacaklarını, avukatlarının ise bu kişilerin müdafii
olduklarının bilinemeyeceğini hatırlattı. "Dolayısıyla kim
oldukları mahkeme huzurunda belirlenemeyen sanıklar adına
avukatları talepte bulunamaz." diyen Kara, "Lozan
Barış Antlaşması'nın 1. maddesinde antlaşmanın tarafı olan
devletler belirtilmekte olup bir antlaşmanın hükümlerinin o
antlaşmanın taraflarını bağlayıcı olduğu belirtilmektedir.
Kendilerini Kürt olarak niteleyen Türkiye Cumhuriyeti devleti
vatandaşları, Türkiye dışında bu antlaşmanın tarafı olan hiçbir
devletin uyruğu olmadığı gibi bunlarla etnik köken bağı da
bulunmamaktadır." dedi.
TÜRKÇE BİLMEK ZORUNDADIR
Aynı sözleşmenin "Azınlıkların Korunması" başlıklı
bölümünün, Türkiye Cumhuriyeti devleti uyruğuna tabi olacak
azınlıklarla ilgili olduğunu hatırlayan Kara, 29. maddede etnik
köken ve dini mensubiyet itibariyle azınlık olarak nitelenen
kişilerle ilgili açık ifadelerin bulunduğunu ifade etti.
Kendilerini Kürt olarak niteleyenlerin Türkiye Cumhuriyeti devleti
uyruğunda olduğunu belirten Kara, Kürt sanıkların gayrimüslim
azınlık konumunda bulunmadıklarını vurguladı. Kara, bu şartlar
altında, Türkiye'de eğitim görüp iyi derecede Türkçe konuşan,
Türkiye Cumhuriyeti uyruğuna bağlı ve gayrimüslim statüsünde
bulunmayan sanıkların Kürtçe savunma taleplerinin reddedilmesini
istedi. Savcı Kara ayrıca, Anayasa'da devletin resmi dilinin Türkçe
olduğuna dair hüküm olduğunu kaydederek, "Türkçe bilen ve
resmi işlem yapma durumunda olan Türkiye Cumhuriyeti devleti uyruğu
olan ya da olmayan tüm şahıslar, başkaca hangi dili biliyor
olurlarsa olsunlar Türkçe dilini kullanmak zorundadırlar."
dedi
Mahkeme de aldığı kararda Lozan Antlaşması'na atıf yaparak 39.
maddede yer alan "Devletin resmi dili bulunmasına rağmen
Türkçe'den başka bir dil konuşan Türk uyruklarına, mahkemelerde
kendi dillerini sözlü olarak kullanabilmeleri bakımından uygun
kolaylıklar sağlanacaktır" hükmünü hatırlattı. Bu hükmün
Türkiye'deki Müslüman olmayan azınlıkların haklarına ilişkin
olduğunu vurgulayan mahkeme, "Antlaşmanın müzakere edildiği
ve imzalandığı dönemin koşulları ve dağılan Osmanlı
İmparatorluğu'nun sınırları içerisinde Müslüman olsun veya olmasın
Türkçe'den başka dillerde konuşan çok sayıda milletler yer
almaktaydı. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu unsurları arasında yer
alan Kürtleri azınlık statüsüne almaya ilişkin bir kısım itilaf
devletleri tarafından getirilen teklif ve çalışmalar kabul
edilmemiştir. Asli kurucu vatandaş olan Kürtlerin azınlık statüsüne
alınmamaları veLozan Antlaşmasındaki koruma önlemlerinin yalnızca
Müslüman olmayan azınlıklarla sınırlı tutulması göz önüne
alındığında, bu düzenlemeyle Müslüman olmayan azınlıkların
haklarının korunması amaçlanmaktadır. Bu nedenle söz konusu hükmün,
somut olayımıza uygulanamayacağı anlaşılmaktadır." dedi.
Gözaltına alındıklarında Türkçe savunma yapan sanıkların, dava
aşamasındaki Kürtçe savunma taleplerinin hukuki bir ihtiyaca
dayanmadığına dikkat çeken mahkeme, Kürtçe savunma taleplerini
reddetti.