Başbakanın kürtajla ilgili sözlerinin savunulacak bir tarafı
yok.
Kaldı ki , kadın bedenine müdahale faşizan bir tutumdur.
Kadın bir bireydir ve istenmeyen hamilelik hakkında da kararı
elbette kendisinin vermesi doğru olandır.
Ha! madem böyle bir laf ortaya atılmıştır, Türkiye’ nin gündemi,
hatta ve hatta dünya gündeminde de Başbakanın sözleri tartışma
yaratmıştır. Fransızların Le Monde’ si, ’’Recep Tayyip
Erdoğan Türk kadınlarının vajinalarının bekçisi’’ lafını
etmiştir, ortalık bulanmıştır, o halde asıl mevzumuz olan
Türban’dan U dönüşü yapıp, gelelim kadının en mahrem yerine ve
haklarına (!) yani elinden alınmaya çalışılan haklarına…
Türkiye şunları çözdü;
Kadına şiddeti, kadın cinayetlerini Fatma Şahin çözdü(!)
Ensest ilişkiler ortadan kaldırıldı(!)
Çocuk yaşta tecavüzler artık yaşanmıyor(!)
Töre cinayetleri son buldu(!)
Sıra geldi kürtaja ve sezaryen doğumlara …
Günlerdir bu konu hakkında söylenmedik söz kalmadı.
Özellikle, Habertürk yazarlarından Nihal Bengisu Karaca’ nın
’’kürtaj ve sezaryen’’ başlıklı yazısı, Elif
Şafak’ ın ’’kürtaj üzerine bir yazı’’ yazısı, yine
Ayşe Arman’ ın ’’grilerin yok olduğu Türkiye’’ yazısı ,
yine İnternethaber’ den Süleyman Özışık’ın ’’kadının bedeninde
iktidar kurmak’’ başlıklı bu ve benzeri köşe yazıları
birçok gerçeği ifade ediyorlar, hepsine katılıyorum.
Diğer taraftan ;
Başbakanımızın kürtaj çıkışı bir önceki gündemi parçalamak
değilse,(iddialar) ve/ya düşünüldüğü gibi kürtlere karşı nüfus
artışı operasyonu değilse (!) (öyle ise çok acımasız) kürtajı
gerçekten bir cinayet olarak algılıyor ve bu düşünceden yola
çıkarak hareket ediyorsa, bir çift sözüm olacak kendisine…
Avrupa’ nın göbeğinde, İsviçre’ de, bundan on sene öncesine kadar
kürtaj yasaktı.
İstenmeyen hamileliklerde, kadınlar kürtajın yasak olmadığı
ülkelere gidip operasyonlarını yaptırıyorlardı.
İsviçre’ de kürtaj yaptırmanın sadece bir yolu vardı. Psikolog’ dan
’’doğacak çocuğa bakamaz’’ raporu almak. Bu
raporda 100 soru vardı ve bu sorular akli dengesi bozuk birine
sorulan soruların tıpatıp aynısıydı.
Yani; kürtaj yaptırmak isteyen bir kadına psikoloğun sorduğu
sorularla, sinir krizi geçirip, akıl hastanesine giden birine
sorulan sorular aynıydı.
Psikolog, kürtaj yaptırmak isteyen kadına akli dengesi bozuk
muamelesi yapıyordu.
Bu sorulara verilen cevaplar neticesinde, ’’ bu kişinin
ruhsal sorunları vardır (kısaca delidir) doğacak çocuğa
bakamaz’’ raporu aldığı takdirde, kürtaja izin
veriliyordu.
Diyeceğim şudur ;
Şayet böyle bir yasak getirilecekse, işte günlerdir kamuoyunda
tartışılıyor, bunun tecavüz edeni var, ensesti var, sapığı var, var
da var…
Böylesi durumlarda hamile kalanlar, psikologdan çocuğu dünyaya
getirip getiremeyeceklerine dair bir rapor alsınlar.
Psikologlar karar versin. (verilecek karar şaşırtıcı
olmayacaktır)
Mesela tecavüze uğrayan veya ensest ilişki sonucu hamile kalan ve
buna benzer durumlarda hamile kalanlar gerçekten annelik
yapabilecek ruh durumunda olacaklar mı, uzman doktorlarımız karar
versin.(!)
Diğer taraftan keyfi yapılan kürtaj cinayet midir ? Cinayettir.