Kürtaj şahane, selülit bahane

Bir kadının, ünlü/ünsüz, selülitleriyle gündeme gelmesi hoş bir durum mudur?

Ayla ÖZYURT aylaozyurt@internethaber.com

Türkiye’de çöl sıcakları varmış. Deniz/havuz keyfi tastamammış. Klimalar ne şeker şeylermiş. Selülitler çıkmış meydane. Kısacası hayat çok güzelmiş.
Gelelim Avrupa’ya: Soğuk/yağmurlu/ puslu.
Yani, ’’yaz’’ belleyip bağrımıza bastığımız Haziran ayında, ’’bunalıma gir ve bir daha çıkma’’ havası.
Tam da burada, sıcak ülkelerin sıcak insanlarının facebook/twitter ortamında; yandık/piştik iletileri, havuz başı etiketleri,  lay lay lom havaları var ya, çıldırma noktası orada başlar.  
Havanın kasvetini atarım diye, Beyonce’den ’’Halo’’ yu, Sibel Can’dan ’’Aykırı Çiçeği’’ dinledim.
Yanlış şarkı seçimi miydi ne?
Aykırı çiçekleri düşündüm, onların bu dünyayı renklendirdiklerini.Daldım…
Derken!
Büyük bir hışımla, ’’Kürtaj davasında nerde kalmıştık?’’ diye yazı avına çıktığımda baktım ve gördüm ki; sıkı bir selülit gündemi oluşmuş. ’’Benim bedenim, benim selülitim’’ sloganı baş köşeye yerleşmiş.
Öncesinde, ’’Benim bedenim, benim kararım’’ diyerek, dünyaya gelebilecek canları sahiplenmeyen hemcinslerim, nur topu gibi selülitlerini sıkıca sahiplenmişler(!)
Alın selülitleriniz sizin olsun!
Bakınız sahiplendiğiniz selülit ne menem bir şeymiş ?
’’Derinin alt tabakasında, yağ dokusunun hemen çevresinde meydana gelir.
Oluşan selülitler, derinin üst bölümünde pütür pütür bir görüntü bırakır ve fiziksel olarak kendine güvensizliğe sebep olur.Yağ hücrelerinin fazla yağı depolamasının ve östrojen hormonunun da etkisiyle bu hücreler genişler. Kan dolaşımı giderek yetersizleşmeye başlar.  Yağ hücrelerinin genişlemesi ise yağ dokusunun aşırı yayılması demektir.Bu yayılma, deri  altı bağ dokusunu da etkileyerek, vücudun normalden daha fazla su tutmasına ve dolayısıyla  da kan dolaşımının zayıflamasına neden olur. Vücut kan dolaşımındaki zayıflamayla birlikte,  dokulara eskisinden daha az oksijen ulaşmaya başlar. Bunun sonucu dokular elastikiyetini
kaybeder ve cilt yüzeyi pürüzlü bir görünüm almaya başlar’’.
Hala sahipleniyor musunuz?
Neyse;
Gülben Ergen’in selülitli olay fotoğrafları üzerine kaleme alınan şaheserleri, üç aşağı/beş yukarı okumaya çalıştım. Okuduklarım neticesinde; nasıl sevindim, nasıl hemcinslerimle gurur duydum, anlatılamaz. Ayşe Arman, ’’burada bir çifte standart var, ikiyüzlülük var’ diyor. ’’Biz onlara(erkeklere), kelliklerinin ve göbeklerinin hesabını soruyor muyuz?’’ diyor. Kadın (Gülben Ergen), kaç çocuk doğurmuş’’ diye devam ediyor, anladınız siz…
Gülben’e arka çıkışı anladım da. Bir de, kahretsin realite var!
Öncesinde şurada anlaşalım (bu cümleyi kurmazsam içim rahat etmez). Bir kadının, ünlü/ünsüz, selülitleriyle gündeme gelmesi hoş bir durum mudur? Kabul edilebilecek bir şey midir? Elbette hayır!
Ama!
Ayşe Arman’ın Gülben’in selülitlerinin arkasında duran/destekleyen yazısını dikkatli okursanız, göreceksiniz ki, kendi söylediğine kendi inanmıyor.
Ne tesellisi deniyordu buna ?
Kötü niyetli miyim neyim(!) Baştan aşağı ironi sezdim.
Mealini özetleyeyim:
’’Hahaha! Gerçekten çok komik resimler, amma da selülit yapmış. Belli ki ayrılık da yıpratmış kadıncağızı. Su da içmiyor sanırım, pütür pütür. Adım gibi eminim, ilk işi medyaya taş gibi fotoğraflar vermek olacak. Ya ben! Hem yazıyorum, hem çiziyorum, hem sarışınım, gram selülitim de yok. Şampiyon benim ikinci kim?’’
Yukarıdaki paragrafa Ayşe denk geldi, ona istinaden dedik ama, kitle ruhunu da biraz deşifre ettik.
Bu kitle şöyle devam ediyor:
’’Bizim ünlülerimiz bu kadar işte! Misal; Madonna, kadın elli yaşını deviriyor,hay maşallah, hala taş gibi.
Biz istemez miyiz, kendi ünlülerimiz de günde 8 saat spor yapsın, on litre su içsin, e isteriz…(Yuh!)
Neyse duramayacağım!
Sayın okuyucularım, derim ki; gördüğüm selülitlerin şokundayım hala.
Türkiye’nin ünlüleri (göz önündeki güruh); her mikrofon tutana sizler demeç vermiyor musunuz?
Ünlü olmanın bedeli vardır, şöyle rahat değiliz, böyle rahat değiliz demiyor musunuz?
İşinize geldiğinde gazetecileri olduğunuz mekana çağırmıyor musunuz?
Kendinize hayran olduğunuz zamanlarda, görüntülenmeyi talep etmiyor musunuz? Alabildiğince soru, hepsinin cevabı ’’evet’’.
O halde, aynı gazetecilerin bu görüntüleri de yayınlamaya hakkı vardır. Nokta.