Ne zaman ki dini bayramların arefesine geliriz, o zaman çirkin,
o kulak tırmalayan iğrenç tartışmalar bir salgın hastalık gibi
yayınlamaya başlar.
Belli ki dert inanç.
"Belli ki asgari veya azami ne zarar verirsek yanımıza kar
kalır" mantığı güdüyorlar.
Ramazan ayı gelince "Ramazan" isimli birine bile
tahammül edemez hale gelirler. Hemen ardından o meşhur klişe haber
birkaç gazetede yayına girer:
"Oruç tutmuyor diye saldırdılar!.."
Haberi inandırıcı hale getirmek için, dangalağın tekini
konuştururlar:
"Ah tanrım çok korkunçtu! 30 kişi 5'e 10 kalas tipi
sopalarla saldırdılar.."
Bir diğer kesim Ramazan Ayı'na alternatif olarak "Mezarlık
çevresinde bira festivali" düzenler!
Zor zahmet, bin bir iftira eşliğinde bayrama ulaşılınca aynı kesim
bu kez yayvan bir ağızla, "Şeker bayramınız şeker tadında
olsun şekerim" demeye başlar.
Dersiniz ki "Ramazan Bayramı" deseler dilleri
kökünden kopup ayak diplerine düşecek.
Hani mümkün olsa..
Yani bir küçük ihtimal olsa, "Çikolata festivali"
veya "Nutella Bayramı" diyecekler de olmuyor,
uymuyor, uyduramıyorlar.
Kurban Bayramı arefesinde ise "hayvan seviciler"
sezonu resmen açılır.
Adeta şeytanın hizmetkarları gibi tepinip dururlar.
Bir feryat bir figan!
Oboovvv...
"Hangi din hayvan boğazlamayı emreder. Kıymayın bu canlara.
Gelin bu bayramda bir can bağışlayın" diye hezeyanlar
içinde böğürür dururlar.
Hani malum; Hindistan'da ineğe/öküze tapıldığı için oralarda bu tür
hayvanları kesmek günahların en büyüğü sayılır ya.
Öyle bir hayvana tapınmışlık örneği sergilerler ki, inanın
Hindistan'dakiler bile, "Bunlar galiba bizim
dinden" diye şaşırır.
O derece yani!
Hani gören de sanır ki, ömrü billah bu zatın ağzına et adına bir
şey değmemiş!
"Şu merette rakıyla iyi gidiyor be" diyerek,
kılçıklarıyla yutkundukları balıklar canlı değildir onlar
için..
Yılbaşında içine pilav doldurdukları hindiler, kesip evlerinin baş
köşesine koydukları çam ağaçları can değil yani!
Geçen meseleyi twitter'da tartışırken, bir arkadaş harika bir laf
etti:
"Her akşam şarapla yıkanmış eti, alkol eşliğinde
zıkkımlananlar, aynı eti ekmekle doya doya yiyenlere bağnaz, barbar
diyor!"
Bu söz aklıma bir olayı getirdi!
Hani bir ara Kurban Bayramı yılbaşına denk gelmişti de, birileri
hocalara sormuştu, "Acaba kurban etini rakı veyahut şarap
eşliğinde yersek günaha girermiyiz" diye...
İşte o kesim, bugün "Kurban adı altında hayvan boğazlamak
barbarlıktır, bağnazlıktır" diyen kesimin ta
kendisi...
Yine geçenlerde Facebook'ta iki mesaja rastladım. Her iki mesajı
yazan kişi de aynı kişi. Bir mesajında "Hayvan boğazlamak
ilkelliktir. Böyle din olmaz arkadaş" demiş.
Bir sonraki mesajda da, "Kurban derilerinizi Türk hava
Kurumu'na bağışlayın" yazmış...
Bunun üzerine dayanamadım. "Senin gibi iki ayaklı bir
öküzün, akrabası sayılan bir ineğe sahip çıkması gayet
normal" dedim!
Beni kınıyor olabilirsiniz. Ama benim iki yüzlü riyakarlara asla
tahammülüm yok!
Hele şu "Ayyy hayvan mı boğazlanıyor. Ay kıyamam
ya" diyen kadınlara ne demeli?
Daha bundan birkaç ay önceydi...
Hükümet "Kürtajı yasaklayalım" diye öneri
getirdiğinde, karnındaki 3-4 aylık kanlı-canlı çocukları lime lime
kesme hakkı olsun diye sokaklarda, "Benim bedenim, benim
kararım" eylemleri yapıp ciyaklayan sözde
kadınlardan, daha doğrusu kadıncıklardan bahsediyorum.
"Çocuğumu keserim, doğratırım, bu benim meselem. Ama hayvan
kesimine karşıyım" demek medenilik, Allah'ın emrini
yerine getirmek, "benim DANA'm benim meselem"
demek barbarlık.
Alın size ikiyüzlülüğün daniskası..
Alın size mis gibi iki yüz!
Çevirin çevirin tükürün!
NOT: Yerküre üzerinde yaşayan tüm inanların
Kurban Bayramı mübarek olsun. Sağlıkla, mutlulukla, huzurla nice
bayramlara. Yine beraber inşallah!