Kürt sorunu Türkiye'yi böler mi?
Abone olTerör konusunda AK Parti ve CHP'nin ortak hareket etmesi Hikmet Çetin'i umutlandırdı. Çetin, 'Türkiye bölünür mü?' sorusuna cevap verdi.
Dışişleri eski Bakanı Hikmet Çetin, terör sorununda AK Parti ve
CHP'nin işbirliğine tam destek verdi. Süreci olumlu bulan Çetin,
Türkiye'nin bölünme ihtimalinin neden olmadığını da şu sözlerle
anlattı:
KÜRTLER TÜM TÜRKİYE'YE DAĞINIK
Türkiye'nin durumu Irak, İran ve Suriye'den farklı. Oralarda Kürt nüfus belli bölgelere hapsedilmiş, bizdeyse bütün Türkiye'ye dağınık. Evliliklerde bile kim Kürt kim Türk bakılmıyor. Mesele haklar arasında değil.
Tecrübeli siyasetçi Hikmet Çetin geçen hafta yapılan tarihi
Kılıçdaroğlu-Erdoğan görüşmesinin ardından başlayan süreci Şenay
Yıldız'a değerlendirdi:
- CHP ile AK Parti Hükümeti'nin Kürt meselesinin çözümüne
yönelik görüşmesini nasıl yorumluyorsunuz?
Olumlu bir gelişme olarak görüyorum. Bu konu siyasi partiler
arasında uzlaşma olmadan çözülmesi zor bir konu. Kürt konusu iç
siyasete alet edilmemeli. Bu ulusal bir konu. Hepimizin konusu. Bu
nedenle siyasi partiler arasında bir uzlaşma sağlanması çözüm için
önemli bir aşama. Ne olursa olsun bu diyalogların devam etmesi
gerekir. Dileğim, buna Meclis'te grubu olan MHP ve BDP'nin de
katılması. Türkiye bölgesinde gerçekten önemli bir güç ama aldığı
kararlarla hem bölgesini hem küresel dengeleri etkiliyor. Daha da
büyümemizi engelleyecek iki büyük mesele var: Birincisi Kürt
sorunu; ikincisi Kıbrıs.
NASIL BÖLECEKLER Kİ?
- Kürt sorununun Türkiye'yi bölme ihtimali var
mı?
Ben bölünme ihtimali hiç görmüyorum. Nasıl bölecekler ki? Bir kere
Türkiye'nin durumu Irak, İran ve Suriye'den farklı. Oralarda Kürt
nüfus belli bölgelere hapsedilmiş durumda. Bizdeyse bütün
Türkiye'ye dağınık. İstanbul dünyanın en büyük Kürt şehri. Onun
dışında İzmir, Antalya başta olmak üzere bütün Türkiye'de Kürtler
yaşıyor. Mesele haklar arasında değil. Şöyle düşünün: Dinimiz aynı,
kültürümüz aynı, renklerimiz bile aynı. Asırlardır evlilikler
yapmışız. Bugün de evlenirken kim Kürt kim Türk kimse kimseye
bakmıyor...
- Peki mevcut soruna çözüm ne?
Demokrasi. Demokrasi ilerleyecek. Avrupa Birliği ile
bütünleşeceğiz, cazibe noktası olacağız. Kendi nüfusumuz için de,
Kuzey Irak için de bütün bölge için de... Fakat şuna dikkat etmemiz
gerekiyor. Biz model ihraç etmeyeceğiz. Müslüman, demokratik laik
rejimimiz ve başarılı ekonomik modelimizle herkese örnek
olabiliriz. Fakat Türkiye bölgesel gücünün artması ve kendisinden
beklenen rolü oynayabilmek için kendi içindeki bu sorunu çözmek
zorunda. İşte bu nedenle ben CHP ile AKP arasındaki görüşmeyi son
derece önemsiyorum.
- Bu sürece MHP'nin girmesi ne kadar elzem? MHP'nin
olmadığı bir ortamda Türkiye bunu çözemez mi? Bu kadar net
mi?
MHP'nin sürece katılması elbette ki önemli. MHP ile de konuşulmalı.
Bu konudaki kırmızı çizgilerin ne olacağı konusunda bir uzlaşmaya
varılmasında büyük yarar var. Ama ne olursa olsun süreç devam
etmeli.
- MHP'nin dışarıda olduğu bir çözüm imkansız
mı?
Hiç bir şey imkansız değil ama katılmasında büyük yarar
olacaktır.
KARAR VERİCİ DEĞİLLER
- CHP'nin Akil Adamlar Grubu önerisini nasıl
buldunuz?
Önerinin ayrıntısını bilmiyorum. Medyadan izledim, üzerinden
uzlaşma sağlanırsa olabilir. Bu yöntem başka ülkelerde de
uygulandı. Başarılı örnekleri de var tabi. Akil adamlar veya
komisyonlar karar verecek değiller. Bunların amacı karar
organlarına öneri yaparak, düşünceler ortaya koyarak, çözüme
yardımcı olmak. Son kararı verecek olan yetkililerdir, hükümettir.
Ancak bu konularda 'uzlaşma sağlandı' diye konunun hemen çözüleceği
kanısına da varılmasın. Mesele çok güç ve karmaşıktır. Zaman ister,
sabır ister, kararlılık ister.
HEMEN ÇÖZÜM OLMAZ
- Neden böyle söylediniz?
Çünkü çok boyutlu ve karmaşık bir konu. Yıllardır devam eden, on
binlerce yaşama mal olan, çok şehit verilen bir konu. Bu nedenle de
öncelikle siyasi partiler arasında bir uzlaşmanın sağlanması çözüm
için olumlu bir adım olacaktır.
- Ben yıllardır bu işlerle uğraşan devletin ve 2009'daki
açılım süreci tecrübesi nedeniyle hükümetin zaten yapılması
gerekenleri gayet bildiğini düşünüyorum...
Bilmek yeterli değil. Önemli olan bilinenler konusunda uzlaşmaya
varmak ve gerekli adımları atmaktır. Örneğin 1989 yılında biz SHP
olarak bu konuda çok önemli bir rapor hazırladık. O rapordaki
birçok şey de uygulandı. Bugün halen daha iyi bir yazılı metin
çıkmadı. 2009'daki açılım ilke olarak doğruydu ama çok yanlış
yönetildiği düşüncesindeyim. Daha da önemlisi siyasi partiler
ve ilgili kurumlar arasında bir uzlaşma sağlanmadan
adım atıldı. Yanlış yönetilince de beklenen sonuç sağlanamadı.
Bunun içindir ki CHP Genel Başkanı'nın Başbakan'ı ziyaret ederek
çözüm için uzlaşma kapısını açması önemlidir.
33 ERİ ŞEHİT ETMESELERDİ...
- Bir 30 yıl daha mı alacak Kürt meselesi?
Ne kadar süre alacağını bilemem ancak uzlaşma sağlanarak çözüm
yolunda adım atılması, daha da önemlisi silahların susması ve kanın
durması çok önemli. Terörle bir sonuç alınması mümkün değil.
PKK'nın da, PKK'ya destek olanların da bunu görmüş olduğuna
inanıyorum. Eğer geçmiş dönemlerde atılan bazı adımlar sürecinde
kanın akması durabilseydi, bugün çok önemli bir noktada
olabilirdik.
- Ne kastediyorsunuz?
Sayın Süleyman Demirel'in başkanlığındaki hükümetimiz döneminde,
1992 yılında bir ateşkes sağlanmıştı. Olumlu gelişmeler de
bekleniyordu. Ancak 1993'te Bingöl'de 33 askerimiz şehit edilince
her şey durdu. Süreç devam ederken silahlar susmaz, kan akmaya
devam ederse çözüm çok zorlaşır.
PKK BİTMESE DE MARJİNALLEŞİR
- Kürt vatandaşların demokratik haklar kapsamındaki
talepleri yerine gelir, durumları iyileşirse PKK biter mi
gerçekten?
Dünyanın başka yerlerinde görüldüğü gibi tümüyle bitmesi
gerçekleşmeyebilir. Her zaman bazı gruplar çıkarak aşırı
isteklerini silahla gündeme getirmek isteyebilirler. Ama esas sorun
çözüldüğünde bu tip olaylar marjinalleşir ve gündemden çıkar. Bütün
mesele halk. Halkı yanınıza aldığınız zaman, bu tür olayların
başarılı olma şansı yoktur.
- Kürtlerle ilgili bazı adımların atıldığı süreçlerde 'Türk
Sorunu' konuşuluyor. Şimdi bu süreç ilerlerse de yine aynı tartışma
başlayacak. Nasıl dengelenecek bu milliyetçi
refleksler?
İki tarafta da aşırı milliyetçiler olabilir, onlara göre hareket
edemezsiniz. Önemli olan başta sağlanacak olan uzlaşmadır. Örneğin
Meclis'te grubu olan siyasi partiler uzlaşmış, bu mücadeleyi
yıllardır götüren Silahlı Kuvvetler ' evet, buna destek veriyoruz'
derse, belirttiğiniz grupların ya da kişilerin etkisi olmaz.
Güvenlik tehdidi Soğuk Savaş dönemindeki gibi
büyüyor
- Afganistan'dan döndükten sonra neler
yapıyorsunuz?
Afganistan'dan döndükten sonra Türkiye'de belirli bir alanda
çalışmadım. Ancak uluslararası alanda çalıştım. Örneğin,
Afganistan'da çözüm önerleri geliştirilmek üzere benim de içinde
bulunduğum 15 kişilik bir komisyon oluştu, bir buçuk yılı aşkın bir
çalışma yapıldı ve sonunda bir rapor hazırlandı. Bu çalışmalar
sırasında sadece askeri yöntemlerle bunun çözülemeyeceği kanısı
oluştu. Siyasi çözüm gerekiyor. Bu amaçla da Taliban'la
görüşülmesinin gerekli olduğu önerisinde bulunduk.
- Viyana'da katıldığınız toplantıdan da biraz bahseder
misiniz?
Afganistan'la ilgili çalışmaların ardından uluslararası başka bir
önemli komisyonda 25 kişiyle birlikte bir çalışma yaptık.
Komisyonun temel amacı Avrupa- Atlantik coğrafyasında güvenliği
sağlamaya yönelik öneriler hazırlamaktı. Bu coğrafya Avrupa
Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nda yer alan 57 ülkeyi kapsıyor.
Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana 22 yıl geride kaldı. Dönüp
baktığımızda bu süre içerisinde bu coğrafyadaki bazı çabalara
karşın hala güvenlik yaratılamadı. Tam tersine yeni bazı
tehditlerin ortaya çıktığını görüyoruz. Temel sorun NATO, ABD ve
Rusya arasında var olan güvensizliğin giderilememesi.
En önemli tehdit nükleer tehdit. Aslında NATO, Amerika ve Rusya
arasındaki bir güven ortamı yaratabilecek en önemli konu Malatya
Kürecik'te de konuşlandırılan Balistik Füze Savunma Kalkanı. NATO,
ABD ve Rusya arasında bu alanda bir işbirliği Soğuk Savaş
anlayışının geride bırakılmasına önemli katkı yapar.
ABD İNCİRLİK'TEKİ SİLAHLARI KULLANAMIYOR
- ABD'nin Avrupa'da NATO şemsiyesi altında nerelerde
nükleer silahları var?
Kısa menzilli nükleer başlıklar 5 Avrupa ülkesinde bulunuyor.
Almanya, Belçika, İtalya, Hollanda ve Türkiye ( İncirlik) . Ama ben
Avrupa'da 21. yüzyılda böyle bir nükleer silah kullanmaya yol
açabilecek gerginliklerin olabileceğini sanmıyorum. Kaldı ki,
bunların çoğu teknolojik bakımdan da kullanılamaz durumda. Örneğin
İncirlik'te bulunanlar Amerika uçakları olmadan kullanılamaz. Ama
bunların bulunmasının bir tehdit oluşturduğu da açık.
- Rusya'nın bugün kendi toprakları dışında nerelerde silahı
var?
Özellikle Doğu Avrupa ile olan sınırlı bölgede konuşlandırılmış.
Sayıları kesin olarak bilinmiyor. ABD, NATO ve Rusya arasında
güvenlik ortamı sağlanamadığı için Suriye ile ilgili Güvenlik
Konseyi'ndeki oylamada Rusya Çin'le birlikte veto oyu kullandı. Bu
Soğuk Savaş rüzgarlarının yeniden esmeye başladığı izlenimi
yaratıyor.
GÖREV VERİLİRSE, REDDETMEM
- Akil Adamlar Komisyonu için CHP çevrelerinde sizin adınız
da zikrediliyor...
Bunu ilk defa sizden duyuyorum, bu konuda bir bilgim yok. Böyle bir
varsayım üzerine konuşmayı gereksiz sayıyorum.
- Peki böyle bir süreç gelişir ve konu önünüze gelse,
sürecin içinde olmayı arzu eder misiniz?
Bu da bir varsayım. Ancak ben yaşamım boyunca ülkeme ve
halkıma yararlı olabileceğime inandığım zaman, bana ihtiyaç
duyulduğunda gereken katkıyı yapmaya çalıştım.