Kurt Kanunu'na yapılanlar 'paçozluk'
Abone olİnternethaber yazarı Özlem Gürses, gösterime girmeden tartışmaların odağına oturan Kurt Kanunu'nun danışmanıyla konuştu...
ÖZLEM GÜRSES
İNTERNETHABER- TRT, son dönemin belki de en çok
konuşulacak olan dizisine imza atmaya hazırlanıyor, Kemal Tahir’in
Kurt Kanunu’nu PANA FİLM çekiyor…
Dizinin fragmanları ekranlarda dönmeye başladı bile...
Buyrun...
* Alev hanım, merhaba. Son olarak isminiz herkesin
heyecanla beklediği TRT'nin bir projesiyle gündeme geldi. Kemal
Tahir'in Kurt Kanunu romanının dizi olarak çekilmesinde haberinde
projenin danışmanı olarak isminiz geçti. Doğru mudur ? Projede siz
de varsınız değil mi ?
-Yaptığım işe “danışmanlık” denebilir herhalde.
Kemal Tahir, yüreğimde hissettiğim, büyük saygı duyduğum bir
yazardır. Eserlerine konu olan tarih dilimini de hayli iyi bilirim.
Bu iki durum biraraya gelince, Kurt Kanunu’nun ekrana hakkıyla
taşınması için gerekli ayrıntılarda hata payını asgariye indirmekte
yardımcı oluyorum diye umuyorum.
* Diziye geleceğiz ama ben asıl size Kemal Tahir'i ve Kurt
Kanunu'nu sormak isterim. Sizin için çok özel bir yazar ve çok özel
bir kitap olduğunu biliyorum. Neden ?
-Kemal Tahir, Türkiye’nin Tolstoy’udur, Özlem hanım. Yani, çok
sevdiği ülkesinin serencamını, hatalarını, sevaplarını zaman zaman
kahrolarak, zaman zaman şakaya vurarak gözlemlemiş, bir o kadar
önemlisi, üşenmeden, piyasa tuzağına düşmeden, her türlü riski
alarak, bedelini ödeyerek kaleme almış bir yazardır. Dikkatli bir
okur, onun bir cümlede devasa bir siyasi hareketi özetlediğini
görebilecektir. Bence bir benzeri yoktur, Türk edebiyatında. Kendi
adıma, borcumu ödemek için bir fırsat olarak görürüm yardım
etmeyi.
* Daha önce Yorgun Savaşçı ne yazık ki trajik bir sonla
izleyici ile hiç buluşamadı... Kurt Kanunu daha ekrana gelmeden
hakkında haberler, hatta bazı yanlış bilgiler bile servis edilmeye
başlandı. Endişeniz var mı ?
-Asla! Hem ben size birşey söyliyeyim mi, TRT’ye ilişkin burun
kıvırmalar, mesnetsiz değerlendirmeler de kabak tadı verdi artık!
Gören de, herkes müthiş, bir TRT eksikli sanır! Kendi gözündeki
merteği görmez, alemin gözündeki çöpü görür şeklindeki ruh
hali!
* Cumhuriyet ve Mustafa Kemal son dönemde hiç
tartışılmadığı kadar çok konuşuldu Türkiye'de. Zaten öyle olmasaydı
bu dizi de böyle gündeme gelmez, böyle merakla beklenmezdi sanırım.
Siz bu tartışmaları faydalı görüyor musunuz ? Nereye götürecek bu
tartışmalar Türkiye'yi ?
- Bu konuda sizden farklı düşünüyorum galiba. Tartışmadan ziyade
“yaygara” görüyorum. Maalesef, cömert insanlar değiliz, hak
gözetmekte de, teslim etmekte de eksikliyiz. ‘20li yılların
hercümercini aklıyla ve vicdanıyla içselleştirenlerin sayısı bir
elin beş parmağını geçmiyor. Abuk subuk bir “sizdendir,
bizdendir” muhabetinin ötesine gidilemiyor. Kemal beyin
anlattığına bakılırsa, o yıllarda da aynı sekterliğe kurban
gitmişiz. İttihatçı-Kuvvacı kavgası ama aslına bakarsanız kayıkçı
kavgası, zira kim nerede duruyor o da belli değil. Bu dizi,
Türkiye’nin günümüzdeki hastalıklarının kaynağına ayna tutabilirse
ne mutlu. Siz bakmayın, dizinin öyle merakla beklendiğini de
sanmıyorum. Göreceksiniz, Hülya Avşar ya da onlardan birisinin
seyredilirliğine ulaşamayacaktır. TRT’nin takdire değer yönü de,
pazara kurban etmemek kararı Kemal Tahir’i.
* Zaten söylemiştiniz, çok da konuşuldu, nedir Türkiye'nin
temel meselesi ?
-Paçozluk! Allah aşkına, insan tek bir bölümü seyretmediği bir dizi
hakkında ahkâm keser mi?! Ahkâm kesmeye tenezzül eder mi? Kaldı ki,
tek bölüm asla yetmez bilirsiniz, dev bir konudur, çarkların
yerleşmesi için 3-4 bölüm gerekir. Ben olsam ödüm kopar, yanlış
yaparım da, önüme altından kalkamayacağım bir fatura koyuverirler
diye! Lâkin, şunu da biliyorum ki, Türkiye’de olmayacak birşey
varsa, o da rezil olmaktan utanmak, daha doğrusu, rezil olduğunun
ayırdına varmaktır.
* Cumhuriyet ekseninde bir karşı karşıya kalma gerçeği
vardı zaten Türkiye'de... ama bu aralar bir de AKP içinde iki
farklı kanat var sanki. Nereye evrilecek sizce bu
süreç?
-İşte bunu hiç bilemem. Güncel siyasetle ilgim hayli
sınırlıdır.
* Son olarak Türkiye'nin en çok üreten, en derin izler
bıarakan aydınlarından biri olarak "ifade özgürlüğü,
gazetecilik ve Kürt meselesi" alanlarında yaşananlara nasıl
bakıyorsunuz ? Paul Auster bu alanlardaki sıkıntılar nedediyle
Türkiye'ye gelmediğini açıkladı mesela...
- Bu sorunuzun cevabı buraya sığmaz, bağışlayın. Paul Auster’e
gelince, Atıye sokakta, porcini mantarlı risotto eşliğinde Kürt
açılımı lâflayan tipolojinin New York versiyonudur kendileri.
Bakın, sahici insanlar, hele de Ebu Gureyb orada dururken bir
bardak suyunu içmedikleri ülkeler hakkında böyle ahkâm kesmezler.
Keserlerse, yaptıklarına en hafif nitelemeyle, paçozluk denir !