Kürt-İslam devleti kuracaklardı
Abone olHizbullah'la ilgili bugüne kadar alınmış en kapsamlı gerekçeli karar açıklandı. Gerekçe tam 1100 sayfadan oluşuyor.
Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, terör örgütü Hizbullah adına,
1992-1994 yılları arasında 71 adam öldürme, 90 adam yaralama, çok
sayıda bombalı saldırı, adam kaçırma ve sorgulama eylemlerini
gerçekleştirdikleri gerekçesiyle 13 yıldır yargılanan ve 20'si
hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen 34 sanık ile
ilgili gerekçeli kararını hazırladı.
AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, bin 100 sayfadan oluşan gerekçeli kararın Türkiye'de terör örgütü Hizbullah ile ilgili bugüne kadar yazılmış en kapsamlı gerekçeli karar olduğu bildirildi.
Kararda, terör örgütü Hizbullah adına 1992-1994 yılları arasında
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde işlenen 71 adam öldürme, 90 adam
yaralama, çok sayıda bombalı saldırı, adam kaçırma ve sorgulama
eylemleri detaylarıyla yer aldı.
''KENDİLERİNİ ALLAH'IN ASKERLERİ OLARAK
TANIMLIYORLAR''
Kararda, Hizbullah kelimesinin, Allah'ın yolu, taraftarları,
Allah'ın safında yer alanlar, Allah'ın partisi gibi anlamlar
taşıdığı ve ''Hizb'' ve ''Allah'' kelimelerinin birleşmesinden
oluştuğu belirtilerek, yakalanan örgüt mensuplarının, kendilerini
''Allah'ın askerleri'' olarak tanımladıkları kaydedildi.
''KINAMA DEMEÇLERİ, EYLEMİN AMACINA ULAŞTIĞININ
GÖSTERGESİ''
Terör eylemlerini yapanların, eylemlerinin etkili olmasını,
seslerinin fazla çıkmasını, duyulmasını, yankılanmasını, toplumu
bütünüyle etkilemesini, sarsmasını istedikleri ifade edilen
kararda, ''Sıradan bir yere ya da sıradan bir insana yapılanla,
önemli bir kuruluşa ya da saygınlığı olan birine yapılanın aynı
etkiyi yapmayacağını, teröristler herkesten iyi bilir. Hedefleri de
ona göre seçerler. Eylem, basında yer alıp, arka arkaya kınama
demeçleri verilmeye başlandığında, eylem amacına ulaşmış demektir.
Teröristler biliyor ki, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki
ölüm ve öldürme olayları, diğer yerlerdeki ölüm ve öldürme olayları
kadar toplumu etkilemiyor. O nedenle zaman zaman eylemlerini önemli
kuruluşların bulunduğu yerlere, saygın kişilerin bulunduğu
şehirlere kaydırmakta ve bekledikleri sonucu daha rahat
almaktadırlar'' denildi.
''PSİKOPAT,YANKESİCİ VE HIRSIZ GİBİ ŞAHISLAR ÖRGÜT
BÜNYESİNE ALINIYOR''
Gerekçeli kararda, genelde örgüt mensupları ve ailelerinin geçmişte
soruşturma geçirmediklerinin tespit edildiği belirtilerek, şunlara
yer verildi:
''Örgüt üyeleri, genellikle Doğu ve Güneydoğu kökenli ve çok
çocuklu ailelerden oldukları gözlenmektedir. Son dönemlerde,
psikopat, yankesici, hırsız gibi şahısların örgüt bünyesine
alındığı tespit edilmiştir. Terör örgütü Hizbullah üyelerinin
ailelerinin orta ve dar gelirli olduğu görülmektedir. Örgüt
mensuplarının genelde Diyarbakır, Batman, Bingöl, Mardin nüfusuna
kayıtlı oldukları gözlenmektedir.''
''AMAÇLARI 'KÜRT İSLAM' DEVLETİ KURMAK''
Kararda, terör örgütü Hizbullah'ı oluşturan İlim ve Menzil
gruplarının amacının, Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde,
şer'i hükümlerle yönetilen bir ''Kürt İslam'' devleti kurmak olduğu
kaydedilerek, örgüt liderlerinin mensuplarına verdiği talimatlarda,
Türkiye'ye ancak Hizbullah örgütünün, İslami esaslara dayanan İran
modeli bir rejim getirebileceğinin vurgulandığı belirtildi.
''GÜNLÜK TUTMAK ŞART''
Kararda, örgüt sorumlularının talimatı üzerine, örgüt üyelerinin
sık sık günlük tuttukları, randevular, örgüt mensuplarının
gördükleri, duydukları her şey ve örgütten isteklerinin yazıldığı
günlüklerin haftalık ve aylık olarak sorumlulara verildiği
kaydedildi.
''HER ŞEY İZİNLE YAPILIR''
Kararda, örgüt mensuplarının, iş değişikliği veya yeni bir işe
girmede, bulunduğu bölge dışına çıkmada, evlenmek istediğinde,
askere gittiğinde, menkul veya gayrimenkul mal alıp satmada,
ikametini değiştirmede ve kazandığı üniversiteyi okuyup okumamak
gibi konularda örgütten izin almak zorunda kaldıkları
aktarıldı.
''EV HAPSİ''
Örgüt içerisinde, silahlı faaliyet yürüten örgüt mensuplarının
deşifre olması nedeniyle yakalanmasının önlenmesi için, güvenilir,
örgüte sempati duyan bir şahsın yanına bırakıldığı veya örgüt
tarafından kiralanan bir eve mahkum edildiği kaydedilen kararda,
''Mahkum edilen şahıs dışarı çıkmaz, yakınları ile görüşemez,
ihtiyaçları ev sahipliği yapan şahıs veya örgüt tarafından
karşılanır. Sorunlarını kapalı zarfla gönderip çözümünü bekler.
Yapılan operasyonlarda yakalanan bazı şahısların 7-8 yıldır mahkum
oldukları görülmüştür'' denildi.
"HİZBULLAH, PKK'YA YARADI"
Kararda, terör örgütü Hizbullah'ın, 2000 yılında İstanbul-Beykoz'da
güvenlik güçlerince düzenlenen bir operasyonda ölü olarak ele
geçirilen Hüseyin Velioğlu önderliğindeki ilim grubunun,
kendilerine engel olarak gördükleri terör örgütü PKK'ya karşı
silahlı mücadele başlattığı belirtilerek, şöyle denildi:
"Hizbullah, özellikle bölgede halka yönelik şiddet eylemlerini
yaygınlaştıran terör örgütü PKK'yı hedef almak suretiyle, bu örgüt
mensuplarına gerçekleştirecekleri eylemlerle aynı zamanda bölge
insanını yanlarına çekip, bu insanlardan destek almayı ve tabanını
genişletmeyi hesap etmiştir. Her ne kadar örgüt, terör örgütü
PKK'nın eylemlerine karşı kurulmuş ve bir çok PKK terör örgütü
sempatizanı veya militanını öldürmüşse de bu örgütün faaliyetleri
en sonunda yine PKK terör örgütüne yaramıştır. Bu bölgedeki
geleneksel ve devletle barışık dinî yapıyı zedeleyerek kendine
taban bulmak isterken kendi tasfiye sürecinde yapmış olduğu bu
faaliyet uzun dönemde tahrip olan bu ilişkiler nedeniyle terör
örgütü PKK ideolojik taban kazanmasına hizmet etmiştir."
"DEVLETİN BİRİMLERİNE SIZILMALI"
Örgütün, üyelerine, verdiği talimatlar da kararda şöyle yer
aldı:
"Birinci aşama, Hizbullah'ın bölgede tek hakim güç oluncaya kadar
terör örgütü PKK'ya karşı mücadelesini sürdürmesidir. İkinci
aşamada, ortada terör örgütü PKK kalmayınca, Hizbullah biricik
etkin güç haline gelir. Sıra, devlet güçlerine karşı halk hareketi
başlatmaya gelir. Halkı devlete karşı ayaklandırmanın yolu ve
yöntemi de silahlı eylemlerdir. Eylemi başlatmak 'askeri kanat'ın,
sürdürmek ise bu kanat önderliğinde 'siyasi kanat'ın görevidir. Her
durumda, halk kalkışması başlayıncaya kadar, resmi kurum ve
kuruluşlara karşı herhangi bir eylem konulmamalı, devletin yanında
olduğumuz izlenimi verilmelidir. Bu arada devletin birimlerine
sızılmalı, çalışma, işleyiş ve biçimleri öğrenilmeli, buralarda
ileride düzenlenecek eylem provaları yapılmalıdır. Özetle, mevcut
rejimden yararlanmak gerekir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, milli,
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğundan halkın
egemenliğini kabul eder. Allah egemenliğinin ve şeriatın yürürlükte
olmadığı böyle bir ülkede 'dar-ül harp' ilkeleri uygulanmalıdır.
Söz gelimi devlete ait camilerde namaz kılınmaz, dini faaliyette
bulunmak ise günahtır.
Terör örgütü PKK'nın kendilerine yönelik eylemlere başlamasının
etkisiyle Hizbullah'ın ilim grubu, tebliğ konusunu farklı Şekilde
yorumlamış ve silahlı eylemlerle terör örgütü PKK'ya karşı mücadele
edebilmek ve bu mücadeleyi diğer gruplara da benimsetebilmek için
pasif olarak gördüğü kültürel bazdaki faaliyetleri bir kenara
bırakarak, eyleme yönelik aktif bir tebliğ metodu geliştirmeye
başlamıştır."
"ŞİFRELER"
Örgüt üyelerinin telefonda şifreli konuştukları, örgüt ile ilgili
bir kelime kullanmadıklarının belirlendiği kaydedilen kararda,
"Örnek olarak, örgüt içerisinde faaliyet gösteren sorumlu düzeydeki
kişiler şifrelenmiştir. A şahsın yakalandığını belirtmek için şifre
'Bankaya 100 milyon yatırdım' şeklindeki bir konuşma ile yakalanan
şahıs bildirilir ve bu şekilde ilişkili şahısların yerlerinin
değişimi sağlanır. Yine kaçırılacak bir şahıs için şifre
belirlenir. Kaçırılacak B şahsının kaçırıldığını bildirmek için
'Göndermiş olduğunuz mobilyalar defolu çıktı' gibi şeklinde konuşma
yapıldığından sorumluya B şahsının kaçırıldığı bildirilmiş olur"
denildi.
"EYLEMLER İSLAMİ ÜLKELERDEKİ UYGULAMALARA GÖRE
ŞEKİLLENDİRİLİR"
Kararda, terör örgütü Hizbullah'ın eylemlerini, İslami ülkelerdeki
uygulamaları göz önünde bulundurarak şekillendirdiği, bu şekilde
eylemi gerçekleştirenlerin heyecan ve isteğinin artırıldığı
belirtildi.
Eylemde, şahıs öldürülmeyecekse kaç bıçak darbesi vurulacağı,
öldürülecekse kaç darbe ve kaç mermi ile, mermilerin hedefin
neresine ateş edileceğinin talimatlandırıldığı kaydedilen kararda,
"Örgütün askeri kanattaki şahısları yaptıkları her eylemden sonra
şükür namazı kılarak kendilerini daha bağlayıcı hale getirirler,
eylemi Allah rızası için yaptıklarına inanırlar. Örgüt evinde nöbet
tutarlar, dini vecibelerini eksiksiz yerine getirirler, kendilerini
geliştirmek amacıyla bol kitap okurlar, evde haremlik selamlık
uygulanır" denildi.
"KAÇIRILACAK ŞAHISLAR ÖNCEDEN ŞİFRELENİR"
Kararda, örgütün kaçıracağı şahısları önceden şifrelediği,
sorgulama için kaçırılan kişinin beyaz eşya, koltuk veya çekyat
içerisinde sorgunun yapılacağı yere götürüldüğü belirtildi.
Kararda, şöyle denildi:
"Sorgulamanın ardından, örgütün göndereceği şifreli yazı ile
sorgusu yapılan kişi ya öldürülüp gömülür, ya öldürülüp sokağa
atılır ya da bir başka ekibe teslim edilir. Sorgulanan her şahsın
sorgu kaseti verilen talimat doğrultusunda usule uygun olarak
hazırlanıp örgüte verilir. Sığınaklar, düşmanlarının veya aleyhteki
insanların kaçırılarak saklandığı, sorgulandığı son derece gizli
mekanlardır. Genelde hücre evleri veya cami zeminindeki toprağın
kazılması sonucunda yapılan bu sığınaklarda, kaçırılan kişiler uzun
müddet zincirlere vurulup saklanmakta, gerekli sorgulamalar
yapılmaktadır. Sığınaklar, ilk kez Diyarbakır'ın Silvan ilçesine
bağlı Hizbullah üssü sayılan Yolaç köyündeki bir caminin altında
bulunarak kamuoyuna yansımıştır."
"ÖRGÜTTE, YAKALANINCA YALAN SÖYLEME KURALI"
Yakalanıp, poliste sorgulu yapılan terör örgütü Hizbullah
mensuplarının, ideolojik ve siyasi nedenlerle yalan söylemeyi kural
haline getirdikleri, sık sık ifade değiştirerek araştırmanın
seyrini etkilemek suretiyle zaman kazanma taktiği güttüklerinin
gözlendiği belirtilen kararda, "Teröristlerin bu konuda eğitim
aldıkları tahmin edilmektedir. Örneğin, örgüt evinde yakalanan bir
eleman, örgüt üyeliğini reddedip hırsızlık için burada bulunduğunu
rahatlıkla ve ısrarla söyleyebilmektedir" denildi.
"KÜÇÜK ÇOCUKLAR İSTİHBARAT İÇİN KULLANILIYOR"
Terör örgütü Hizbullah'a ilişkin bilgilere, yakalanan örgüt
üyelerinin ifadelerinden çok ele geçirilen belge ve dokümanlardan
yola çıkılarak ulaşmaya çalışıldığı kaydedilen kararda, şöyle
ifadeler yer aldı:
"İzlenen veya hedef haline getirilen şahıs hakkında bilgi
toplamanın kolaylığı, bölgenin feodal yapısı ile yerleşim
birimlerinin küçük oluşundan kaynaklanmaktadır. Terör örgütü
Hizbullah, istihbarat faaliyetlerinde özellikle küçük çocukları
kullanmaktadır. Örgüt mensuplarına, örgüt içindeki aktivitesine
göre bir kaç kod ismi verilebilmektedir. Bu kod ismi uygulamasında,
diğer illegal örgütlerde görülen uygulamadan farklı olarak 'çapraz'
kod isim uygulaması görülmekle birlikte, örgütte alttan üste kimse
kimseyi tanımamaktadır.
Örgüte kazandırılması hedeflenen kişilerin 12-20 yaş arasında ve
bekar olmalarına dikkat edilmektedir. Kişinin inancı, karakteri,
ailesinin ideolojik görüşü ile herhangi bir dini gruba mensup olup
olmadığı gibi hususlar titizlikle araştırılıp bir üst sorumluya
bildirilmektedir. Örgütlenme şemasının, İran İstihbarat servisine
bağlı Pasdar (Devrim Muhafızları) ile büyük benzerlikler gösterdiği
belirlenmiştir."
"SİLAHLAR CAMİ VEYA MESCİTLERE SAKLANIYOR"
Kararda, terör örgütü Hizbullah'ta kişiye zimmetli silah
bulunmadığı gibi aynı silahın ayrı ayrı olaylarda farklı kişilerce
kullandığının tespit edildiği kaybedildi.
Eylemde kullanılan silahların örgüt elemanlarınca bireysel yollarla
temin edildiğini belirtilen kararda, "Silahların saklandığı
güvenilir mekanlardan biri de cami ve mescitlerdir. Terör örgütü
Hizbullah mensuplarının, silahlı saldırı, kundaklama, satırla
vurma, zincir ve kezzap kullanma, adam kaçırma, darp, dövme,
tehdit, propaganda amaçlı eylem, sorgulama, yol kesip silahla
tarama ve intihar eylemi gerçekleştirme gibi eylemleri bulunuyor.
Eylemler, genelde iki silahlı militan tarafından
gerçekleştirilmekte, biri tetikçilik yaparken, diğeri çevreyi
kollayan gözcü görevini üstlenmekle birlikte, gözcülük yapan da
gerektiğinde aynı anda hedefe ateş ederek tetikçi arkadaşının işini
kolaylaştırmaktadır" denildi.
20 SANIĞA AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET
Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde geçen ay karara bağlanan
dosyada, 1992-1994 yılları arasında 71 adam öldürme, 90 adam
yaralama, bir çok bombalı saldırı ve adam kaçırma eylemlerinden
dolayı yargılanan sanıklardan Mustafa Demir, Kasım Erkan, Sedat
Şeran, Güro Adem, Mehmet Selçuk, Mahsum Nazli, Veysi Ülsen, Mustafa
Sevim, Abdulgaffur Batmaz, Sıdık Kurt, Remezan Elaltuntaş,
Seyfettin Kınay, Mehmet Duman, Şahin Yapıcı, Mehmet Zeki İnal,
Mehmet Ali Enez, İskender Tutar, Zekeriya Ezer, Tamer Gezer ve
Mecit Damar "Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası'nın ön gördüğü düzeni ortadan kaldırmaya çalıştıkları"
gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına
çarptırılmıştı.
Mahkeme heyeti, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan
sanıklardan Halil Askan ve Bayram Kinay'ın suç tarihinde 18
yaşından küçük oldukları gerekçesiyle cezalarında indirime giderek
16 yıl 8 ay ağır hapis cezasına düşürmüştü.
Terör örgütü Hizbullah üyesi olmak suçundan yargılanan sanıklar
Mehmet Kaya, Reşat Ekitici, Murat Börü, Nejdet Arıcan, Ahmet
Direkçi'nin suçlarının 10 yıllık zaman aşımına uğradığı
gerekçesiyle haklarında açılan kamu davasının ortadan
kaldırılmasına karar veren mahkeme, sanıklardan Fırat Doğan'a 9 yıl
4 ay, Muharrem Onuk'a 6 yıl 3 ay, Mehmet Arıcan'a da 6 yıl 3 ay
hapis cezası vermişti.
Mahkeme heyeti, sanıklardan Emin Atlı, Cengiz Atlı, Şeyhmus Atman
ve Veysi Kınay'ın atılı suçu işlediklerine dair inandırıcı delil
elde edilemediği anlaşıldığından beraatlarına karar vermişti..