Kürt hareketi bölündü

Abone ol

Apo İmralı'da, kurmayları dağlarda. Diğer yanda DEHAP ve eski DEP'lilerin oluşturduğu yeni hareket. Bir de buna Hikmet Fidan'ın öldürülmesi eklenince Kürt hareketi bölündü

Milliyet yazarı Hasan Cemal Kürt aydını Hikmet Fidan'ın ölümünden sonra Güneydoğu'dan izlenimlerini aktarıyor. Bölge insanıyla konuşan yazar Kürt hareketi kaç parça? yazısıyla o coğrafyadan yükselen farklı sesleri dile getirirdi.

Yazı: Hasan Cemal
Kaynak:
www.milliyet.com.tr

-Türkiye'deki Kürt siyasal hareketi gittikçe daha fazla çok sesli hale gelmeye başlıyor. PKK içinde de, dışında da öyle. Artık tek kişinin borusu ötmüyor.
Apo da dahil buna.
PKK'da ve tabanda hâlâ en güçlü isim kendisi de olsa, örgüte ve tabanına tam hâkim olmadığı, olamadığı sır değil.
Apo'nun kardeşi Osman Öcalan da bu görüşte. Kürt siyasal hareketinin "artık kimsenin tekelinde olmadığını" söyleyebiliyor. Gazetemizin Ankara Bürosu'ndan Namık Durukan'a geçen gün yaptığı açıklamalar bu bakımdan ilginç.
Bir yerinde şöyle demiş:
"Hikmet Fidan cinayetini PKK içindeki bir grup da, kontrol dışı bir grup da işlemiş olabilir."
PKK'da, özellikle dağ kadrolarında kendi başına buyruk bir çeteleşme yaşanıyor. Özellikle Apo'nun İmralı'ya konulmasından sonra bu durumun ortaya çıktığı biliniyor.
Çeşme ve Kuşadası'ndaki son terör eylemlerini de PKK içinden farklı grupların yapmış olabileceğine ilişkin işaretler alınıyor.
Kürt siyasal hareketi çerçevesinde geçen yıl sonlarına doğru kurulmuş olan Demokratik Toplum Hareketi de (DTH) kendi içinde bölünmüş durumda.
Bu hareket, Apo'nun bir projesi. DEHAP'ın 2002 genel seçimlerindeki başarısızlığı ve Leyla Zana'ların hapisten çıkışlarıyla sahne almıştı.
Hedef, yeni bir partinin kuruluşuydu. İddiası da bütün Türkiye'yi kapsamak ve Türkiyelileşmek idi.
Bir Kürt aydını geçen gün DTH'nın kuruluşunu anlatırken şöyle dedi:
"Apo'nun İmralı'dan kuryesi sayılan iki avukat, Doğan Erbaş'la Aysel Tuğluk, Apo'nun mesajlarıyla yola koyuldular. Hapisten çıkan Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan, Selim Sadak onlara katıldı. Sonra eski HEP, DEP, HADEP, DEHAP genel başkanları Ahmet Türk, Feridun Yazar, Murat Bozlak, Mehmet Abbasoğlu, Ahmet Turan Demir de evet dedi. Diyarbakır'ın eski Bağlar Belediye Başkanı Cabbar Laygara, DEHAP'tan Senanik Öner girdi. Böylece bir Koordinasyon Kurulu kuruldu. Bu arada koordinasyon kurulu için kendisine teklif yapılan kimileri de hayır dedi. Öneriyi reddedenler arasında Şerafettin Elçi, Haşim Haşimi, Mehmet Emin Sever vardı. Şimdi bu DTH Koordinasyon Kurulu o halde ki, neredeyse hepsi silaha davranabilecek kadar birbirlerine girmiş durumdalar."
Kürt hareketi böyle.
Bir kırılma noktasında.
Nitekim, Apo'nun kardeşi Osman Öcalan'ın da bunu doğrulayan açıklamaları var. Namık Durukan'a söylediklerinin özetine ve başka çevrelerden edindiğim bazı izlenimlere bakılırsa, Demokratik Toplum Hareketi DTH, kuruluşunun birinci yılını doldururken üçe bölünmüş durumda:
(1) PKK'nın otoriter sosyalist kanadı... Yani Apo'ya tam bağlı olanlar... Ama bunların içinde de farklılıklar yok değil. Örneğin Hatip Dicle'yle Doğan Erbaş gibi baştan beri sıkı Apocu olanlar var. Bu açıdan Leyla Zana'yla Orhan Doğan'ın ise daha dengeci tavırlar içinde oldukları, İmralı'ya biraz daha eleştirel yaklaşabildikleri dikkati çekiyor.
(2) Demokratik politikayı esas alan, silahı, şiddeti reddeden, bu bakımdan PKK'da Apo'nun otoriter sosyalist anlayışına karşı çıkan grup... Partileşme sürecini Apo-İmralı gölgesinden kurtarmanın önemini savunan, ama aynı zamanda Apo'nun görmezlikten gelinemeyeceğini, belli bir diyalog mekanizmasını muhafaza etmekten başka çare görmeyenler...
Bu ikinci grubun içine örneğin Ahmet Türk, Feridun Yazar, Murat Bozlak konulabilir. Osman Öcalan da kendisini bu grubun içinde sayıyor.
Belirtmekte yarar var. Bir ve iki numaralı bu gruplar arasında yoğun bir politik mücadelenin varlığından söz ediliyor.
(3) Osman Öcalan bu üçüncü grubu tarif ederken, "PKK'ya karşı düşmanlık yaklaşımı içinde olanlar" diyor.
Silaha ve şiddete de, Apo ve PKK'ya da, bunlarla diyaloğa da karşı çıkarak tamamen bağımsız ve demokratik bir partileşmeyi savunan bu üçüncü grubun içine, Diyarbakır'da cinayete kurban giden Hikmet Fidan'ı da koyuyor Osman Öcalan...
Öte yandan, Kürt siyasal hareketi içinde bir de kısa adı PWD olan Yurtsever Demokratik Parti var.
Şiddeti, silahı reddediyor.
Demokratik siyaseti savunuyor.
PKK'dan ayrılan ve dağdan inenler tarafından oluşturulan bir hareket. Bu yakınlardaki bir yazımda PWD'nin Osman Öcalan tarafından kurulduğunu belirtmiştim. Elektronik postadan iki gün önce aldığım bir mektup bunun böyle olmadığını söylüyor:
"Osman Öcalan'ın liderlik konumu yoktu. Kurucular Kurulu'nun bir üyesi idi ve yedi kişilik Koordinasyon Kurulu'nun da bir elemanıydı. Şimdi onun herhangi bir örgütsel bağı kalmamıştır. Ve esasen Osman Öcalan'ın PWD ile hareket etmesinin altında yatan amaç, Apo'nun muhalefeti kontrol altında tutma gibi bilinçli bir yaklaşımdan kaynaklanmaktadır. PWD'nin Koordinasyon Kurulu, Nizamettin Taş (Botan), Hıdır Yalçın (Serhat), Kani Yılmaz, Hıdır Sarıkaya (Ekrem) ve Halil Ataç'tan oluşmaktadır."
Kürt siyasal hareketi deyince, örneğin Almanya ve İsveç'te yaşayan Kemal Burkay'ın Kürdistan Sosyalist Partisi var. Şerafettin Elçi ve partisi var. Tarık Ziya Ekinci gibi Kürt hareketinde saygınlığı olan olan isimler ve Paris Kürt Enstitüsü Başkanı Kendal Nezan gibi entelektüel ağırlığa sahip kişiler de var Kürt siyasal hareketinde...
Başka ne var?
Bölünmüşlük var Kürt siyasal hareketinde... Çok seslilik devreye girmiş durumda... Silah sesi duymak istemeyenler, Apo tekeline karşı çıkanlar, şiddet ve terör politikalarının çıkmaz sokak olduğuna inananların gitgide ön plana çıktığı esinti ve rüzgârlar var sahnede...
Ama bir de şu var:
Çatışma ortamı derinleşir, silah sesleri duyulursa ne mi olur? Acılar üzerine siyaset kurulmaya çalışılırsa ne mi olur? Apo'dan ne mi olur?
Yarınki yazıya...

Günün Önemli Haberleri