Kürt burjuvazisi özerklik için ne diyor?
Abone olDemokratik Özerklik modelini Radikal'den Pınar Öğünç'e anlatan Diyarbakır Eş Belediye Başkanı Fırat Anlı Kürt burjuvazisinin projeye bakış açısını anlattı.
Kürt hareketinin "demokratik özerklik" hedefini masaya
yatıran Radikal sinden Pınar Öğünç'ün yazı dizisi BDP'nin gözde
isimlerinden Fıran Anlı röportajı ile devam ediyor. Diyarbakır Eş
Belediye Başkanı olan Anlı, özerklik modelinin ekonomik temelleri
ve Kürt burjuvazisinin projeye bakış açısını anlattı.
Demokratik Özerklik modelini Pınar Öğünç'e anlatan Fırat Anlı “Kürtler özerkliği yaşamış bir toplum, hiç bilmedikleri bir yaşam tarzından söz etmiyoruz. 1850’lere kadar Kürtler bu coğrafyada yüzyıllarca böyle yaşadı. Kısmen yargısı, ekonomisi, dış ilişkileri olan bir özerklikti bu. Özerk yapı vardı ama demokratik değildi. Son derece katı ve diktatörce yönetimlerdi. Şimdi demokratiğini inşa etmek istiyoruz” diyor. Dünyanın da Mezopotamya’nın, Antik Yunan’ın kent devletleri zihniyetine doğru evrildiğinden bahsediyor.
İşte Anlı'nın özerklik modeline dönük
açıklamaları:
MAGNA CARTA GİBİ
Diğer BDP’li belediyeler gibi, bu modelin inşasına zihni hazırlık
sayılabilecek ‘toplumcu belediyeciliği’ hayata geçirmeye
çalışıyorlar Diyarbakır’da da. Bir kısmı kısa ve uzun vadeli hedef
halinde, bir kısmı icraat. Temel yaklaşımı ise şu cümleleri
özetliyor: “Belediyeleri birer iktidar aracına döndürmek de
tehlikedir. Her şeyi planlayan ve yürüten bir yapı olmaktan çok,
sivil organizasyonu yönlendiren bir yapı olmasını tercih ediyoruz.
Mevcut mevzuatta belediye başkanları birer diktatördür. İngiliz
Kralı’nın 1215’te Magna Carta’da kendini sıralaması gibi, biz de
kendimizi sınırlamanın yolunu arıyoruz aslında.”
Neler düşünülüyor, neler planlanıyor?
Yaptırdıkları anketlerde gençlerin köye dönmek istemediğini
görüyorlarmış. Bu, hem köylerin yaşam koşullarını kente
yaklaştırmak hem de kentleri ‘doğallaştırmak’ gibi iki misyon
çıkarıyor ortaya. Kırla bağını koparmamış bir metropol olarak
Diyarbakır’da bilhassa işsizleri örgütleyip bir kooperatif ağı
oturtmak, şehir içindeki atıl bölgelerde tarım yapmak gibi
hedefleri var. ‘Petrol payı’ tartışmasından konuşurken Türkiye’nin
enerjisinin büyük kısımını üretmelerine rağmen kesintilerden dolayı
sık sık karanlıkta kaldıklarını, üzerinde bir de kaçak elektrik
kullandıkları yaftasıyla yaşadıklarından söz etmişti. Eşbaşkan
olarak beş yıla dair hedefi ise kenti, köy ve mezralarıyla birlikte
güneş enerjisi kullanımında örnek hale getirebilmek.
Belediye işçilerinin, az sayıdaki taşeron işçiler de dahil, yüzde
90’ından fazlası sendikalı. Kısa bir süre önce şiddet uygulayan
erkeğin maaşının eşine verilmesi uygulaması üzerinden toplusözleşme
haberleri çıkmıştı gazetelerde. Bu aslında eski bir uygulama.
Yakındaki niyetse, hizmet alım sözleşmesini tamamen kaldırarak
belediyenin sadece işçilerin oluşturduğu kooperatifle muhatap
olması. Bu, aracı payını kaldıracağı için, her işçiye asgari 10-150
TL ek gelir olacakmış. Kadın Daire Başkanlığı, Yerel Ekonomiyi
Güçlendirme Daire Başkanlığı düşünülüyor. Mahalle komünleri
üzerinden turizm geliri elde etme projeleri üzerine
çalışılıyor.
KÜRT BURJUVAZİSİ NE
DİYOR?
Demokratik özerklik modelinde en sıkıntılı başlık ekonomi Anlı’ya
göre. Bir ulusal ekonomisi olmayan Kürtlerin bu anlamda
tecrübelerinin zayıflığından dem vuruyor: “Devlet Kürtlerin siyaset
yapmasına, kültür, dil haklarına dair hep katıydı ama ekonomi
alanında daha da katıydı. Diyelim Kürtler şirket kurduğunda, bir
biçimde ekonomiye dahil olduğunda devlet acımasız şekilde engel
olmaya çalıştı. Ekonominin bizim açımızdan mutlak bir mesele olması
biraz da bundandır”.
Peki bir belediye başkanı olarak kimi yavaştan hayata geçen
bu projelerle ilgili Kürt burjuvazisinden bir dirençle
karşılaşıyorlar mı?
“Direnç oluyor. Demokratik olması açısından da kaygılarını ifade
etmeleri bence sağlıklıdır. Öngörülen karma sistemde orta sınıf
tüccar ve sermayedar yok edilmesi gereken bir organizasyon olarak
algılanmıyor. Belli bir alanda hegemonik ve tekelci anlayışa izin
vermeyeceğiz sadece. İşadamlarının daha çok kazanmasından rahatsız
değiliz, istihdamı arttırsınlar, sömürmeden kazansınlar.”
Söz ettiği nasıl bir sınırlama yani?
“En önemlisi örgütlü toplumun demokratik reaksiyonlarla koyacağı
sınırdır. Örneğin alışveriş yapmayız. Kürtlerde en ağır ceza
toplumun dışına atmaktır, Alevilerde de öyle…”
Bugün var olan yasaların hudutlarında başka tür bir belediyecilik
denediklerini anlatıyor ama ‘Kürtler en zahmetlisini seçti’ dediği
demokratik özerkliğin asıl kuşaklar içinde etkisini göstereceğini
söylüyor Fırat Anlı. “20 yıl önce bu kentte çocukların kilise
kapısını taşladıklarını, boynunda haç gördükleri birine ağza
gelmeyen şeyler söylediklerini biliyorum. Ama yeni bir durum var.
Buradaki kilisede Paskalya törenine gittik, bütün mahalleli orada,
İslamcısı, dindarı, seydası, kadın, erkek, genç, kentin bütün
temsiliyetinden insan vardı. Zor bir şey yapıyoruz ama karşılık
buluyor” diyor.