Kürt annenin Demirtaş'tan isteği...

Tatilden dönen Selahattin Demirtaş ayağının tozuyla Radikal Gazetesi'ne konuşmuş. Ezgi Başaran'a anlattıklarını iki kez gözden geçirdim belki yanlış anlam çıkarmışımdır diye...

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Tatilden dönen Selahattin Demirtaş ayağının tozuyla Radikal Gazetesi'ne konuşmuş. Ezgi Başaran'a anlattıklarını iki kez gözden geçirdim belki yanlış anlam çıkarmışımdır diye...

Ama değil...

Kurduğu cümleler, kahvehane sohbetlerinde bile kullanılmayacak türden. İşte o o cümlelerden biri:

"Devletin PKK'ya yapılan hava operasyonlarını durdurması gerekiyor. Kürt anneleri de bize barış için oy verdi. O da bana şunu soracaktır: Biz sana oy verdik, benim çocuğum dağda, gece yarısı onun tepesine bomba yağdırılmasın, sen Ankara’yla konuşabiliyorsun. Git düzelt. O da haklı mı? Haklı"

Haklı tabi haklı olmaz mı?

Oğlu gece yarısı polislerin evine girip onları uykuda şehit edecek. Devletin askerini sokak ortasında çocuğu ve eşiyle birlikte yürürken kahpe bir saldırıyla katledecek. Daha pek çok askeri ve polisi şehit etmesi için ona imkan tanımalı beyler!

Niye üzüyorsunuz çocukcağızın annesini?

O çocuk şehre indiğinde kaç askeri, kaç polisi arkasından sinsice yaklaşarak katlettiğini annesine anlatıp onu gururlandıracak. O annenin göğsünün kabarmasını neden engelliyorsunuz, ayıp değil mi?

Katil devlet!

Normal şartlarda oraya gıda yardımı yapılması lazım! Bomba yerine bol bol çiçek atılması lazım. Hatta bizim Kandil sanatçısı vatanperver sanatçılarımızı dağa kaldırıp orada konserler verilmeli.

Acun Ilıcalı orada Survaivor ve Ütopya tarzı programlar yapmalı. Türkiye'ye yılan çiyan yiyerek hayatta nasıl kalınır dersi verilmeli, kimin eli kimin cebinde örneklemeleri tek tek gösterilmeli..

"Bu tarz benim" gibi yarışma programları yapılmalı mesela... IŞİD'i gördüğünde en hızlı ve en seksi fistanı giyen erkek teröristlere çeşitli ödüller verilmeli!

Ayrıca oralara üniversiteler açılmalı. Terör Yüksek Okulu pek bi yakışır ha!

Yeter ki Selahattin Demirtaş'a hesap soran anneyi üzmeyelim. Adamcağız Kürt annesine çocuğunun bulunduğu dağın niye bombalandığını anlatamıyor.

Polise molotof, askere kurşun, şehitlere göbek atan ziyniyetin temsilcisi Selahattin Bey'i zorda bırakmaya ne hakkımız var?

O annenin terörist oğlu ölmesin ama, Türk annesinin oğlu kalleşce pusu kurularak ölsün, ne önemi var?

O annenin gözü çıksın ki sana, "Benim çocuğum dağdayken senin havuzda ne işin var Selahattin Efendi?" diye soramamış. "Benim çocuğum dağda bombalanırken senin çocukların neden özel kolejlerde okuyor?" diyememiş.

O anneye yazıklar olsun ki "Bana barışı getireceğine dair söz verdiğin için sanasana oy verdim. Oğlum dağdan inmeyecekse senin Meclis'te ne işin var?" diye soramamış!

Sana da milyon kere yazıklar olsun ki "Ben Meclis'teysem senin oğlunun dağda ne işi var?" diyememişsin.

Türk anneleri de, "canımıza tak etti artık. Çözüm Süreci falan istemiyoruz. Bunların kökünü kazımadan geri dönmeyin!" diyor. Şehit binbaşının çocuğu "Benim babamı niye gözümün önünde arkasından yaklaşarak kahpece katlettiniz?" diye soruyor. Yatağında uyurken katledilen polislerin anneleri, "Bizim çocuklarımızın suçu neydi?" sorusunu yöneltiyor.

Onlara ne cevap vereceksin beyim?

Kabul edin ki açılım süreci size fazla geldi. Haddinizi hududunuzu bilmeden bir hayli fazla açıldınız. Bu mesele Kürt meselesi değil. Bunu sana soran ana da Kürtleri temsil eden bir ana değil.

Bu mesele terörle mücadele meselesidir. Ülkesine sadakatle bağlı olan Kürtler sizin zulmünüz altında inliyor. Sizin zulmünüze direnenler Yasin Börü ve  arkadaşları gibi vahşice, barbarca katlediliyor.

Bu ülkenin Kürtler'le bir sorunu yok, Kürtleri terör aracı olarak kullanan PKK ve yardakçıları ile sorunu var. Halkın yüzde 13'ü teröriste dokunulmasın diye değil, teröristleri dağdan indirirsin umuduyla sana oy verdi.

Bunu yapamayacaksan, o zaman geriye yapacağın tek şey kalıyor. Sana zahmet olacak ama o analara söyle de terörist doğurmasınlar!