Kürt anaları Erdoğan'ı dinler mi?
Abone olBaşbakan Erdoğan'ın 11 Ağustos 2009 ile 8 Mart 2012'de Kürt sorununa ilişkin yaptığı iki açıklama çok şey anlatıyor.
Oktay Sağlam
İNTERNETHABER.COM- Başbakan Erdoğan, dün Mardin'de
Kürt analara "çocuklarınızı dağdan indirin" diye
çağrıda bulundu. Açılımın üç yıllık süresi boyunca bu kesimin blok
olarak hareket ettiği çok açık. Bir şekilde çocuğu dağda olan
analar, ister baskıyla, ister gönüllü olsun, bu hareket açılımın
başından itibaren kendi gündemi doğrultusunda hareket ediyor.
Ayrı bir yapılanmayı amaçlayan özerklik peşindeki Kürt siyasal hareketi ile Erdoğan'ın birlik içeren mesajlarının çatışmamasına imkan yok. Tarafların yol haritası çok ama çok farklı.
Öcalan ve PKK görüşmeleri, hükümet için sadece hedefe giden yolda atılması gereken adımlar. Amaç Erdoğan'ın dediği gibi umut dolu anneleri katleden bir örgütün bu topraklardan silinip gitmesi. Başbakan'ın niyetini anlamak için yaptığı konuşmaların satır aralarına bakmak yeterli.
Sorunun bam teli de bu noktada çıkıyor. Yanlış teşhise yanlış tedavi iddiası. Erdoğan'ın anlattığı açılım ile BDP-İmralı-Kandil hattının beklentisi arasında ateş ve su kadar fark var. Hal böyle olunca açılımda bir arpa boyu yol alınamadı. CHP ve MHP de iktidarı ülkeyi bölünmeye hizmet etmekle suçladı.
HAKKARİ'DE YASİN OKUYAN SEÇMEN BDP'DEN
AYRILMADI
11 Ağustos 2009'da AK Parti grup toplantısında Erdoğan şunları
söylüyordu:
"Anneliğin ideolojisi yoktur... Anneliğin siyaseti yoktur,
sağcılığı, solculuğu yoktur... Oğlu her ne sebeple hayatını
kaybetmiş olursa olsun... Yozgat'taki anne ile, Hakkari'deki anne,
oğullarının başında aynı duayı ediyorsa, evladı için Yasin ve
Fatiha okuyorsa, cemaat aynı kıbleye dönüyorsa, burada çok ciddi
bir yanlış olduğu ortadadır.
Bu süreçten hiçbir tarafın kazançlı çıkmayacağı aşikardır... Ama
kaybedenin Türkiye olduğu, kaybedenin vatanımız olduğu, kaybedenin
milletimiz olduğu, ülkemizin geleceği olduğu aşikârdır. Kaybedenin
anneler olduğu, babalar olduğu aşikârdır."
Ancak Yasin ve Fatiha okuduğu söylenen seçmenin tavrı değişmedi. Son seçimde BDP zaten güçlü olduğu Hakkari'yi silip süpürdü. AK Parti kemikleşmiş kitleyi yerinden oynatamadı. Aksine daha da organize olup seçimde milletvekili sayısını artırdılar. Doğu ve Güneydoğu ortalamasında AK Parti'nin gerisinde kalsalar da önde kapadıkları illerde rakipleriyle arayı açtılar.
Habur karşılamasından bir gün sonra Erdoğan, partisinin grup
toplantısında siyasal çözüm isteyen Kürt hareketine "Bu
konuda problemi olmayanlarla zaten beraber yürüdük biz bu yollarda
diyeceğiz" şeklinde sesleniyordu. Yine o konuşmasında
dağdakilere ve Mahmur kampında kalanlara "vakit yitirmeden
ülkelerine dönmelerini tavsiye ediyorum" çağrısını yaptı.
Bu sözlerin söylendiği günlerde dönenler, mahkemede "pişman
değiliz" açıklamasını yapıyordu.
İKİ ÖNEMLİ KONUŞMA VE REŞADİYE BASKINI
15 Kasım'da Turgutlu'da Erdoğan, "Toplumu asla göz ardı
edemezsiniz, her yönüyle ele alıp acaba sosyolojik ne noktada ne
gibi eksikler var, bunların çözüm yollarını arayacağız. Bunların
analizlerini yapıyoruz. Bunların üzerine gidiyoruz."
diyordu. Bir kaç gün sonra Ulusa Sesleniş konuşmasında "Teröre
zemin hazırlayan sosyo-ekonomik sıkıntılara çareler üreteceğiz"
şeklinde konuştu. Bu iki kritik konuşmadan kısa bir süre sonra
terör örgütü PKK, Reşadiye'de 7 askeri şehit etti.
DOĞU MİTİNGLERİNDE ÖTEKİLERE MESAFE KOYDU
2010 yılı referandum süreci nedeniyle terör belasını uzak tutmak
için MİT kanalıyla görüşmeler yapıldı. Güven bunalımı kendisini
hemen belli etti. Seçim sürecine girildiğinde Erdoğan, yerinden
oynatamadığı BDP'ye açıktan hedef aldı. Uzattığını düşündüğü elin
havada kaldığını gören Başbakan, BDP ve PKK çevrelerine karşı
çizgiyi çekti.
Muş mitiginde "bu ülkede Kürt sorunu bitmiştir, artık bu ülkede benim Kürt kardeşlerimin sorunu vardır, ama Kürt sorunu yoktur" dedi. Yine Siirt mitinginde Erdoğan, "Sevgili kardeşlerim, Kürt sorunuyla PKK terör örgütünü lütfen birbirine karıştırmayalım" diye seslendi.
MAKAS AÇILDI
AK Parti'nin seçim zaferi, yeni anayasa vaadi, PKK'yı rahatsız etti. 14 Temmuz 2011 Silvan baskınıyla yeni bir dönem başladı. Erdoğan iki gün önce partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında yaptığı "bedeli ne olursa olsun, biz Allah’ın izniyle, milletimiz desteği ve hayır dualarıyla bu meseleyi çözeceğiz" açıklaması son üç yılın tecrübelerin ışığında BDP ve PKK cephesinde karşılık bulmadı. Devletin "oyalama" ve kendilerini "imha" taktiği olarak görüldü. Ve düne geliyoruz. Erdoğan Mardin'de Kürt analara seslendi: "Çekin elinizi artık çocuklarımızın üzerinden demelerini bekliyoruz.''
3 yıllık sürece bakıldığında aslında açılımın BDP tabanına yönelik olmadığı görülüyor. Bu süreçte ötekileştirici, ayrımı körükleyen sert bir dil izledi. En basit örneği BDP'nin alternatif cuma hamlesinde yaşandı. Siyasi sayılan bu manevraya karşı Erdoğan, Zerdüştlük üzerinden yüklendi. BDP tabanında din faktörünün önemli olmadığı gerçeği göz gönüne alındığında, bu kesimin denklemin hiç bir yerinde olmadığı şeklinde anlaşıldı.