Millet olarak sevmeyi bilmediğimiz her yaşanan olayda bir kez
daha kanıtlanıyor.
Sevmeyi, biz istediğimiz zaman yaşanacaklar olarak gördüğümüzden
karşımızdakinin ne istediğini umursamıyoruz.
Bakınız, daha önce sevgili olanların ayrıldıktan sonra eski
sevgililerini mutlaka bir "silah" kullanarak öldürmesi.
Bakınız, "aşkına" karşılık vermeyen kızı ya da çok sık olmasa da
erkeği yine "silah" kullanarak "benim olmadıysan toprağınsın"
düşüncesi eşliğinde öldürmesi.
Bakınız, rüyasında aldattığını gören eşini sabah tekme tokat
döven kocalar.
Bakınız, kendisini aldattı diye kocasının cinsel organını kesip
onu cezalandırdığını düşünen kadınlar.
Bilmiyoruz sevmeyi.
Koşulsuz sevmeyi yediremiyoruz gururumuza.
Birinin hayatımızdan çıkmasını, başka bir kişinin hayatına ait
olmasını empoze edemiyoruz beynimize.
Bu yüzden her daim geriye gidiyoruz, bir arpa boyu yol
alamıyoruz.
Sevinmeyi de bilmiyoruz.
Sevinmeyi de silahla kutlamayı seven, başka birilerine yaşam
hakkı tanımayanların bolca olduğu bir toplumda yaşıyoruz.
Kına gecesinde, düğün gecesinde, gerdek anında havaya atılan
kurşunlarla gösteriyoruz sevincimizi.
Nereye gittiğini, kimin hayatını karanlığa çevirdiğini
düşünmeden.
Sonra adına "maganda kurşunu" deyip geçiyoruz.
Bu kadar basit mi?
İşte, 11 yaşındaki bir çocuk, sevinmeyi de sevmeyi de bilmeyen
biri tarafından, havai fişek gösterilerini izlemek için çıktığı
terasta başından vuruldu. Ölümle pençeleşiyor. Yaşaması mucize olur
diyorlar.
Peki, adına "maganda" denilen bu kişi tek başına mı işledi bu
cinayeti.
Hayır.
Sevmeyi ve sevinmeyi bilmeyen yöneticiler yüzünden!
Silah almak bakkaldan ekmek almak kadar kolay neredeyse.
Çok paraya da gerek yok.
Önüne gelenin cebinde silah, sinirine dokunanın canını
alıyor.
Ya da keyiften birini vuruyor!
Bir çocuğun, bir ailenin hayatını karartıyor.
Ve bu suç tek başına ona aitmiş gibi, cezasını yalnız
çekiyor.
Silahlanmanın önüne geçilmedikçe, para basına silah verildikçe,
bu millete sevmenin ve sevinmenin doğru yolları anlatılmadıkça o
kurşunun yarın kime isabet edeceği belli olmaz ki.
Öyle ya...
Kurşun adres sormaz ki...