Küresel terör mü küresel sermaye mi?
Abone olMilat gazetesi yazarı Şakir Kurter, DAEŞ'in ortaya çıkış sürecinde ABD'nin rolüne ilişkin 'Küresel terör mü küresel sermaye mi?' başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Milat gazetesi yazarı Şakir Kurter bugün yayınlanan 'Küresel
terör mü küresel sermeye mi?' başlıklı yazında Soğuk Savaş sonrası
ABD'nin uluslararası alandaki politikasına liişkin değişiklikleri
yazdı.
Kurter'in yazısının detayları şöyle:
"Hatırlanacağı üzere Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin ve Doğu Blokunun 1989 yılında çökmesi ile Dünya artık tek kutuplu hale gelmiştir. Görünüşte bir tek kutupluluk izlenmekle birlikte devletlerin hele hele imparatorlukların mutlak suretle bir tehdit unsuruna yani bir düşmana ihtiyacı olduğu ehlinin malumu olan bir olgudur. Çünkü güvenlik ve bu kapsamda değerlendirilebilecek her şey ancak tehditkar bir güç varsa anlamlı olur. Yıllar boyu Sovyetleri en tehlikeli düşman olarak ilan eden ABD ve Batı askeri yatırımlarından, teknolojik araştırmalarına kadar tüm kazanımlarını bu tehdit algısı üzerinden sağladı. Yine Batı Bloku NATO gibi IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kurumlarını Komünist tehdidi baskısıyla organize etti.
Çift kutuplu dönemin algı mühendisliğine müsait geriliminden oyunun kurallarını koyan sermayedar bir taraftan güvenlik- özgürlük ikilemini dayatarak bir yandan da küreselleşen piyasayı dilediği gibi manüple ederek servetini binlerce kez katladı.
Doğu Bloku çöktükten sonra kapitalist dünyanın
merkezindeki sermaye unsurları ve bu unsurlarla eklemlenmiş siyasi
ve bürokratik erk, örneğin sağlığa daha çok bütçe ayırıp yatırım
yapmaktansa askeri harcamalara ve silah teknolojisine yatırım
yapmalarını açıklayamaz duruma düştüler. Bunun gibi varlık nedeni
Komünist tehdit olan NATO Komünist Bloğun çökmesiyle varlık
nedenini kaybetti. Acilen gerek politikaların gerekse kurumların
varlık nedenlerine kavuşturulması yani bir düşman bulunarak
kutupların tekrar ikiye çıkarılması gerekiyordu. Peki ama, böyle
bir düşman halihazırda yoksa ne olacaktı? Öyle ya Amerika Birleşik
Devletleri İmparatorluğu dünya küresinin en güçlü hakimiydi, ona
denk bir güç mevcut değildi.
Pragmatik Kapitalist zihin, olmayan düşmanı üreterek ABD'in karşısına bir diğer kutup olarak yerleştirdi. Üstelik bu yeni kutup çok daha kullanışlıydı. Çünkü, belli bir ülkesi, vatandaşı, bayrağı vs. gibi somut bir formu yoktu, ülke olarak tüm dünyayı kullanıyor, kimi zaman dini motiflerle kimi zaman etnik motiflerle arz-ı endam ediyordu. Dünyanın, yeniden oyun kurmayı istediği bölgelerine yapacağı operasyonları meşru göstermek için öne sürdüğü bir argümandı terör. Irak'a böyle girdi, DAEŞ'i Ortadoğuya böyle getirdi.
Tehdit algısı, düşman korkusu Kapitalist erklerin yegane egemenlik devşirdiği kaynak haline geldi. Chomsky, terörün görünüşünün yanında bir de icat edilmiş gerçek yüzü olduğunu söyler."