Küresel savaşların gizli meydanı
Abone olAmerika, Rusya, İngiltere, Fransa, İran, Çin ve Almanya'nın Kafkasya Bölgesi'nde açık ya da kapalı faaliyetleri var. Bu ülkeler için büyük önem taşıyan bölgeyi neler bekliy
TUSAM Kafkasya Araştırmaları Masası'ndan startajist Araz
Aslanlı, Kafkasya bölgesine yönelik stratajik hesapları ve
faaliyetleri değerlendirerek, olası gelişmeleri yorumladı:
Kafkaslar Rusya için eski egemenlik bölgesi ve Hint Okyanusu'na
iniş güzergâhını oluşturuyor. ABD bölgeyi, Rusya, İran ve Çin için
bir ileri cephe olarak değerlendiriyor. Bölge üzerinde Almanya,
Fransa, İngiltere'nin de hedefleri bulunuyor. ABD ile Rusya'nın
bölgedeki mücadelesi soğuk savaşı andırıyor. Kafkasya bölgesi, ABD
başta olmak üzere Batı dünyası, Rusya, Türkiye, İran ve diğer
önemli güçlerin stratejik amaçları doğrultusunda büyük önem
taşımaktadır. Örneğin, genel olarak Batı, özellikle de ABD
açısından Kafkasya, tehdit olarak görülen Rusya ve İran'ın
çevrelenmesi, bölgedeki doğal kaynaklara ulaşılması, ''terör
karşıtı faaliyetler'' ve diğer küresel politikalarda üs olarak
kullanılması, aynı zamanda bu amaçlar doğrultusunda Orta Asya'ya
ulaşma konusunda köprü olması bakımından önem taşımaktadır. Buna
karşın Rusya açısından Kafkasya; güneye (yayılmacılık
stratejilerinde Hint Okyanusu'na) inmek için kısa bir yol
özelliğine sahip olması, ayrıca bölgeyi kontrolünde tutarak küresel
güç iddialarını kuvvetlendirebilmesi; kuzeydoğuya/ doğuya yönelme
çabaları bulunan İran ve Türkiye'yi, aynı zamanda bu iki ülke
üzerinden Rusya sınırlarına yaklaşmaya çalışan diğer devletleri
sınırlarından uzakta tutmaya çalışması, güney bölgelerindeki (Kuzey
Kafkasya'daki) etnik yapıların ayrılma girişimlerinin
sınırlanması/tamamen bitirilmesi, böylece toprak bütünlüğü
konusundaki endişelerinin azaltılması/bitirilmesi, piyasaya
alternatif doğal kaynak sunulmasının engellenmesi ya da en azından
sınırlanması, böylece bu tür kaynakların alıcısı konumundaki
devletlerin kendine olan bağımlılığının mümkün olduğunca korunması,
özellikle ABD'nin bu bölge üzerinden Orta Asya'ya ulaşma imkanını
sınırlanması bakımından önemlidir. İran açısından Kafkasya;
özellikle, bölge ülkelerinin bağımsızlığa kavuşmasının ilk
yıllarında yayılmacılık alanı oluşturmak, büyük güçlerin kendisine
yönelik projelerini engellemek, bağımsız Azerbaycan'ın güçlenmesi
durumunda, bunun kendi sınırları içerisindeki Azerbaycan Türkleri
üzerinde yapabileceği etkiyi sınırlamak, bölgedeki doğal
kaynakların yabancı şirketler tarafından işletilmesini ve bu
kaynakların uluslararası piyasalara çıkarılmasını engellemek (hem
Batılı güçlerin bölgeye bu bahanelerle yerleşmelerini, hem de
kendisine alternatif oluşturmalarını önlemek) bakımından önem
taşımaktadır. Diğer önemli güç olan Çin açısından Kafkasya, küresel
güç olma yolunda yeni bir pazara ve genel olarak ekonomik çıkar
alanına sahip olmak, bölgeden ve bölge üzerinden kendisine
yönelebilecek tehditleri (özellikle, ABD'nin Çin'i çevreleme
girişimlerini ve Çin'in toprak bütünlüğüne yönelik girişimleri)
sınırlandırmak, bölgedeki enerji kaynaklarına ulaşarak kendisi için
kaynak çeşitliliği yaratmak bakımından önem taşımaktadır. Büyük
güçlerin bölge politikaları Yukarıda ifade edilen amaçlara sahip
büyük güçler, Kafkasya'da daha etkili olabilmek için ciddi
atılımlar içerisinde olmuşlardır. ABD ilk başlarda bölge
devletleriyle iyi ilişkiler geliştirmeye ve bölgeye yerleşmeye
çalışmıştır. Fakat, özellikle 1993 başlarından itibaren Rusya'nın
toparlanmaya başlaması ve bölge ülkelerinin yürüttükleri dış
politikaların çok da başarılı olmaması, ABD'nin Rusya'ya kısmen
taviz vermesine neden olmuştur. ''Yaralanmış devin'' kontrol ettiği
bölgeleri birer-birer hasımlarına kaptırmaktan dolayı duyacağı daha
fazla tepkiyle aşırı saldırgan refleksler göstermesinden de çekinen
ABD, ''Önce Rusya'' anlayışı ile bölgeyi Rusya'nın arka bahçesi
olarak görme yaklaşımına geçmiştir. 1990'ların ikinci yarısından
itibaren ABD'nin Kafkasya politikası aktifleşmiş, özellikle Hazar
bölgesi doğal kaynaklarının üretimi ve uluslararası piyasalara
ulaştırılması konusunda önemli adımlar atılmıştır. 11 Eylül
olayları ile birlikte ABD'nin Kafkasya politikasında askeri nitelik
ön plana çıkmaya başlamış, Gürcistan ile var olan askeri ilişkilere
Azerbaycan'a askeri üs kurulmasının gündeme gelmesi eklenmiştir.
İlk başlarda Sovyetler Birliği'nin dağılmasının şaşkınlığı
içerisinde kalan Rusya, kısa sürede toparlanmaya başlamış,
özellikle yakın çevre doktrininin gündeme gelmesiyle eski Sovyet
coğrafyasında egemenliğini sürdürmeye çalışmıştır. Putin'in Rusya
Devlet Başkanı olmasıyla Rusya'nın Kafkasya politikasında askeri
araçlarla beraber ekonomik ve kültürel araçların daha da işlerlik
kazandığı ve ciddi sonuçlar doğurduğu görülmüştür. Günümüz
itibariyle Rusya'nın Kafkasya'da ciddi sorunları bulunmasına
rağmen, Kuzey Kafkasya'daki sorunların ve Rusya- Güney Kafkasya
ilişkilerinin önemli nitelik değişikliği yaşadığı da ayrı bir
gerçekliktir. İran, başlangıçtan itibaren Ermenistan ve Azerbaycan
ile yoğun, Gürcistan ile daha sınırlı ilişki içerisindedir.
Azerbaycan ile zaman zaman ciddi gerginlikler de yaşamış olan İran,
günümüzde halen ABD'nin kendisini kuşatma ve müdahale etme
politikaları doğrultusunda Azerbaycan'ı üs olarak kullanabileceği
endişesini yoğun olarak taşımaktadır. İran ile Ermenistan arasında,
günümüzde, elektrik ve doğalgaz merkezli enerji işbirliği
gerçekleşmektedir. İran-Gürcistan ilişkilerinde önemli gelişmeler
yaşanmamış, genelde Gürcistan'ın ABD ile geliştirdiği askeri
ilişkiler nedeniyle İran bu ülkeye soğuk yaklaşmıştır. Çin'in
Kafkasya bölgesiyle ilişkilerinde, ilk olarak, Elçibey yönetimi
sırasında Azerbaycan ile ''soğuk savaş'' yaşanması dikkat
çekmiştir. Azerbaycan yönetiminin ''Doğu Türkistan'' söylem ve
politikaları Çin'i rahatsız etmiş, o kadar ki, Çin bir süre sonra
Azerbaycan topraklarını işgal eden Ermenistan'a füze bile
satmıştır. Günümüzde Çin'in özellikle Azerbaycan ve kısmen de
Ermenistan ile iyi ilişkileri bulunmaktadır. İlişkiler çok yoğun ve
diğer rakip güçleri rahatsız edecek boyutta değildir. Fakat, Çin,
enerji ve pazar bağlamında önem atfettiği için Azerbaycan ile
karşılıklı olarak üst düzeyde ziyaretler gerçekleştirmiştir ve
ilişkilerini fazla dikkat çekmeden sürdürmektedir. Çin, Gürcistan'ı
ilk tanıyan devletlerden birisi olsa da iki ülke ilişkileri çok da
yoğun değildir. AB ülkeleri içerisinde İngiltere'nin özellikle
doğal kaynaklar bağlamında önemli kazanımlar elde etmesi,
Fransa'nın ekonomik alana ilişkin kazanımları ve Azerbaycan
topraklarının Ermenistan tarafından işgali meselesi örneğinde
bölgesel sorunlarda üstlendiği aktif rol dolayısıyla bölge
devletleri ile siyasi ilişkilerini de üst düzeyde tutması,
Almanya'nın bölge ülkelerine yönelik eğitim, sağlık, mali
alanlardaki projeleri ve Azerbaycan örneğinde askeri işbirliği
çalışmaları dikkat çekmektedir. Bölgeyi bekleyenler Gelinen nokta
itibariyle Kafkasya'da çıkarlarını en fazla maksimize eden
devletlerin ABD ve Rusya olduğu bilinmektedir. Bu iki devlet, hem
sahip oldukları olanakları ve tarihsel ilişkilerini iyi kullanarak,
hem de aktif politikalar takip ederek, bölgeye ilişkin
stratejilerini başarıyla gerçekleştirmektedir. Buna karşın, AB'yi
temsil eden güçlerin sadece son dönemlerde aktif tutum göstermeye
başladığını, Türkiye'nin ise potansiyelinin altında ilişki
sistematiği geliştirebildiğini vurgulamak yerinde olur. Bölgede
Rusya-ABD çekişmesi soğuk savaş şeklinde devam ederken, Türkiye,
İran, Almanya, Fransa ve İngiltere'nin gelecek dönemlerde bölgede
sahip oldukları araçlarla bu mücadelede açık veya örtülü olarak
daha aktif yer almaları beklenebilir. Kafkasya sahip olduğu enerji
kaynakları ve önemli güçlerin stratejilerindeki yeri nedeniyle
önümüzdeki dönemde daha yoğun çekişmelere sahne olacağa
benzemektedir. Haber: Araz ASLANLI Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi