Küresel ısınma tehditi artıyor
Abone ol1980’den beri sürekli ısınan dünyamız, 2003’te son 18 yüzyılın tepe noktasına ulaştı.
Bilimadamları buzullar, bitkisel hayat ve diğer canlı örnekleri
üzerinde yapılan araştırmalar sonucunda, küresel ısınmanın doğadaki
tabii olaylardan kaynaklanmadığı ve bu derece bir ısınmanın ancak
insan eliyle mümkün olduğu kanısına vardılar. University of
Virginia’dan Profesör Michael Mann ve University of East Anglia’dan
Profesör Philip Jones’un Geophysical Research Letters dergisinde
yayımladığı makaleye göre 20. yüzyılın son çeyreği, tüm zamanların
en sıcak dönemi olarak değer kazandı. Küresel ısınma karşıtlarının
klasik argumanı olan, Küre’nin M.S. 1000 yılından önce günümüzden
daha sıcak olduğuna dair iddianın bilimselliğini sınamak üzere
Prof. Mann ve Prof. Jones son iki binyılın iklim koşullarının
simulasyonunu yaptılar. Bu çerçevede, yerel iklim koşullarının
tespiti amacıyla, kürenin değişik bölgelerinden antik ağaçların
gövdelerini inceleyen ekip, ağaç gövdesindeki kıvrımların
kalınlıklarından ağacın büyüme sırasındaki iklim sıcaklığını
saptayabiliyor. Buzullar ve tarihi belgeler Grönland ve
Antartika’daki buzulların altında kalan hava boşlukları da,
buzulların oluştuğu evredeki kutup iklimleri hakkında bilgi
veriyor. Eski dönemlerdeki iklim koşullarına dair bilgi edinme
sürecinde, bir diğer ipucu ise tarihi belgeler. Özellikle Hollanda,
İsviçre ve Çin kaynaklarını araştıran ekip, bu belgelerde, aşırı
ısınmalardan kaynaklanan kuraklık veya benzeri doğal olayları
betimleyen herhangi bir belgeye rastlamadılar. Bu araştırmalar
sonucunda, bilimadamları kürenin Kuzey Yarımküresi’nin son 2
binyılın en sıcak dönemini yaşadığına kanaat getirdiler.
Araştırmaya göre dünyanın ortalama sıcaklıklar son 20 yıl içinde
0.2 C derece yükseldi. Normalde, bu değerin ancak bir yüzyıl içinde
mümkün olması gerekirken, günümüzde bu ısınma 20 yıl içerisinde
meydana geliyor. ‘Isınma insanlığın sorumluluğu’ Profesör Jones “Bu
sıcaklık göstergeleri, ancak sera etkisiyle mümkün ve o da insan
eliyle” şeklinde durumun vehametini vurgularken, bazıları da,
küresel ısınmanın güneşten gelen radyasyondaki artıştan
kaynaklandığını ve ısınma probleminin karbon diyoksit emisyonları
ya da sera etkisiyle bir ilgisinin olmadığını savunuyorlar.
Kimileri ise dünyanın yörüngesindeki değişken konumu gereği doğal
olarak ısındığını düşünüyorlar. Vikinglerin keşifleri 1000 yıl önce
Dünya’nın günümüze göre daha az sıcak olduğu savına göre, Vikingler
daha sıcak bölgelere inmek için denizlere açılmışlardı. Bu savın
aksini iddia edenler ise, Vikingler’in iklim nedenlerinden ziyade
geniş tarım alanlarına ulaşmak için keşfe çıktıklarını öne
sürüyorlar. Küresel ısınma ile ilgili bir diğer tarihsel tartışmayı
da, Londra’daki Thames Nehri’nin buz tutmasıyla ilgili sorular
oluşturuyor. Kimileri Thames’in eskiden çok daha sıklıkla donduğunu
belirtirken, kimileri de nehrin üstündeki köprünün buzlanmayı
kolaylaştırdığını ve küresel ısınmayla ilgisi olmadığını
düşünüyorlar. ‘Sonuçta dünyamız ısınıyor’ Araştırmanın sonuçlarını
savunan Profesör Jones ise, Ortaçağ Avrupa ikliminin günümüze göre
ufak bir farkla daha sıcak olmuş olmasının, küresel değerleri
etkilemediğini ve Küre’nin genelinde iklim sıcaklıklarının ortalama
olarak arttığını belirtti.