Kur'an mı Risale mi okumak sevaptır?

Abone ol

Yeni Şafak yazarı Ayşe Böhürler, cemaate ait Mehtap Radyo'da dini sorulara verilen ilginç cevapları köşesine taşıdı.

Said-i Nursi'nin yazdığı risaleleri mi Kur'an mı okumak sevap? Yeni Şafak si yazarı , Risale okumanın Kur'an okumaktan daha sevap olduğunu söyleyen program sunucusunu köşesinde yazdı.

AK Parti'nin kurucu kadrosunda yer alan Böhürler, bugünkü köşesinde toplum ve din ilişkilerini ele aldı. İşte Böhürler'in yazısında anlattığı o sorular ve cevapları:

"Dün bir arkadaşım odama büyük bir soru ile girdi.

-Ayşe, acaba Risale mi daha çok satılıyor yoksa Kur'an mı?

Bende azar hazır.

-Bu da nereden çıktı, tabii ki Kur'an! İkisi birbiri ile karşılaştırılabilir mi? Birisi temel bir metin diğeri ise bir harekete özgü dini yorumları içeren bir kitap.

- Gelirken radyoda duydum, sanırım Mehtap radyo idi. Dini soruların cevaplandığı bir programdı. Bir kişi 'Kur'an okumak mı daha sevap yoksa Risale okumak mı?'' diye sordu. Bu soruları cevaplayan şahıs 'Kur'an okumak sünnettir, fıkıh okumak farzdır, bu nedenle Risale okumak daha sevaptır' diye cevapladı. Şaşırdım kaldım...

Doğrusu ben de şaşırdım kaldım. Meslek hayatımın içinde memlekette ki din bilgini potansiyelini de halkın din algısını da yakından görme imkânı bulmuştum. Hala şaşırmadan edemediğim sorular ve cevaplar varmış demek ki...

Aynı programda sorulan 'İçkili iken namaz kılmak caiz midir?' sorusuna, 'Sarhoş değilsen evet' cevabını biliyorum, bir başka medya vaizine sorulan 'Yüksek topuk giymek günah mıdır?' sorusunu ise mevzu bahis dahi etmiyorum. Ya da bir programda bir yıl önceden bugünü bilen(!),'eğitim üzerine büyük sorunlar yaşanacak' diyen astrolog Nuray Sayarı'nın saatlerce süren konuşmalarını... Ya da Ertuğrul Özkök'ün perşembe gecesi Fox Tv'de Fatih Portakal'ın programında 'Başbakan dindar bir nesil istiyorum sözünden dolayı özür dilemeli' şeklindeki şarap odaklı kendine özgü din anlatımını..."

KATI GELENEKÇİLİK İLE POZİVİTİZM SONUÇTA AYNI AMACA HİZMET EDİYOR

Toplumun dinden ne anladığı ve dine yüklediği anlamı sorgulayan yazar, eski Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu'nun konuyla ilgili görüşünden alıntı yaparak yazısını tamamladı.

(...)Modern dönemde fıkıh eğitimi ve telifatı, fıkhı yeniye karşı kararlılıkla müdafaa etme ve alternatif oluşturma çabasından, hatta fıkıh üzerinden kavgadan kendini kurtaramadı. Bu halet-i ruhiye esasında fıkhın hayatiyet damarını kesip onu küvezde yaşamaya mahkûm etmektedir... Tıpkı tasavvuf hocalarının bu ilim dalının üniversiter ilmini vermek yerine intisap yarışında olması gibi, fıkıhçıların da fıkha intisap yarışında olması ve fıkhı her türlü saldırıya/eleştiriye karşı cansiperane koruma refleksleri, herhalde bu sürecin bıraktığı izler olsa gerek... Tam bir mensubiyet/aidiyet düşüncesiyle klasik fıkhı sahiplenen, ıslahat talebi karşısında ayak sürümelerle yetinen katı gelenekçilik ile ilkesel olarak hayatı ve hukuku dinden soyutlamayı hedefleyen pozitivizm sonuçta aynı amaca hizmet etmiş olmaktadır.'

Günün Önemli Haberleri