Hz. Muhammed'in vahiy katiplerinden olan Zeyd bin Sabit Hazretleri Ashab-ı Kiram'ın büyük alim ve müftilerindendir. Tabiin'den (sahabeyi gören) başka Ashab-ı Kiram'ın büyükleri de kendisinden hadis rivayet etmişlerdir. Zeyd bin Sâbit, Medineliydi. Babası bir muharebede öldürülmüş, kendisi de yetim kalmıştı. Çok zekiydi. Hicret’ten önce, daha oyun çağında bir çocukken Müslüman olmuştu. 11 yaşındayken 17 sûreyi rahatlıkla ezbere okuyabiliyordu. Kur’ân-ı Kerim’in sûre ve âyetleri nazil oldukça, Peygamberimiz (a.s.m.) onları ezberlemek ve başkalarına ezberletmekle kalmaz, yazdırmak için de hemen sahabinin birisini çağırtır ve gelen vahyi ona yazdırırdı. Vahyi yazan kimselere “vahiy kâtibi” denirdi. Peygamberimizin birkaç vahiy kâtibi vardı. İşte bunlardan birisi de Zeyd bin Sâbit’tir Zeyd bin Sâbit, Müslümanların müşriklerle yapmış oldukları ilk savaş olan Bedir Harbi’ne katılmak istediyse de, yaşı küçük olduğundan, Resûlullah tarafından hazırlanan mücahit ordusuna kabul edilmedi. Hz. Zeyd bin Sâbit, okuma-yazmayı iyice öğrendikten sonra, Resûlullah’a gelen vahiyleri yazmaya başladı. Vahiy kâtiplerinden olan Ubey bin Kâ’b bulunmadığı zaman, Peygamberimiz, Zeyd bin Sâbit’i çağırtır, vahyi ona yazdırırdı. Bir yanlışlığa veya eksikliğe meydan vermemek için, yazılanları da tekrar okuturdu. Gereken tashihi yaptırırdı Zeyd bin Sâbit, gelen vahiyden başka, hükümdarlara veya bazı kabile reislerine gönderilecek mektupları da yazardı. Anlaşmaları kaleme alırdı. Hattâ Peygamberimizin isteği ve teşviki üzerine İbranice ve Süryanice’yi öğrendi. Peygamberimize gelen vahiyler, vahiy kâtipleri tarafından kâğıt parçalarına, tabaklanmış derilere, yassı beyaz taşlara ve develerin kürek kemiklerinin üzerine yazılıyordu. Ancak âyet ve sûrelerin yazıldığı bu parçalar bir yerde biriktirilmiyordu. Sahabilerden isteyenler, bunları kendilerine alabiliyorlardı. Kur’ân hafızı olan sahabiler çok olduğundan, ayrıca yazılı olanları bir araya getirmeye ihtiyaç görülmemişti. Peygamberimizin vefatından sonra yapılan Yemâme Savaşı’nda çok sayıda hafızın şehit olması üzerine böyle bir ihtiyaç baş gösterdi. Hz. Ebubekir'in hilafeti zamanında Kur'an-ı Kerim-in cem'i (bir araya toplanması) hizmeti kendisine havale buyurulmuştur. Sahabe-i Kirâm’ın gayreti sonunda Hz. Zeyd bin Sâbit, Kur’ân’ı toplama işini bir sene gibi kısa bir zamanda tamamladı. Yine Kur'anın 'okuyuş farklılıklarını' gidermek için yapılan mushaf yazım işini yapan dört sahabiden birisiydi. Zeyd bin Sabit sahabe devrinde de Medine'de, fetva, kıraat, feraiz (miras hukuku) ilimlerinde imam idi. Zeyd bin Sâbit, Hz. Ömer devrinde olduğu gibi, Hz. Osman ve Hz. Ali zamanında ve Hz. Muâviye’nin hilafetinin ilk beş yılında müftülük hizmetlerine devam etti. Hz. Ömer gibi bunlar da fıkhi meselelerde hiç kimseyi Hz. Zeyd’e tercih etmediler. Zeyd bin Sabit Hazretleri hicretin 45. senesinde vefat etmiştir. Vefatı İslam âleminde teessürle karşılandı. Bütün Müslümanlar bu büyük âlimin ölümünden mahzun oldu. İbni Ömer “Bugün insanların en âlimi öldü!” derken, İbni Abbas da birçok âlimin ilmiyle toprağa gömüldüğünü söylüyor ve Hz. Zeyd’in kabrine işaretle, “İşte, ilmin gömülmesi böyledir.” diyordu.