Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Dün 17 Aralık darbe operasyonu ile ilgili yazdığım yazıya, Rıza
Zarrab'a operasyon yapan "Dönemin Başkomiseri"
Mehmet Akif Üner twitter üzerinden cevap vermiş.
Gözaltına alınan polislerden binde birini bile tanımayan
(!) Zaman Gazetesi de almış bu yazdıklarını,
"Süleyman Özışık'a cevap" diyerek internet
sitesinde yayınlamış.
Cevap ama, ne cevap!
Verdiği cevapları twitter üzerinden okurken kendisinde cemaatin
"bazı" çocuklarına has bir huysuzluk ve adap
sorunu olduğunu hissetmiştim zaten.
İzin verirseniz başkomiserimin cevaplarına geçmeden önce, dün dile
getirdiğim skandalın detaylarını bir kez daha paylaşacağım.
Paylaşacağım ki yaptığı darbe operasyonu ile ülkenin ikbaline
kasteden koca bir emniyet mensubunun cevap diye yazdığı zırvayı
daha iyi anlayın.
İşte dün yazdıklarım:
"17 Aralık'ta bakan çocukları içeri
alınmış. Gözaltının üzerinden 2 gün geçmesine rağmen henüz
ifadeleri alınmamış.
Bu sırada operasyonu yürüten paralel örgüte mensup Mali Şube Müdürü
Yakup Saygılı görevden alınarak yerine Hakan Sıralı isimli bir
polis getiriliyor.
Sıralı masasına oturur oturmaz önüne 504 sayfalık bir dosya
konuluyor. Ardından da soruşturmayı yürüten paralel savcı Celal
Kara'nın "Bunu 24 saat içinde oku ve imzalayıp bize
gönder" emri ulaşıyor.
Gönderilen bu dosya, 4 bakan hakkında hazırlanan fezlekedir!
Görevi yeni üstelenen Mali Suçlarla Şube Müdürü Hakan Sıralı ve
Şube Müdür Yardımcısı Arzum Nazman, göreve yeni atandıklarını
belirterek fezlekeyi incelemek istediklerini bildiriyor. Savcı
"Okumuş gibi imzala gönder" diyerek bir talimat
daha veriyor.
"Bu dosyanın birinci sayfasında bile Anayasa ve yasalara
aykırı pek çok şey var. Bunu okumadan imzalamayız" diye
direten Hakan Sıralı ve Arzum Nazman yaşadıkları baskıyı bir
tutanakla kayıt altına alıyor.
O tutanak aynen şöyle:
“20.12.2013 günü saat 10.20 sıralarında tarafıma sunulan
504 sayfalık fezlekeyi okuyup değerlendirip şube müdürüne yeterli
zamanda sunmama imkan bulunmadığından konu şube müdürümüze
iletilmiş bu esnada şube müdürümüzün de Savcı Celal Kara tarafından
arandığı anlaşılmış, tarafımızdan konu savcı beye aktarıldığından
ve konu geçmişinden bilgimizin olmamasının ve fezlekeyi okuyup
tarafına sunulmasının imkansız olduğu, konunun proje üzerinde uzun
zamandır çalışan personel tarafından hakim olunduğu onların da bu
konuyla ilgili bir tutanak tanzim ederek bizim de bir tutanak
hazırlayarak fezlekenin en kısa zamanda OKUNMADAN VE İMZALANMADAN
tarafına gönderilmesi istenmesi üzerine; iş bu tutanak altı
birlikte imza altına alınmıştır “
Fezleke hangi tarihte hazırlanmış biliyor musunuz? Haziran ayının
sonunda başlanmış, Eylül ayının ortalarında bitirilmiş!... Yani
dershane tartışmalarının tavan yaptığı dönemde. Yani 17 Aralık
operasyonundan tam 5 buçuk ay önce..."
Şimdi gelelelim başkomiserimin maddeler halinde sıraladığı
cevaplarına... Hemen altında benim karşı cevabımı
okuyacaksınız:
1-) Fezleke'nin 20 aralık sabahı Mali
Suçlarla Şube Müdür Yardımcısı Arzum Nazman'ın önüne
konuldu. Mali Şubede görevi yeni üstlenen Hakan Sıralı ve
Arzum Nazman'a ilk andan itibaren dosyayı tüm detayları ile
aktardım. Sorumlu emniyet müdür yardımcısı Selami Yıldız, bana da
anlat bana da anlat diye ısrar edince onada anlattım. Hakan
Sıralı'nın odasında saatlerce değil günlerce kaldım. Çünkü yalnız
bırakma beni Akif deyip durdu! Sanmayın ki dosyayı 1 kere
anlattım. Onlarca kez anlattım. Yetmedi görev verdiğim arkadaşlar
da anlattı dosyayı bunlara. Hakan Sıralı, alınan ifadeleri
an be an okumak bir yana hatmetti, yalayıp yuttu. İfadelerin
suretlerini değil haaaa, ıslak imzalı halini, gözünü fal taşı gibi
açıp okudu. Yetmedi dosya ile ilgili her türlü raporu, bilgiyi ve
belgeyi kendisine bizzat ben verdim, okusun diye, okudu da...
Cevap: Bakan çocukları 17 Aralık sabahı gözaltına
alındı. 21 Aralık günü, gece yarılarına kadar ifadeleri alındı.
İtiraf ettiğin üzere bakan çocuklarının daha ifadeleri alınmadan
sen fezlekeyi Hakan Sıralı ve Arzum Nazman'ın önüne koymuşsun. Bir
de gerçekten beni bir merak aldı senin cevabını okurken. Kusuruma
bakma ama orası emniyet müdürlüğü mü, yoksa cemaatin dershanesi mi
bilader? Fezlekeyi Hakan Sıralı'nın önüne koyduysan, sen niye
anlattın? Cevabına bakılırsa, önce "Hakan sen zahmete
girip okuma, ben sana özetleyeyim" demişsin.
2-)20 Aralık sabahı imzalasın diye Arzum Nazman'ın
önüne koyduk fezlekeyi. Şöyle bir baktı, inceledi inceledi
sonrasında imzaladı. İncelemeye doymadı, imzaladıktan sonra bile
fezlekeyi. Amanınnnnn! Arzum Nazman imzaladığı fezlekeyi arkasına
bakmadan kaçırdı. Şubeyi terketti adam. Ben zannettim ki tuvalete
gidiyor ama öyle değilmiş. Saatler sonra Arzum Nazman getirdi, önce
imzaladığı sonra kaçırdığı fezlekeyi. Hakan Sıralı ile oturduk
odasında, kara kara düşünüyordu. Sordum, noldu hayırdır diye? Ya
Akif, yukarıdan baskı var imzalama diye. Zaten Hakan Sıralı'nın
niyeti de yok du fezlekeyi imzalamaya. Eeeee nolcak tı peki? Bu
arada unutmadan sordum kendisine, yardımcın Arzum Nazman imzaladı
ama fezlekeyi, sonra da sen imzalayacaktın. Nerede o imzalı belge?
Şöyle bir baktık birbirimize sonra karşıdan bir ses geldi, Arzum
dedi ki: yırttım ben onu yok ettim.
Cevap: Eminsin değil mi başkomiserim? Arzum Nazman
fezlekeyi okudu, inceledi ve imzaladı. Sonra imzaladığı fezlekeyi
birden bire ve durup dururken alıp kaçtı. Sonra geri getirdi. Sonra
sen Arzum Nazman'a, "Ne yaptın belgeyi?" diye
sorunca, "Yırttım ben onu, yok ettim" dedi!
Kafam iyice karıştı! Arzum Nazman fezlekeyi alıp kaçırıyor, yırtıp
yok ediyor ama döndüğünde kendisiyle beraber getiriyor! Bu Arzum
Nazman David Copperfield olmuş olmasın bi sor, soruştur bence!
3-) Hakan Sıralı'dan sorumlu il emniyet müdür
yardımcısına çıktım ve sordum: imzasız mı gidecek fezleke? Bir
telefon görüşmesi gerçekleşti o esanada ve karar verildi. Evet
imzasız gidecek o fezleke. Yani emniyet tarihinde ilk kez bir polis
fezlekesi imzalanmadan gitmiş oldu adliyeye.
Cevap: Hakan Sıralı tutanakta senin emniyetin yanı
sıra Savcı Celal Kara ile de görüştüğünü söyledi. Yetmedi, bir
günde 504 sayfalık tutanağı okumasının mümkün olmadığını, bu
nedenle verilen görevi yerine getirmeyeceğini belirtti. Kendisine
yapılan baskıları bir tutanak halinde kayıt altına alıp seni töhmet
altında bıraktı ama senin bunlardan haberin olmadı ha? Aradan bir
yıl geçip kumpasın belgesi ortaya çıkınca senin tutanaktan haberin
oldu öyle mi? 504 sayfalık fezlekeyi 3 günde sular seller gibi
ezberleyip Hakan Sıralı'ya şiir gibi anlatabiliyorsun ama, burnunun
dibinde hazırlanan ve seni suçlayan tutanakta ne yazdığını
anlamıyorsun öyle mi başkomiser?
4-) Süleyman Özışık'a göre neymiş efendim, fezleke
aylar önce hazırlanmış bitmiş, hemde dershane tartışmalarının en
alevlendiği zamanda. Süleyman Özışık yanlışın var, fezlekeyi biz,
ABD'nin Irak'a girdiği zamanlarda tamamlamıştık zaten. Sadece 17
Aralık tarihini bekledik. Süleyman Özışık her gün seni okuduğumu
zannetme sakın. Bugün tesadüfen gördüm yazını baktım ilgi alanıma
girmişsin. Sadece ve sadece gerçekleri yazmak istiyorum artık,
dersen, dön bana. Sana bütün çıplaklığıyla daha neler anlatacağım
neler. Ama istersen önce, hem ülkemizde hem de yurtdışında yaşanan
o vahşi katliamlar yüzünden yas tutalım olur mu?
Cevap: 504 sayfalık fezlekeyi daha bakan çocukları
ifade vermeden hazırladığını zaten itiraf etmiştin. Şimdi sırasıyla
gidelim başkomiser. 17 Aralık gününü senin deyiminle Rıza Zarrab'a
operasyon yaparak geçirdin. 2 günü de Hakan Sıralı'ya fezlekeyi
anlatarak geçirdiğini yazmışsın. Demek oluyor ki 17'sinden
20'sine kadar fezlekeyle uğraşmamışsın. 20 Aralık sabahı saat 10.20
sıralarında fezleke Hakan Sıralı'nın masasına konulduğuna
göre...Ben değil, sen söyle başkomiser! Bu fezlekeyi ne ara
hazırladın? Operasyondan kaç ay veya kaç gün önce hazırlandı bu
fezleke? Kıvırmadan, kem küm etmeden tam tarih vermeni
bekliyorum!
Bu arada unutmadan...
Mesajını, "Al bu da sana kapak olsun" dercesine
ilginç mesajlarla kapatmışsın. Beni sürekli okumadığını,
yazımı tesadüfen gördüğünü söylemişsin.
Yahu başkomiserim ciğerim! Sen gözünün önünde, senin hakkında
yazılan bir tutanağı okuyamamış, okumuşsan bile anlayamamışsın.
Beni okumamanı bir kayıp olarak göreceğimi mi sandın essahtan?
Son olarak....
"Sadece ve sadece gerçekleri yazmak istiyorum artık,
dersen, dön bana. Sana bütün çıplaklığıyla daha neler anlatacağım
neler. Ama istersen önce, hem ülkemizde hem de yurtdışında yaşanan
o vahşi katliamlar yüzünden yas tutalım olur mu?" diyerek
mesajını sonlandırmışsın.
Senin gerçeğin yukarıdaki gibiyse, yalanın nasıldır acaba merak
ediyorum. Ama yine de döndüm sana! Yaz ama Hakan Şükür gibi
başkalarından yardım alma olur mu?!
'Diyalog'da kalalım!
Ülkemizde ve yurt dışında yaşanan katliamlar nedeniyle yas tutma
haline gelince... Şehit olan polis için seninle birlikte yas
tutarım elbette. Ama "Yurtdışında öldürülenler"
derken Fransız karikatüristleri kastediyorsan, orada dur!
Yerküre üzerinde yüzbinlerce müslüman, onbinlerce müslüman bebeği
katledilirken yas tutmayan, kılı kıpırdamayan ve ilk etapta İslam
Dini mensuplarını "Terörist" ilan edenler için yas
tutmak bana göre değil.
O işi en iyi senin muhterem hocaefendin yapıyor zaten bize ne
hacet!