Kumdan Kaleler
Abone olSarı Kanarya'nın Avrupa göçü ve Sivas maçı öncesinde Alpaslan Akkuş, BBC Türkçe'ye Fenerbahçe için yazdı.
Çocuk oyuncağı gibi gelir kulağa... Küreği kovası tüm ekipmanı 5-10 liraya satın alınan teçhizatla kumsala oturur çocuk. Kovayı ıslak kumla doldurup doldurup ters çevirir, bi tekmeyle devirir, çok eğlenir.
Anne şezlongdan yarı gülen yarı endişeli gözlerle veledi izler, aman gelen geçen huzurun bozmasın da böyle eğlensin diye. Baba çardağın altında maç seyrediyordur, “aman be abi bu nasıl orta saha, gelen geçiyor, elini kolunu sallayan ceza sahasında...” hayıflanmalarıyla. Ya da ne bileyim anne de fanatiktir, bir gözü kumsalda, diğeri kulağıyla birlikte çardaktaki televizyondadır...
Takım pek oynamıyordur da hakem de fenadır. Taktir haklarını hep rakipten yana kullanıyordur. “Adam bildiğin doğruyor bizi ya hu” diye isyan eder üzerindeki tişörtte “Dar ağacında olsak bile, son sözümüz Fenerbahçe” yazan adam. “Ama abi siz de hiç bir şey oynamıyorsunuz, biraz oynasanız da ondan sonra hakemi eleştirseniz” diye lafa girer garson. Maçı bilmem de sohbet, “Fenerbahçeysen hakemi de yeneceksin” diye sonlanır. Herkes haklıdır...
Çok zor bir yıl geçirdi Fenerbahçe. Tarihin en güçlü kadrosunu kurmuşken darmadağın oldu. Hiç hesapta olmayan gidişler, son dakikada yapılan transferler. Gazetelerde bitmeyen sopa içerikli haberler, televizyonda adliye önünde çatışma görüntüleri. Çöken sinir sistemleri, Cuma duruşmalar, Cumartesi maçlar. Son dakikada kaçırılan şampiyonluk, üstüne biber gazı...
Sonra tahliyeler, transferler, ve yeni umutlar... Ve daha ilk hazırlık maçından itibaren geçen yıl onca toz bulutu arasında görünmeyen sorunların kendini göstermesi. Alex’in geçiş dönemi daha rahat aşılabilirdi belki, operasyon olmasaydı.
Gençler daha kolay adapte edilebilirdi takıma her maç Kurtuluş Savaşı havasında geçmese. Onca gerilmeseydi futbolcular Emre takımda kalabilirdi. Ya da daha affedici olabilirdi Aykut Hoca, tüm konsantrasyonunu sahaya verebilse. Ama boş geçen Sayısal Loto çekilişi gibi işte. Hepsi bu seneye kaldı. Ve onca birikmişi omzunda bu seneye getirdi koca bir camia.
“Hakem bizi doğruyor be abi” ile “Ama takımda oynamıyor be abi” arasında sıkıştı kaldı taraftar. Evet korkunç bir operasyon oldu. Bilmem kaç yıllık emek doğrandı. Ama ya sonra...
Geçen yılı adliye önlerinde, statlarda sesini bir saniye olsun kesmeden, direnerek, dik durarak geçiren taraftar ağız birliği etmişçesine tek cümle haykırdı yaz boyu: Bize orta sahayı dikine geçen, oyunu çift yönlü oynayan bir adam lazım. Hocamız özellikle istemezse transferi bitirdik dedi bir yönetici.
Sonra, Şampiyonlar Ligi gitti, Avrupa Ligi kuraları çekildi. Aynı yönetici çıktı televizyona, “Transfer çalışmamız var, orta sahaya adam alabiliriz” dedi. Futbolculuğunda da onca krizin arasında sessiz kalan teknik direktör topa girmedi. İhale üzerine kalmasına rağmen ses çıkarmadı. Futbolculuğunda pek yapmazdı belki ama teknik direktörlüğünde tekmeye kafa uzattı.
Sivas'ta maç
İşte böyle gelindi Fenerbahçe’de Sivas maçı öncesine. Tarihin en önemli şampiyonluğuna imza atılan, geçen yıl ilk mağlubiyetin alındığı yere...
Artık herkes için şapkayı önüne koyma zamanı. Fenerbahçe yönetimi , 3 Temmuz’dan şikayet etmekte çok haklı ama kimsenin ortada olmaması pek kabul edilir gibi değil. Aykut Hoca belli ki kafasında Fenerbahçe için en faydalı geleceği planlıyor. Ama bunu yaparken her yeni aşamayı kamuoyuyla paylaşmasına ülke hazır değil. Burası dünün ya da yarının değil, bugünün ülkesi. Anı yakalamaya değil, anında başarı yakalamaya çalışanların futbol dünyasındayız...
Fraksiyon, fraksiyon
Alex De Souza tartışmasız bu kulübün Lefter’den sonra en büyük futbol efsanesidir. Bizim neslimiz için 1 numaradır. Ona yakışan da sorunlar ne olursa olsun, sahada, kulübede, Samandıra’da hatta sokakta bile bu takıma sahip çıkmaktır. Ve taraftar... Çok çile çektiler, çok zor günlerden geçtiler, üzerine övgü yerine anons dinlediler. Ama artık Çağlayancılar, tribüncüler, Alexciler, Aykutçular, başkancılar, muhalifler bölünmelerinin zamanı değil. Fenerbahçe, burada adı geçenlerin toplamıdır.
Sözün özü Fenerbahçe’nin dikine geçmesi gereken orta saha sanılandan daha geniş. Ve bunu Baroni, Mehmet Topal, Alex ya da gelecek transfer değil, topyekün hareket sağlayabilir. Takım birbirine ne kadar yakın oynarsa, o kadar kolay ileri gider, o kadar az tehlike yaşar. Fenerbahçe taraftarı en geniş sahaları bile hep geçti, yine geçer...
Kumdan kale yapmak çok ama çok zahmetlidir. Gerçek bir kumdan kale için saatlerce şekil verilir o kuma. Gelip geçenlerden, dalgalardan korunmak gerekir. Yoksa saatlerce verilen emek tek bir dalgayla darmadağın olur. Yine de bırakmamak gerekir mücadeleyi. Fenerbahçe sevgisini herkesin herşeyin önüne koymak. Yıkılırsa yeniden yapmak. Hiç bıkmadan, hiç yılmadan. Yazıya adını veren grubun yıllar yıllar önce şarkısında dediği gibi:
...Ve belki sen, belki ben
Belki de biz ve onlar
Kumdan kaleler kuran
Denize doğru
Bakarsın çoğalırız yaşam denen bu oyunda
Cemresi oluruz yarınların