Kum saati ters çevrildi süreç başladı

Avrupa çöküş sürecine girmiştir.

İsmail GÜZEL iguzel@nestech.net

Avrupa çöküş sürecine girmiştir.

Patlayıcılarla kontrollü yıkılan bir binanın çöküş anını seyretmeyen yoktur. Ya da Manhattan adasında bulunan Dünya Ticaret Merkezi'nin büyük bir gürültü ve toz bulutu yayarak yıkılışı hala hatırımızdadır. İşte batılı devletlerde şuursuzca ve adaletsiz yürüttükleri siyasetin sonucu bütün kurumları ile beraber kontrolsüz bir biçimde büyük bir gürültü ile çökmeye başlayacak. Kum saati ters çevrildi. Süreç başladı.

Anlaşılan o ki son bir kaç senedir Avrupa yetenekli lider ve entellektüel seviyesi yüksek kadrolardan yoksun.

Belkide hep böyleydi. Biz anlamıyorduk. Çünkü içerideki batı hayranlığı gözleri kör etmiş. Her daim el pençe divan modu ile bakılmış ilişkilere. Bugüne kadar dirayetle karşılık veren bir lider ya da kadro yoktu. Ülke çıkarlarından önce batının çıkarlarına göz yuman bir siyaset aklı vardı. İlk defa biri "Kral Çıplak" dedi. Avrupa'nın siyasi karşılığının biz de de mevcut olduğunu gösterdi, bize kim olduğumuzu hatırlattı. Biz aslında 16 devlet kurmuş bir toplumun devamıydık..

Geleceği karanlık görülen ve kendi kurdukları düzende yok olmaya mahkum olan Avrupa, kendinden de olmayana hayat şansı vermiyor.

Almanya, Hollanda ve İsviçre'nin Türk devletine karşı tutumları gösteriyor ki Avrupa kıtasının genelinde fikirleriyle gündem yaratma kabiliyetine sahip entelektüel kıtlığı baş göstermiş durumda. Dünya varolduğundan beri kurulan her devlet kendi çıkarını diğerinin üstünde gördü. Hiç bir kurgunun tesadüf olmadığı, devletler için sadece çıkarların ön planda olduğu bir dünyada yaşıyoruz.

Siyaset dünyasında oyun kurmanın en iyi yolu, kurulan denklemleri iyi okuyup anlayabilmek, formüllerini doğru uygulamak ve en önemlisi güçlü bir irade ve cesarete sahip olmaktır. Kendi savundukları düzen üzerinden ayar üstüne ayar çektiğimiz bilhassa Almanya'nın başı çektiği AB ülkelerini çok germiş vaziyetteyiz. Birinci dünya savaşından sonra ilk defa oyun kuran ve oyunu istediği gibi yönlendiren bir anlayışla karşı karşıya kalmış olan AB, acemice hamleler yaparak Türkiye'nin üzerine besledikleri terör örgütleriyle geliyor.

Ekonomik krizle boğuşan üstüne üstlük siyasi hamle kısırlığı yaşayan AB terör örgütlerinden medet umar hale geldi. AB'ye her platformda ders verir hale geldik. Hem insanlık hem diplomasi.

Türkiye gündem belirleyen bir ülke haline dönüştükçe ülke üzerinde ki baskılar her geçen gün daha da artıyor. Dile kolay, 7 milyar insanın yaşadığı dünyada gündemi belirlemek hiç de kolay değil. Türkiye bunu becerebilen 5 ülkeden biri. Siyaset kurumu harıl harıl çalışıyor. Her yerde neredeyse dünyanın her kıtasında diplomasi savaşları veriyoruz.

Ülke genelinde ki yatırımlarda cabası. Özellikle yerli teknolojiyle yerli silah üretimi tam gaz devam ediyor. Millileşme hamlesinde bir çok yeniliğe imza atmaya devam eden kurumlarımız her geçen gün yeni bir silahla dünya gündeminde yerini alıyor. Şu ana kadar devam eden projelerle birlikte yüzde yetmişlik bir orana varan milli silahlanma AB ülkelerince tehdit olarak algılanmakta.

Teknoloji demişken....

Gün geçmiyor ki yeni bir olay yeni bir haber olmasın. Türkiye'nin gündemi her daim dolu. Beyin jimnastiğini en fazla yapan milletiz. Çoğu insanımız çoğu devlet meselelerine vakıf durumda. İnternetin insanlığa kattığı en büyük nimet. Herşeyi anında öğrenebilme ve araştırabilme kabiliyeti sağlayan ve günümüzün en iyi iletişim aracı internet her evde mevcut. Yediden yetmişe herkes gündemi internet aracılığıyla takip edebiliyor. 68 yaşındaki annem internete bağlanabilen akıllı telefonu sayesinde gündemi ve yorumları takip edebiliyor. Annem kim olduğunu bilmesede David Rockefeller'in öldüğünün haberini benimle paylaşabiliyor..

David Rockefeller kim mi...

Organizasyonlarıyla yeryüzüne yayılmış dünyanın en büyük bankalarını yöneten günümüzün en güçlü ve en zengin 13 ailesinden biri. Devletleri ve finansal kurumlarını yöneten en büyük güç olarak bilinen Rockefeller ailesinin yaşayan en büyüğüydü.

Dünyayı yöneten güçlerin başkanı olarak bilinen David Rockefeller, kimlik kartında kendisini "dünya devlet adamı" olarak lanse etti. Amerika'nın 1945 ikinci dünya savaşı sonrası baskın güç olarak dünyayı yönetmesinin arka planındaki organizasyonlarda onun imzası var. ABD’de 20’yi aşkın çok uluslu şirketin uyum ve düzenini sağlar, yönlendirirdi. Ortadoğu'da ki çoğu gelişmelerden de o sorumluydu.

David Rockefeller, Standard Petrolün kurucusu olan ve 19. yüzyıl sonlarında ABD başta olmak üzere dünyanın en zengin iş adamı olarak gösterilen John D. Rockefeller’in torunu.

Çocukluğunu New York yakınlarında dedesinin malikanesinin bulunduğu Kykuit’teki şatoda geçirdi. 1936 yılında ülkenin en iyi üniversitelerinden biri olan Harvard'dan mezun olur olmaz dedesinin de ortak olduğu Chase Manhattan bankasında müdür yardımcısı olarak işe başladı. Chicago Üniversitesinde doktorasını tamamladığı yıl olan 1940'da 2. Dünya Savaşı’nın da patlak vermesi üzerine Amerikan ordusunda görev aldı.

Savaş sonrası New York'a dönerek ailesine ait olan 6. sokak ile 48 ve 51. caddeler arasında bulunan Rockefeller Merkezinde iş hayatına büyük bir dönüş yaptı.

Rockefeller, 1946 yılında Chase Manhattan Bank’ın yönetim kuruluna girdi. Chase, kısa zamanda dünyanın her yerinde 1000 yerel banka ile ilişkilerini geliştirdi. Chase’nin 1960 yılında başkanı oldu. Chase’nin kuruluşu çok eskilere 1798 yılına gidiyordu.

New York Manhattan da kurulan ve gelişen Chase, 1930’lu yıllardan sonra Rockefeller ailesinin petrol devi Standard’ın parçalanması ile ortaya çıkan şirketlerin sermayesi ile kısa zamanda büyüdü. 1950’li yıllarda Chase’in kontrolü, yönetimi David Rockefeller’in elinde idi. Aynı yıllarda ABD’nin bir başka bankası National City Bank New York, David Rockefeller’in amcası William Rockefeller’in elinde büyümüş, ABD’nin en büyük bankaları arasına girmişti.

Chase Manhattan Bank, 1996 yılında ABD’nin önde gelen finans ve yatırım kuruluşu JP Morgan ile birleşme kararı aldı. 2000 yılında birleşme gerçekleşti. Bankanın yeni ismi de "JP Morgan and Chase" olarak değiştirildi.

Bu aile tabiri caizse dünya ki tüm finans işi ile uğraşan kişi ya da devletlerle ortaklığı var. Altından elmasa, petrolden bankacılığa, gıdadan turizme, sigortadan sinemaya ve silah sanayisine varan her sektörde güçlü... İşte bu aile yapısı gereği Almanya ve Hollanda gibi ülkeleri yönetiyor. Bu aileler AB ülkeleri üzerinden dolayısıyla terör üzerinden Türkiye'ye karşı savaş açmış durumda.

Neticede,

Tecrübesiz, şuursuz, özgüvenini kaybetmiş, yeteneksiz, çapsız Avrupa'lı liderler yalan yanlış ve hiç de insani olmayan politikalarıyla Avrupa'nın batışını hızlandırıyor.

Kendi ülke sınırları dışında, üzerinde egemenlik kurup yönettiği düzeni yürütebilmek için dünyaya ahlaksızlık yayan, yalan ve dolanlarla milletleri tutsak etmekten rahatsız olmayan batılı devletler kendi çöküşlerine şahit olacak.