İşgalci İsrail’in, Filistin’i yıllar itibariyle nasıl işgal ettiğini gösteren haritayı her gördüğümde aklıma Merhum Cahit Zarifoğlu’nun “Filistin bir sınav kâğıdı, her mümin bunun önündedir.” dizeleri gelir. Filistin’e ait toprakların görülmemiş bir zalimlikle ve dünyanın gözleri önünde işgal edilmesi, yalnızca Müslümanların değil tüm insanların vicdanını yaralar. Müslüman ise tüm insanların hissettiklerine ek olarak bu yaranın cerahatini de ciğerlerinde taşıyabilendir ve aksi mümkün değildir.
Filistin’de zulüm ve işgaller yaşanırken, medeni dünyada insanlığı ilgilendiren tüm uluslararası örgütler kurulu bulunuyordu. Uluslararası yargıyla ilgili kısım da öyle... Dünyada yaşanagelen ve seyre dalınan bu ikiyüzlü tavır, şimdilerde kendine meşru ve kalıcı bir yer edinmiş gibi görünüyor.
Düzensizliğe dayalı düzeni kurma gücüne sahip olanlar, kendi çıkarları söz konusu olduğunda ‘haksızlığı mutlak hak gören’ kuralları ve bunları destekleyen kavramları uydurdular. Rusya’nın, hala Ukrayna’yı işgal etme harekâtını meşru sayacak bir takım iddialarda bulunabiliyor olmasının dayanağı da bu aslında.
Batı’nın, Ukrayna’da olanlara sesini yeterince yükselt(e)memesinin nedenlerinden biri de Filistin’e karşı yıllardır sergilenmekte olan tavırda gizli. Öyle ya, güçlü olan birileri, daha güçsüz bir ülkenin topraklarını işgal edebiliyorsa, Uluslararası hukuk hiçe sayılıyorsa ve dünyanın neredeyse tamamı bu duruma karşı üç maymunu oynuyorsa neden bu durum Ukrayna’da da mümkün olmasın?
Dünyanın çeşitli bölgelerinde işgal harekâtına girişenlerin, Ülke kaynaklarını sömürenlerin, soykırım yapanların, mazluma zulmedenlerin; Filistin’de yaşananlardan, Irak’tan, Suriye’den, Doğu Türkistan’daki Çin zulmünden, Yemen’den, Afrika’dan ve Bosna-Hersek’te olanlardan etkilenmeden bu cürete ve cesarete sahip olabilmeleri mümkün değildir. Çünkü bunlara cüret edenler, düzensizliğe dayalı düzenin kurucu ülkeleridir. Üstelik biz onları yalnızca bu saydıklarımızla değil, tarihten de iyi tanıyoruz.
Akka’da iki bin yedi yüz Müslüman esiri, anlaşma yapmış oldukları halde eşleri ve çocukları ile beraber şehit eden Richard’a, Batı Dünyası “Aslan Yürekli Richard” der. Aslan yürekli olmanın tek gerekliliğini mazlum insanların öldürülmesi olarak tanımlayanların bugün de değişmediğine üzülerek şahit oluyoruz. Oysaki onlar için Müslümanlara karşı savaşmanın en cazip yönü ve aynı zamanda haçlı seferlerine de cesaret veren şey, Müslümanların esirlere karşı olan tavırları; yani merhametleri olmuştur. Anlıyoruz ki tarihi olaylar, yüzlerdeki maskeyi düşürmesine rağmen daha rahat nefes almamızı sağlamıyor.
Evet, dünyanın neresinde olursa olsun (vatan topraklarının korunması ve meşru müdafaa haricinde) savaş bir yıkımdır ve tüm sonuçları ile bir felakettir. Dolayısıyla insanın olan bitenleri kabul edebilmesi asla mümkün değildir. Fakat Rusya, Ukrayna işgaliyle; Filistin, Kırım, Irak, Suriye, Doğu Türkistan ve Afrika’da olanlara ses çıkarmayanların, kendisine de bir şey demeye hakları olmadığını tüm dünyaya ilan etmiş oldu. Batı’nın ikiyüzlü tavrının, yine batı içerisindeki bir aktörün dünyaya deklare edilmesi, oldukça önemlidir. Fakat, şaşaalı cümleler, afili isimlerden oluşan kuruluşlar ve batının kendi çıkarları için uydurduğu kavramlar artık bir kenara bırakılmalıdır.
1949'dan beri işgal altında olan Doğu Türkistan, 1967'den beri işgal altında olan Kudüs, yüzyıllardır sömürülen Afrika ve yine işgal altında olan zihinlerimiz özgür olmadıkça; barışın, kardeşliğin tesis edilmesi mümkün olmayacak ve bu yöndeki tüm çabalar samimiyetsiz bulunacaktır.