'Kudüs meselesi insanlığın uyanışına vesile olacaktır'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'Kudüs meselesi inşallah topyekun insanlığın ve özellikle de Müslümanların uyanışına vesile olacaktır' ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dünya Göçmenler Günü vesilesiyle ATO Congresium’da düzenlenen "Anadolu Dünya Dolu" Programı’nda konuştu. Erdoğan'ı dinleyenler arasından Beşiktaş'ın Portekizli yıldızı Ricardo Quaresma ve Galatasaray'ın Uruguaylı file bekçisi Fernando Muslera da vardı. Erdoğan konuşmasında Kudüs konusuna değinerek, "Kudüs meselesi inşallah topyekun insanlığın ve özellikle de Müslümanların uyanışına vesile olacaktır" dedi.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, ATO Congresium'da Dünya Göçmenler Günü dolayısıyla düzenlenen "Anadolu Dünya Dolu" programında konuştu.
Sınırlarına giren göçmenlerin paralarına, ziynet eşyalarına hatta çocuklarına el koyan, onları din değiştirmeye zorlayan bir medeniyetin, insanlığa söyleyecek sözünün kalmadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupalı kimi bakanların kendi aralarında yaptıkları konuşmalarda, sığınmacıları kastederek "Hepsini denize dökmek lazım, boğulsalar da umurumuzda değil" demesiyle orada insanlığın öldüğünü söyledi.
Erdoğan, Akdeniz'de, Ege'de Avrupa'ya doğru giden kırık dökük teknelerdeki, botlardaki insanları kurtarmak için gemi göndermek yerine, savaş helikopteri göndermeyi teklif eden yazarların Avrupa'da revaçta olmasının durumu vahim hale getirdiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Kucağındaki çocuğuyla beraber umuda koşan bir babanın ayağına çelme takacak kadar insanlıktan çıkmış bir Avrupa'nın artık kendini sorgulama zamanı çoktan gelmiştir. Bugün Avrupa genelinde 10 binin üzerinde kayıp göçmen çocuğu var. Eğer böyle bir durum bizim ülkemizde olsaydı, inanın bana dünyayı başımıza yıkarlardı. Biz, ülkemizde doğan çeyrek milyon sığınmacı bebeğine, eğitim öğretim çağındaki 600 binin üzerinde göçmen çocuğuna tüm imkanlarımızla sahip çıktığımız halde, yardım programları tıkanıyor. Batı ülkelerinin göçmenler konusundaki insanlık dışı politikasının farklı coğrafyalarda çok daha acı sonuçları da ortaya çıkıyor."
Libya'nın, Afrika ve Kuzey Afrika üzerinden Avrupa'ya geçmek isteyenler için adeta bir transit durak görevi gördüğünü dile getiren Erdoğan, ülkedeki karışıklıklar sebebiyle bu durumun kontrol altına alınamadığına dikkati çekti. Erdoğan, "Bugün 700 bin göçmenin, başka bir yere gidemediği için Libya'da mahsur kaldığı ifade ediliyor. Bu durum, bizim paramızla bin lira gibi bir meblağa istenildiği kadar ve istenilen şartlarda çalıştırılabilen modern kölelerin alınıp, satıldığı pazarların kurulmasına yol açmıştır" dedi.
"MODERN KÖLELİKTİR": Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Köle demek, illa boynuna zincir vurulan insan demek değildir. Böylesine cüzi ücretler karşısında insanlar süresiz ve sınırsız şekilde çalışmak zorunda bırakılıyorsa, bunun adı modern köleliktir" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Petrol paralarının, yüksek teknoloji gelirlerinin, lüks harcamaların sadece bir aylık bedeliyle, tamamının hayatı kurtarılabilecek bu kişilerin bin liraya süresiz, şartsız, köle gibi çalıştırılmasının utancı tüm insanlığı bedbaht etmeye yeter. Türkiye olarak biz, Suriye ve Irak'taki çatışmalardan kaçarak ülkemize gelen 3,5 milyona yakın kardeşimize herhangi bir hesapla değil, sadece Allah için kucak açtık. Avrupa'nın tamamındaki Suriyeli sığınmacı sayısı ise yaklaşık yarısı Almanya'da olmak üzere toplam 987 bindir. Almanya kendi sınırları içerisindeki sığınmacılar için '2016 yılında 16 milyar avro harcadığını' beyan ediyor. Biz de ülkemizdeki sığınmacılar için kamu kuruluşlarımızla, sivil toplum kuruluşlarımızla, belediyelerimizle, vatandaşlarımızın kendi inisiyatifleriyle 7 yılda toplam 30 milyar dolarlık bir harcama yaptık."
Bu rakamları, yapılan yardımları ifşa etmek için söylemediğini vurgulayan Erdoğan, sığınmacılar için Türkiye'ye söz verilip de yapılmayan yardımlarla, Türkiye'nin yaptığı yardımların mukayesesi için bunları ifade etttiğini söyledi.
"VEREN EL, ALAN ELDEN HAYIRLIDIR": "Birileri, bizim bu paraları sanki sığınmacılara harcamayıp, kendi bütçemize aktardığımız intibasını vermeye çalışıyor." diyen Erdoğan, AB'nin geçen yıl, Türkiye'ye verdiği sözün 3 milyar avro artı 3 milyar avro şeklinde olduğunu hatırlattı.
AB'nin, uluslararası kuruluşlar vasıtasıyla Kızılay'a gönderdiği rakamın 900 milyon avro olduğunu belirten Erdoğan, BM Mülteciler Komiserliği'nin ise 600 milyon dolar gönderdiğini kaydetti.
Erdoğan, sadece Türkiye'nin 30 milyar dolar harcadığını tekrar vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Bunları kendilerine sorduğumuzda aldığımız cevap ne biliyor musunuz? 'Biz, onu bütçeye koyduk.' Koydunuz da bizim bu kuruluşlarımıza gelen bir şey yok. Devamlı hemen bakıyorsunuz, ipe un seriyorlar. Verseler de vermeseler de biz veren el, alan elden hayırlıdır anlayışıyla bu desteğimizi vermeye devam edeceğiz. Çünkü bu millet ensar olmanın ne demek olduğunu gayet iyi bilir. Hamdolsun Türkiye bu yardımları hiçbir sıkıntıya düşmeden yapabilecek imkanlara sahip bir ülkedir."
"EĞER O GÜNLER OLSAYDI...": "Ya bir de tam tersi olsaydı. Biz bu yardımlara muhtaç olsaydık ne olurdu?" diye soran Erdoğan, Türkiye'nin 3-5 milyon dolarlık krediler için uluslararası kuruluşların kapılarında el açtığı devirlerin olduğunu hatırlattı.
Türkiye'nin IMF'nın kapısında olduğu günleri anımsatan Erdoğan, göreve geldiklerinde IMF'ye olan borcun 23,5 milyar dolar olduğunu, bunu 2013'te sıfırladıklarını söyledi. Erdoğan, şöyle konuştu:
"Eğer o günler olsaydı, durum felaketti. İşte o zamanlar Merkez Bankamızın döviz rezervi 27,5 milyar dolardı ama şimdi bu rakam 120 milyar dolara çıktı. Bugün Türkiye'nin ölçekleri öylesine büyüdü ki Rabbime binlerce kez şükürler olsun, artık bu tür rakamlar bizim için devede kulak bile değildir. AB ile yapmış olduğumuz bu anlaşma... Buna göre biz sığınmacı geçişini engelleyecektik. AB de hem bize mali yardım yapacak hem de serbest dolaşım hakkımızı verecekti. Buna göre AB'den güya geçtiğimiz yıl sonuna kadar o verilen sözler yerine gelmedi ve biz anlaşmadaki yükümlülüğümüzü yerine getirdik. Kara ve deniz sınırlarımızı tamamen kontrol altına alarak, Avrupa'ya göçmen akınını neredeyse sıfırladık ama onlar verdikleri sözlerin hiçbirini tutmadılar. Serbest dolaşım hakkımızın üzerine bir kez daha yattılar."
"ANA MUHALEFET NİYE PEŞİNE DÜŞTÜ BİLEMİYORUZ": AB'nin yardım konusunda söz verdiği ilk dilimin, 1 milyar avrosunun dahi gelmediğine dikkati çeken Erdoğan, bütün bunlara karşılık Türkiye'nin görevini yerine getirdiğini söyledi.
"Hadi Avrupalıların riyakarlıklarını anladık da bizim ana muhalefet partisi niye bu işin peşine düştü, onu bilemiyoruz" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Ana muhalefetin başındaki zat 'Nerede bu 30 milyar dolar?' diye sorup duruyor. Ömründe bir tek garibe üç kuruşluk faydası olmayıp, bir yaşındaki çocuğu bile sigortalı yapacak kadar helal haram nedir bilmeyenden, böyle bir şeyi sorma hakkı olabilir mi? Bir yaşındaki torununa SSK'dan kalkıp imkan hazırlıyor. 15 yaşındaki çocuğunu SSK'lı yapıyor. Bu zatın hesap uzmanlığını, ekonomi bilgisini, insanlık anlayışını biz SKK döneminden iyi biliriz. Halbuki azıcık hesap kitap bilse, yemesiyle, içmesiyle, barınmasıyla, eğitimiyle, sağlığıyla, belediye hizmetleriyle her şeyiyle bu insanlar için kişi başına yapılan aylık harcamanın birkaç yüz dolar civarda olduğunu kendisi de görecek."
Bu paranın sığınmacıların eline verilmediğini belirten Erdoğan, "Onlara yapılan tüm hizmetlerin maliyetidir. Biz bu konuyu para üzerinden konuşmaktan gerçekten hicap duyuyoruz ama birilerinin milletimizin kafasını karıştırmak için ortaya attığı iftiraları, yaptığı bühtanları da karşılıksız bırakamayız" ifadelerini kullandı.
"Bugün burada şüphesiz ki ensarla muhacirin buluşması var" ifadesini kullanan Erdoğan, AK Parti Sosyal Politikalar Başkanlığı tarafından düzenlenen programın başarılı geçmesini temenni etti.
Programın düzenlemesine katkı sunanlara da teşekkürlerini ileten Erdoğan, "Dünyanın 191 ülkesinden 4,5 milyona yakın göçmen statüsündeki insanı topraklarında barındıran bir devlet olarak bu konunun anlamını ve önemini en iyi bilenlerdeniz. Bugün Türkiye dünyanın en çok sığınmacı barındıran ülkesi olmasına rağmen diğer yerlerde bu insanlara karşı sergilenen çirkinliklerin hiçbirinin yaşanmadığı bir ülkedir. Çünkü biz topraklarımıza gelen sığınmacılara kökeninden, inancından, dilinden, renginden, kültüründen önce insan olarak bakıyoruz. Karşınızdakini önce insan olarak gördüğünüzde ona insana yakışmayan bir davranış sergileme imkanınız zaten olamaz" değerlendirmesinde bulundu.
"İkilik kinini içimden atıp, özde ben bir insan olmaya geldim, taht kuralı ariflerin gönlünde, sözde ben bir insan olmaya geldim, serimi meydana koymaya geldim. Meğerse aşk imiş canın mayası, ona mihrab olmuş kaşın arası, hakkın işlediği kudret boyası, yüzde ben bir insan olmaya geldim, serimi meydana koymaya geldim. Bütün mürşidlerin tarif ettiği sadıkların menziline yettiği, evliyanın, enbiyanın gittiği izde ben bir insan olmaya geldim, serimi meydana koymaya geldim" şeklindeki dizeleri okuyan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Madem ki aşk gibi canın mayası, madem ki yüzümüzdeki hakkın işlediği kudret boyası, madem ki yolumuz evliyanın, enbiyanın yolu öyleyse bizim kimseyi gönül dünyamızın da ülkemizin sınırlarının da dışında tutmaya hakkımız yoktur" diye konuştu.
"KARDEŞ KARDEŞE BÖYLE ZAMANLARDA LAZIMDIR": Anadolu’nun asırlar boyunca bir göçmenler yurdu olduğunu dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Siz bakmayın bugün Avrupalıların, Amerikalıların göçmenleri böylesine dışladığına, ötekileştirdiğine bu coğrafyaların hepsi de göçmenler tarafından bugünkü haline getirilmiştir. Batı’da öyledir, Amerika’da öyledir. Üstelik bu serencamın altında çok büyük acılar, çok büyük katliamlar çok büyük utançlar da vardır. Hamdolsun bizim böyle bir yüz karamız asla yoktur. İspanya’daki Yahudiler topraklarından kovulup gidecek yer bulamadıklarında bizim ecdadımız onlara kapılarını açmıştır. Polonya’daki muhalifler ülkelerinden sürülüp gidecek yer bulamadıklarında İstanbul’un hemen yanı başında onlara yer göstermişizdir. Kafkasya’da, Balkanlar’da, Orta Asya’da, Güney Asya’da, Kuzey Afrika’da ve dahi dünyanın neresinde başı sıkışan, kendisine sığınacak güvenli bir liman, geleceğini kurabileceği huzurlu bir yuva arayan varsa hepsine Anadolu kapıları daima açık olmuştur. Bugün de Suriye’den Irak’tan başka yerlerden kardeşlerimiz başları sıkıştığında hemen Anadolu’ya yönelmişlerdir. Doğru da yapmışlardır, kardeş kardeşe böyle zamanlarda lazımdır. İyi günde dost çok bulunur, önemli olan kötü günlerinde bu insanların yanlarında olabilmektir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anadolu’nun sadece dışarıdan göç almakla kalmadığını ve aynı zamanda dışarıya da göç verdiğini, bugün Avrupa’da sayısı 5 milyonu aşan Türk vatandaşının bulunduğunu anımsattı.
Dünyanın farklı bölgelerinde de eğitim, iş ve yeni hayat kurmak için gitmiş milyonlarca Türk vatandaşının bulunduğunu belirten Erdoğan, “Ülkemize gelen herkese gönlümüzü ve kollarımızı açtığımız gibi yurt dışına giden vatandaşlarımızı da sahipsiz bırakmıyor, onları her alanda destekliyoruz” dedi.
“BATI AYNI HATALARI TEKRARLAMAKTAN GERİ DURMUYOR”: Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye olarak bizim göçmenler konusunda başımız ne kadar dikse kendilerini gelişmiş ülkeler olarak, modern olarak, çağdaş olarak tanımlayan ülkelerin başı da o kadar eğiktir. Esasen Batı, bir insanın ölümünü trajedi, bir milyon insanın ölümünü ise istatistik olarak gören bir anlayışa sahiptir. Dolayısıyla onlar için Suriye’de 7 yılda 1 milyon insanın terör örgütlerinin ve kendi halkına terör uygulayan bir rejimin saldırılarında ölmüş olması hiçbir anlam ifade etmiyor. Hatta tam tersine İkinci Dünya Savaşı 60 milyonun üzerinde insanın ölümüyle sonuçlanmış olmasına rağmen Batı aynı hataları tekrarlamaktan geri durmuyor. Göçmenlere yönelik saldırıların öfkenin ayrımcılığın artması bunun içindir. Avrupa ülkelerinde yönetimde söz sahibi olmaya başlayan ırkçı partiler bu coğrafyanın gelecekteki felaketinin habercileridir. Sınırlarını tel örgülerle kapatıp, geçmeye çalışan herkesi ölümle tehdit eden bir medeniyetin geleceği olamaz."
Türkiye'ye söz verdiği yardımları yapmayan Avrupa ile Türkiye'nin yaptığı yardımları sorgulayan ana muhalefet partisinin aynı kafada olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
"Her ikisi de Türkiye'nin gerçekleştirdiği yakın tarihin en büyük insani operasyonunu gölgelemeyi, itibarsız hale getirmeyi amaçlamaktadır. Bizim için önemli olan kapımızı açtığımız, bağrımıza bastığımız bu kardeşlerimizin ne dediği ve ne hissettiğidir. Onların şöyle kalpten gelen 'Allah razı olsun.' sözü bizim için dünyanın tüm iltifatlarından, tüm yardımlarından çok daha değerlidir."
"TURİSTİK SEYAHATE GİTMEDİ, BAY KEMAL": Aliya İzzetbegoviç'in "Her şey bittiğinde düşmanlarımızın sözlerini değil, dostlarımızın sessizliğini hatırlayacağız" ifadesini aktaran Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bu söz bize Peygamber Efendimizin, 'Sizden biriniz bir yanlış gördüğünde eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmezse diliyle ihtar etsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin.' emrini hatırlatıyor. Göçmeler konusunda biz elimizle yapabildiğimiz her şeyi yapıyoruz. Müdahale alanımızın dışındaki konularda her platformda meseleleri dile getirerek dilimizle ihtar görevini de gerçekleştiriyoruz. İşte bugün bakın Başbakanımız, bir heyetle Bangladeş'te. Turistik seyahate gitmedi, Bay Kemal. Nereye gitti Rohingya Müslümanları var ya Myanmar'dan kovulan, göçe zorlanan, o dereleri, o bataklıkları geçerken bazı çocukların, annelerin, babaların ölümünü sizler de ekranlarda izlemişsinizdir. Oradaki aileleri görmeye, 'onlara nasıl yardım edebiliriz' bunu yerinde tespit etmek için Bangladeş'e gitti. Orada kampları ziyaret edecekler. Bir ay önce Dışişleri Bakanı, eşim, sivil toplum kuruluşları da gitmişti. Takip ediyoruz. Sahra hastanesi vesaire neler yapabiliriz onun üzerinde duruyoruz."
"KARAR, BU ZULMÜN ADETA ÖDÜLLENDİRİLMESİDİR": Türkiye'nin bulunduğu coğrafyadaki sorunların çoğaldığını ve derinleştiğini belirten Erdoğan, bu sorunlara karşı artık kalple buğzetmekle yetinmeyeceklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD tarafından Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak tanınması kararına tepki göstererek, şöyle konuştu:
"Kudüs, İsrail'in işgalinden beri kesintisiz şekilde huzursuzluğun, haksızlığın, adaletsizliğin yaşandığı bir yer haline gelmişti. İsrail'in Kudüs ile birlikte tüm Filistin'de uyguladığı devlet terörünün acı görüntüleri hepimizin hafızalarındadır. Amerika'nın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma kararı, bu zulmün adete ödüllendirilmesidir, teşvik edilmesidir. Kudüs meselesi sadece kalple buğzedilerek geçiştirilebilecek bir konu değildir. Hatta bu konudaki sorumluluğumuzun gereğini sadece dille ifade ederek de yerine getirmiş olamayız. Kudüs konusunda mutlak somut, elle tutulur, gözle görülür netice almaya yönelik adımlar atmak zorundayız. Müslümanlarla birlikte Hristiyanların da kutsal mekanlarını barındıran Kudüs'ü İsrail gibi işgalci bir gücün insafına terk etmek insanlığı bin yıl geriye götürecek tehlikeli bir sürecin kapısını açmaktır."
"ALLAH GÖZLERİNİ DOYURSUN": Kudüs gibi mübarek toprakların geçmişte çok büyük acılara şahitlik ettiğini dile getiren Erdoğan, "Üzerine dökülen çok kanı emmek zorunda kaldı. Bugün Kudüs'te ve Filistin şehirlerinde ağlatılan her çocuk, acı çektirilen her anne, vurulan, dövülen, hakaret edilen her insan yaklaşan yeni bir fırtınanın habercisidir. Adaletin olmadığı yerde zulmü vardır ama aynı zamanda bir uyanışta, başkaldırı da vardır. Kudüs meselesi inşallah topyekun insanlığın ve özellikle de Müslümanların uyanışına vesile olacaktır" dedi.
Erdoğan, Türkiye'nin Filistinliler konusunda üzerine düşeni yaptığını, yapmaya da devam edeceğini vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı:
"70 yıldır göçmen durumunda olan Filistinli kardeşlerimiz yeniden yurtlarına, evlerine kavuşana kadar da bu mücadelemizi sürdürüreceğiz. Adaletten, hukuktan, meşruiyetten asla taviz ve vermeden, teröre, iftiraya, çirkinliğe kesinlikle müsaade etmeden bu mücadeleyi zafere ulaştırmakta kararlıyız."
"Dünya hepimize yetecek, hepimize güvenli, huzurlu, müreffeh bir gelecek sağlayacak büyüklüktedir. Yaşarken dünyaya sığmayan insana, öldüğünde iki metrekarenin dahi büyük geldiği bilindiği halde tamahkarlığından geri durmayanların Allah gözlerini doyursun." diyen Erdoğan, iki kapılı bir han olarak gördükleri dünyada sadık yarlarının kara toprak olduğunu unutmadan yollarına devam edeceklerini sözlerine ekledi.