Küçükali'nin istifasında ilginç ayrıntı
Abone olAhmet Hakan, Göksal Küçükali olayını 'AKP’de bir istifa daha' şeklinde görmüyor. Küçükali'nin istifasına giden olayı yazan yazar, cemaat-parti ilişkisine de değindi.
AKP’nin ‘Kim kimdir’ini bilmeyenler için peşinen belirtelim:
Sakın, ‘AKP’de bir istifa daha... İstanbul Milletvekili Göksal
Küçükali de partiyi terk etti’ şeklindeki haberlerden
etkilenmeyin.
Sakın, Göksal Küçükali’nin istifasını diğer istifalarla
karıştırmayın.
Ve yine sakın, bu istifadan yola çıkarak ‘AKP kan kaybediyor, içe
kapanıyor, dışarıdan gelenler partiyi terk ediyor’ türünden siyasal
analizlere filan kalkışmayın.
Neden mi?
Çünkü bu istifa, o türden bir istifa değil.
***
Bu istifanın ne türden bir istifa olduğunu anlayabilmek için
öncelikle Göksal Küçükali’nin hikáyesini tüm yönleriyle ortaya
koymak gerekir:
Göksal Küçükali denilince akla ‘Süleymancılar’ adı verilen dini
grup gelir. Çünkü Küçükali, ‘Süleymancılar’ grubunun ‘politikaya
meraklı’ etkili bir ismidir.
Küçükali 1980 öncesi Adalet Partisi’ne yakındı. 1980 sonrası ise
ANAP’lı oldu.
- 1995 seçimlerinde Tayyip Erdoğan’ın önerisiyle Refah Partisi’nden
aday olup milletvekili seçildi. Refah kapatılınca Fazilet’e
geçmedi. Bu süreç içinde hep Erdoğan’a yakın durdu.
AKP’nin kurulmasıyla birlikte kendisini ‘En ateşli AKP’li’ olarak
niteledi.
3 Kasım seçiminin aday listeleri açıklandığı gün ‘Dostlukların son
günü’ oldu. Çünkü kendisini ‘listelerin efendisi’ olarak gören
Küçükali, alt sıralarda aday olarak gösteriliyordu. Küçükali bu
durumu hazmedemedi. Daha seçim yapılmadan öfkeyle Erdoğan’a bir
mektup yazdı. Mektupta Erdoğan’a ağır hakaretler vardı. Küçükali
‘seçilemeyeceğini’ düşünüyordu. Öfkeye kapılmış, genel başkana
meydan okumuştu...
Küçükali, ‘hakaret mektubu’nu yazdı ama listeden çekilmedi. AKP’nin
oy patlamasının doğal sonucu olarak, alt sıralarda yer almasına
rağmen parlamentoya girmeyi başardı.
- Ama ortada ‘genel başkana hakaret eden bir mektup’ vardı. Yani
köprüler atılmıştı. Bir ‘barış’ umudu da yoktu. Küçükali işte bu
noktada rotasını çizdi: Parti içi muhalefet yapmaya kendini
adadı.
Hükümetin Irak politikasına karşı çıktı. Arınç’ın ikinci kez Meclis
Başkanı seçilmesine itiraz etti. İşin içyüzünü bilmeyenler
açısından ‘fevkalade ilkeli siyasetçi’ portresi çiziyordu. Oysa
ortada ‘kaderin cilvesi’ vardı ve Küçükali’nin ‘muhalefet yapmak’
dışında pek seçeneği yoktu.
Küçükali adı en son gündeme, Uğur Dündar’ın ‘Arena’ programında
geçti. Küçükali, Arena’ya konuşan bir işadamı tarafından ‘Asrın
Yağması’ olarak nitelenen büyük bir yolsuzluk olayının ‘aracı
milletvekili’ olarak suçlanıyordu. Erdoğan, Arena’daki haber
üzerine ‘Gereği yapılsın’ dedi. Ve Küçükali ‘kesin ihraç istemiyle’
disipline sevk edildi.
- Küçükali’nin AKP’den ihracına ‘kesin’ gözüyle bakılıyordu. Ancak
süreç tamamlanmadan Küçükali dün istifa etti.
***
Yani bu istifa, ‘Son zamanlarda AKP’de baş gösteren istifa
zincirinin son halkası’ olarak nitelendirilmemeli.
Olay, zaten ‘gönderilecek’ bir ismin, ‘Onlar göndermeden bari ben
gideyim’ atağıdır.
Uyanık milletvekili, gündemi iyi koklayıp, kendi istifasını, son
zamanlardaki istifaların arasına karıştırma ve sıkıştırma
kurnazlığını göstermiştir.
Mesele bundan ibarettir.
***
Ama tabii bu ‘kıssa’nın da bir de ‘hisse’si var:
Artık ‘Cemaatler sürü gibidir, onların elebaşlarından birini aday
gösteririz, oyları kaparız’ mantığı iflas etmiştir. Çünkü böylesi
yaklaşımlar, artık ‘aşiretler’de bile yok. Akıl, mantık ve vicdan,
‘cemaat yapısı’ içinde bile bu derece ‘kiralık’ olmaz.
Üstelik, ‘Cemaatin ileri gelenini aday göster, oyları kap’
anlayışı, bin türlü politik ve ahlaki sorunun yanı sıra, ‘cemaat
oyları pazarlamacısı’ adını verebileceğimiz ‘profesyonel
simsarlar’ı doğurmaktadır.
Simsarlar da her zaman girdikleri partinin ‘en zayıf halkası’
olurlar.
Yazı:Ahmet Hakan Coşkun
Kaynak:hurriyetim.com.tr