Cumhuriyet Halk Partisi ve İyi Parti, yerel seçimlerde birlikte
hareket etmek için ittifak kurduklarını açıkladı.
Şu ana kadar Saadet Partisi'nin bu ittifakın içinde yer alıp
almayacağına dair bir açıklama yapılmadı. Temel
Karamollaoğlu'nun ittifaka bu aşamadan sonra dahil olabileceğine
pek ihtimal vermiyorum.
Aslına bakarsanız iki parti anlaşmış gibi görünüyor ama siz bu
partilerin arasına HDP'yi de ekleyebilirsiniz. Zira daha önce HDP
adına konuşan Pervin Buldan, İstanbul Ankara ve İzmir'de aday
çıkarmayacaklarını çok önceden açıklamıştı.
AK Parti lehine aday çıkarmama kararı almadıklarına göre, CHP'ye
örtülü destek vereceklerini şimdiden kabullensek iyi
olacak.
Biz şimdilik CHP ve İYİ parti üzerinden gidelim.
Şayet kulis bilgileri doğruysa; İstanbul, Ankara, İzmir,
Antalya, Adana, Bursa adayı CHP'li olacak. Ayrıca Aydın, Eskişehir,
Muğla, Hatay ve Tekirdağ'da da İyi Parti, CHP'nin adayını
destekleyecek.
İyi Parti ise Balıkesir, Kocaeli, Konya, Samsun, Trabzon, Kayseri,
Sakarya, Gaziantep, Denizli, Kahramanmaraş ve Manisa'da aday
çıkaracak. CHP ise bu isimlere destek verecek.
Aslında genel tabloya baktığımızda Kemal Kılıçdaroğlu'nun hesap
uzmanlığını konuşturduğunu, asla kazanamayacağı
illeri, kazanma ihtimali olmayan İYİ Parti'ye
kakaladığını görüyoruz.
Çünkü; Balıkesir, Kocaeli, Konya, Samsun, Trabzon, Kayseri,
Sakarya, Gaziantep, Denizli, Kahramanmaraş ve Manisa gibi illerde
İYİ Parti'nin kazanması ihtimal dahilinde
değil.
Peki İYİ Parti lideri Meral Akşener neden kazanamayacağı bu iller
üzerinden yapılan anlaşmaya razı oldu derseniz, şunu
söyleyebilirim.
Küçük hesap yaptı da ondan...
Açmak gerekirse; İYİ Parti, yerel seçimlerde CHP'nin bu illerde
kendisine vereceği destek sayesinde belediye başkanı çıkarmasa dahi
oylarını 2-3 puan artırmış olacak.
Bu durum hem İYİ Parti'nin bir tabela partisine dönüşmesini, hem de
Meral Akşener'in "Oylarımızı artırdık" diyerek
koltuğu korumasına neden olacak.
Aynı şey CHP için de geçerli...
Kemal Kılıçdaroğlu İstanbul ve Ankara'yı kazanamayacağını çok
iyi biliyor. Ama İYİ Parti sayesinde bu illerdeki oylarını artırmış
gözükecek.
Ayrıca bu yöntemle İzmir tehlikesini de atlatmış oldu CHP
lideri. Şayet İYİ Parti İzmir'den aday çıkarıp ve 5-6
puan almış olsa, İzmir'in CHP'nin elinden gitmesi ve AK Parti'
adayının kazanması işten bile olmayacaktı.
Gelinen noktada şunu söyleyebiliriz.
Yapılan ittifak anlaşması sonrasında Antalya ve Mersin'in Millet
İttifakı'na geçme ihtimali yükseldi. Aynı şey Adana için de
geçerli. Her üç ilde de HDP'nin ittifaka dışarıdan destek
vermesi, bu illerin CHP ve İYİ Parti'nin eline geçmesine neden
olabilir.
Yalnız, kimsenin bahsini etmediği bir nokta var.
Muhafazakâr kesimin yoğunluklu olduğu bölgelerde başarılı
olamayacağını anlayan CHP'nin bu illeri İYİ Parti'ye
teslim etmesi mantık olarak doğru bir karar.
Ancak Kemal Kılıçdaroğlu'nun aylar öncesinden
ismini açıkladığı isimleri geri çağırması, bu illerde
CHP'ye gönül veren seçmenler arasında ciddi bir isyana neden olmuş
gibi görünüyor.
Dün gördüğüm kadarıyla bazı illerde partililer, il ve ilçe
teşkilatları önünde toplanmış, "Kemal İstifa"
sloganları atıyordu.
CHP bu noktada küstürdüğü seçmeni İYİ Parti
adaylarına oy vermeye ikna edemezse, bu seçmenlerin sandığa
gitmemesine neden olur.
Hele hele HDP ile açıktan ya da dolaylı yollardan yapılacak bir
anlaşma, Atatürkçü seçmenin büyük kesiminin de sandıklara gitmemesi
anlamına gelir.
Çünkü bugüne kadar yapılan bütün anketler, HDP ile iş birliği yapan
CHP'nin oylarının yüzde 3-4 oranında düştüğünü
gösteriyor.
Böyle bir iş birliği CHP'nin oyları yüzde 20'nin
altına inmesine neden olur ki bu da Kemal Kılıçdaroğlu
için sonun başlangıcı olur.
HATA VE ÖZÜR
Fatih portakal'ı eleştirdiğim yazıda, "Dünya üzerinde halkı sokağa
çağıran bir gazeteci bulamazsınız. Bunu yapmaya çalışan Cemal
Kaşıkçı'nın başına neler geldiğini hepimiz biliyoruz" diye bir
cümle kurmuştum.
Doğrusu kurduğum cümlenin "Sonun Cemal Kaşıkçı gibi
olur" anlamına gelebileceğini düşünemedim.
Allah biliyor ya amacım Fatih Portakal'ı açık hedef haline
getirmek değildi. Beni tanıyanlar bu cümlenin bana
yakışmadığını belirterek uyardı.
Okuduğum da ben de kendime yakıştıramadım.
Bu nedenle...
Düşüncesizce yazdığım ve maksadını aşan bu satırdan dolayı affınıza
sığınıyorum. Yaptığım diğer eleştirilerin arkasında durmak
koşuluyla, sadece o satırda açık hedef haline getirdiğim Fatih
Portakal'dan da özür diliyorum.