Kronik medya faka bastı
Abone olEngun Babahan geçtiğimiz hafta Yeni Şafak'ta yer alan "Kronik Medya" adlı köşenin "Neşter Operasyonu" hakkındaki yazısını hukuki dayanaktan uzak diye değerlendirdi.
Gazeteci Ergun Babahan Yeni Şafak Gazetesi'nde yer alan Kronik
Medya köşesinde "Neşter Operasyonu" ile ilgili yazısın araştırmadan
uzan olarak değerlendirdi.
Kendisinin kaleme aldığı bir yazı üzerine Kronik Medya'nın bu
yazıyı kaleme aldığını belirten babahan, "Cevap vermeden yapamadım"
diyerek yazıyı bakın nasıl eleştirdi...
Kronik Medya ve hukuk
Kürşat Bumin ve Alper Görmüş'ün Yeni Şafak'ta hazırladıkları Kronik
Medya sayfasında geçen hafta bir değerlendirme vardı ki, yanıtsız
bırakmak ayıp olur diye düşündüm.
Medya Kronik, Türkiye basınına farklı gözle bakmayı deneyen bir
internet sitesiydi. Sert eleştirileri kimi kesimleri fazla rahatsız
edince, yayını bir şekilde kesilmek zorunda kaldı.
Sonra siteyi hazırlayan iki isim Kürşat Bumin ve Alper Görmüş,
içeriği Kronik Medya adıyla Yeni Şafak gazetesine taşıdılar. Burada
zaman zaman kendi gazetelerini de eleştiren bir anlayışı
sürdürüyorlar.
Bu sayfa medyayla ilgilenen herkesin en azından bir göz attığı bir
yer. Bu sayfada kimi zaman SABAH'a da haklı, haksız eleştiriler
yöneltiliyor. Ancak, geçen hafta bir değerlendirme vardı ki,
yanıtsız bırakmak ayıp olur diye düşündüm. Çünkü, bu sayfayı
görüşlerine önem verdiğim iki gazeteci hazırlıyor.
Yazı, SABAH'ın "Neşter operasyonu"na yönelik bir değerlendirmeydi
ve benim bu konuda kaleme aldığım bir yazıya dayanıyordu.
Tutuklama değil gözaltı
Şimdi, böylesine iddialı bir sayfa hazırlayan editörlerin daha
dikkatli ve özenli olması gerekir. Çünkü, yazının temel dayanağı
hukuken çürük. Yazı, bu operasyonda "tutuklamalar" ve "tahliyeden"
sözediyor. Böyle yapınca da, ele aldığı bütün görüş çöküyor.
Çünkü "Neşter Operasyonu"nda tutuklamalar değil, sadece
"gözaltı"lar vardı. Tutuklama yargıç emriyle, gözaltılar savcı
emriyle olur. Tutuklama, hakimin önüne getirilen iddiaları ciddiye
alması, kamuoyu infiali, sanığın kaçma ihtimali olması, delillerin
karartılması gibi durumlarda verilen bir karardır.
O nedenle, bir tutuklama kararı olmadığı için tahliye veya beraat
sözkonusu olamaz. Burada haklarında suçlama olan tanıklar sadece
bir iddiayla ilgili gözaltına alınmıştır ve haklarında dava açılmak
üzere serbest bırakılmışlardır.
Tantan'ın çizgisinde olmak
Dediğim gibi, burada hukukun inceliklerini bilmeden bir
değerlendirme yapmak veya bir hukukçuya danışmadan böylesine
iddialı bir eleştiri yazmak insanı zor duruma düşürebilir. Kronik
Medya böyle bir duruma düşmüş.
Ocak ayında tutuklama da yoktu, beraat de, tahliye de. Sadece
tutuklama istemi ile mahkemeye sevk edilen insanların hakim
kararıyla salıverilmesi vardı.
Bu birinci nokta. İkinci nokta da en az birincisi kadar vahim.
Çünkü, benim o dönemde yazdığım yazının özü şuydu. Türkiye,
Saadettin Tantan'ın İçişleri Bakanlığı döneminde bir dizi hayvan
isimli operasyona tanık olmuştu. İçişleri Bakanlığı merkezli bu
operasyonlarda medya şiddetli bir biçimde kullanılmış, yargı
üzerinde bir kamuoyu baskısı oluşturulmuş ve bir çok insan haksız
yere kötü muameleye maruz kalmış, kamuoyu önünde afişe
edilmişti.
Bu furyadan işadamları, devlet tiyatrosu sanatçıları bile payını
almış, bir çok insan çetelerle mücadele amacıyla çıkarılan 4422
sayılı yasa kullanılarak terörize edilmişti.
Neşter Operasyonu gündeme geldiğinde, SABAH medyanın daha önce
düştüğü bu tuzaktan uzak durmaya çalıştı. Medya kullanılarak yargı
üzerinde bir baskı oluşturulmasına izin vermedi.
O zaman ortada bir dava bile yoktu. Dava açılınca, herkes gibi biz
de haberi yaptık. Çünkü iş hukuken farklı bir boyuta geçmişti.
SABAH burada devletin veya devletin kimi organları karşısında,
bireyi ve bireyin adil yargılanma hakkını savunan bir tutum aldı.
Yargının medya eliyle yönlendirilmesine izin vermedi. SABAH bundan
sonra da bu tutumunu ısrarla sürdürecek.
Çünkü, SABAH demokrasinin sadece sandıktan ibaret olmadığını
inanır. Bir ülkeyi demokratik yapan unsurun serbest ve adil seçim
kadar, hukukun üstünlüğü, adil yargılanma hakkı ve temel
özgürlüklerin korunması olduğuna bilir.
Bu kavramları özümsemeden, bu kavramlara sahip çıkmadan SABAH'ı
eleştirmek, hele STAR'ın o dönemki politikasıyla kıyaslamak
safdillik olur.
SABAH'ın bu tavrına karşı çıkanlar kendilerini Tantan'ın çizgisinde
buluverir, o da gerçekten çok ayıp olur.