El Pais’den Lluis Bassets’in; ‘Global
Köyde Din’ başlıklı makalesi, oldukça ilginç... Amerikalı
görevli diplomatları bol bol öven El Pais yazarı, Türkiye’deki
gelişmelerden bihaber gibi. Makaleye göz atalım…
ABD diplomasisinin görevli oldukları yerlerdeki gelişmeleri en
başarılı gazeteciler gibi kaleme alan muhteşem gözlemci ve
yazarlardan bahsediliyor söz konusu makalede... En başarılı
muhabirlerin ve köşe yazarlarının becerilerine sahip olmanın yanı
sıra, ABD diplomatları başka ülkelerin diplomatlarından
beklenmeyen, klasik diplomatlıktan ziyade, STK ve uluslararası
insan hakları kuruluşları çalışanlarının sorumluluklarına benzer
görevleri de yerine getirmek zorundalar.
Bu arada hatırlatırım; Basın Müşaviri olarak, bir Avrupa
ülkesine tek kelime yabancı dil bilmeyen birini gönderen devletimiz
bu Amerikalılardan ne öğreniyor Sayın Okuyucum ne dersiniz?
Devam ediyorum…
Bu Amerikalı diplomatların; 1998 yılında Clinton tarafından
kabul edilerek imzalanan Uluslararası Din Özgürlüğü Yasası
çerçevesinde, dünyadaki din özgürlüğü hakkında yıllık bir rapor
hazırlamaları, farklı ülkelerdeki din özgürlüğü seviyelerini
değerlendirmeleri, şiddete izin veren ya da teşvik eden ülkeleri
tespit etmeleri gerekiyor. Daha sonra aynı diplomatlar, sınıfın bu
en kötü ve en inatçı çocuklarına baskı uygulamak, pazarlık yapmak
ve hatta bazen cezalandırmak zorundalar. (Kim inanıyor?)
Bu bilgiler bağlamında 2012 yılı raporunun genel özelliklerine
bakacak olursak, dini özgürlük konusunda dünyanın, daha beklenen
seviyede olmadığını ve dini özgürlük bilincinin en yüksek seviyede
olduğu İspanya gibi ülkeler için bile, raporun bir uyarı niteliği
taşıdığını görüyoruz diyor Bassets…
Müslüman karşıtı söylemlerin ve faaliyetlerin, özellikle Asya ve
Avrupa’da yükselişte olduğunu belirten El Pais yazarı, dini
değerlere hakaret ve din değiştirme pratiklerine yönelik hukuki
yaptırımlar giderek yaygınlık kazanarak birçok ülkede başlı başına
bir problem haline gelmiş durumda diyor.
Raporu dikkatli bir şekilde okuduğumuzda ortaya çıkan sonuç şu:
Radikal İslamın şiddet eylemlerinden en çok zarar görenler
yine Müslümanların kendisi. (Di mi?)
“Kralın dini, krallığın da dinidir” maddesinin yer aldığı
Westfalia Anlaşmasının (1648) yeni imzalandığı zamanlardaymışız
gibi davranmak, dini özgürlük meselesini ülkenin iç işi olarak
sınıflandırmak zor. Kimlikler, diller, dinler ve geleneklerin bir
arada barış içinde yaşaması iyi bir temenni, ancak global köyün
gerçekleri böyle değil. Öte yandan dini inanışların derinliğine
inemeyen ve birlikte yaşamanın zorluklarını göremeyen eski tarz
laik bir bakış açısı da artık yeterli gelmiyor. Washington’un dini
özgürlükler hakkında verdiği dersleri –Avrupa da dâhil– birçok
ülkenin ses çıkarmadan dinlemesi kolay değil. Ancak buna rağmen
kabul etmeliyiz ki ABD diplomasisinin dünyayı dikkatli bir şekilde
gözlemlemesi dini özgürlükler açısından oldukça faydalı ve ABD dış
politikasına bir yön veriyor. Biz Avrupalılar da ABD’nin izlediği
bu yoldan ders almalıyız.
El Pais gazetesinin yazarı ülkemizdeki gelişmeleri görmüyor
olabilir, ama bu görevli Amerikalı diplomatların ülkemizdeki
yasakçı ve baskıcı zihniyeti görmüyor olmaları sizce ilginç değil
mi?
Washington’ın diplomatlar ordusunun, Westfalia Anlaşmasında
(1648) yer alan “Kralın dini krallığın da dinidir”
maddesinin ülkemize ‘cuk’ oturduğunu görmüyorlar mı?
El Pais yazarının çok övdüğü bu diplomatlar, global düzeyde
yaptıkları araştırmalarda,Türkiye’nin geldiği durumu görmüyorlar
mı?
Avrupa Baharı
Yaz aylarına girmiş olabilirsiniz ama Avrupa’da kar yağıyor
bilginize. “Bu sene yaz olmayacak, güneş
yüzü göremeyeceğiz, sıcak ülkelere mi kaçsak, kahretsin bu
havaları...” günlük repliklerimiz.
İsviçre’de en son 1983 yılında bu aylarda böyle soğuklar
olmuş.
Diğer taraftan, kitlesel eylemler Avrupa kentlerinin birinden
diğerine yayılıyor.
Avrupa ülkelerindeki, polisle göstericiler arasındaki lokal
çatışmalar bölgesel krize dönüşebilir mi?
Ortadoğu’da yaşananların ardından “Avrupa
baharına’’ tanıklık etme olasılığımız nedir?
Gündemdeki sorular bunlar…
Avrupa’da soğuk havalardan üşüyen bizler, Avrupa baharı ile
ısınacak mıyız?
Ne dersiniz?