Kral Stefan’ın kılıcı kriz çıkardı
Abone olRomanya hükümeti, Kral Stefan’ın kendileri için kutsal olan kılıcını yıllardır Türkiye’den istiyor. Türkiye sonunda anlaşmaya yanaştı ve kılıcın bir kopyasını yap
Aksiyon Dergisi'nin haberine görekılıç teslim edilmezse iki ülke
arasındaki sıcak ilişkilerin sekteye uğrayacağı belirtiliyor.
Planda değişiklik olmazsa, kılıcı, eski GS’li futbolcu Hagi’nin de
aralarında bulunduğu bir heyet teslim alacak. Süleyman Demirel,
cumhurbaşkanlığı döneminde Bükreş’i üç defa ziyaret etti. Romanya
Cumhurbaşkanı Ion Iliescu’yla aralarında ciddi bir samimiyet
doğmuştu. 1994 yılındaki son gezinin son yemeğinde Iliescu, Demirel
ile olan dostluğuna güvenerek enteresan bir istekte bulundu; “Kral
Stefan’ın kılıcı sizde, onu bize verir misiniz? Bizde size ait
önemli ne kadar tarihi eser varsa alabilirsiniz.” Böyle bir eserin
varlığını ilk kez duyan Demirel, olayın aslını öğrenmek için zaman
isteyip “Konuyu inceleyeceğim” cevabını verdi. Gerçekten de
Demirel, Türkiye’ye dönüşünde konuyu incelettirmiş ve kılıcın
kendisinin değil bir kopyasının Romanya’ya verilebileceğini
bildirmişti. Iliescu, Türkiye’nin bu jestine sevinmiş ve kopya
kılıç teklifini sevinçle karşılamıştı. Gelin görün ki, iki ülkenin
en tepesindeki kişilerin konuşup anlaştığı kılıç konusu daha sonra
1995 yılının para sistemi içerisinde 50 milyon liraya takılıyordu.
Kültür Bakanlığı; Hz. Muhammed (s.a.v) ve Hz. Ali’nin kılıçlarının
kopyasını yapan uzman Hakkı Çavuşgil’e Stefan’ın kılıcının
kopyasını da yaptırmak ister. Çavuşgil emeğinin karşılığı olarak 50
milyon lira talep eder. Bakanlık 50 milyon lira ödeneği bulamayınca
kılıç tabir yerindeyse ‘ kınına’ sokulur. Bu olaydan 7 yıl sonra
Aralık 2001’de dönemin TBMM Başkanı Ömer İzgi’nin Romanya’ya
yaptığı ziyarette de söz konusu kılıç tekrar gündeme geldi. Bu
sefer kutsal kılıcı, Romanya Başbakanı Adrian Nastase istiyordu. Bu
istek karşısında şaşıran İzgi’nin cevabı Demirel’in yıllar önce
verdiğinden pek farklı olmadı; “Türkiye’ye döndüğümde konuyu
incelettireceğim.” Ne tevafuktur ki, Nestase’nin cevabı da
Iliescu’nun aynısıydı; “Kılıca karşılık, istediğiniz tarihi
eserinizin iadesini sağlarız.” Stefan’ın kılıcının istenme hikayesi
aslında Demirel’den de önceye dayanıyor. Kılıç ilk olarak 1992
tarihinde istenmişti. İki ülke arasındaki siyaset, ekonomi, savunma
ve sanayi konularının görüşüldüğü toplantıların ilk maddesi haline
gelen kılıç, aleni olarak ve yüksek merciler tarafından ilk kez
Süleyman Demirel’in Bükreş ziyareti sırasında gündeme getirildi. Bu
tarihten sonra da Romanya’da siyasiler, kılıcı politik bir malzeme
olarak kullanmaya başladı. Kılıç, son olarak, başında Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer’den istendi. Resmi ziyaret için Türkiye’ye gelen
Romanya Cumhurbaşkanı Ion Iliescu, Sezer’i Çankaya Köşkü’nde
ziyaret etti. Resmi törenle karşılanan konuk cumhurbaşkanının
Sezer’den ilk istediği Stefan’ın kılıcı oldu. Kılıçta sona doğru
İki ülke arasında yıllardır temaslara konu olan bu hikaye artık
neticelenecek ve kılıcın kopyası Büyük Stefan’ın 500. ölüm
yıldönümü törenlerinde sergilenmesi için Romanya’ya gönderilecek.
Kopya kılıç 1 ay içinde hazırlanacak. Geçtiğimiz hafta Kültür
Bakanlığı yetkililerinin anlaştığı uzman usta, yaklaşık 3 milyar
lira karşılığında kopya kılıcı bir ay içinde teslim edecek. Tabii
eğer bakanlık gereken ödeneği sağlayabilirse. Son gelişmelerden
sonra Romanya, kılıcı götürmek için iki yoldan birini tercih
edecek. Birinci yol, tepki çekmemesi halinde bir heyetin gelip
Türkiye’den emaneti alması. Romanya’nın ileri gelenlerinin yanı
sıra Türkiye’de tanınan ve sevilen Galatasaraylı eski futbolcular
George Hagi ve Popescu da heyette yer alacak. Romanya hükümetinin
deneyeceği ikinci yol ise bir yetkilinin sessiz sedasız kılıcı alıp
gitmesi olacak. Ancak Romanyalılar, hangi yoldan olursa olsun
kılıcın kendilerine ulaşmasının yeterli olacağını düşünüyorlar.
Bütün bu gelişmelere rağmen kılıcın bir kopyasının Romanya’ya
gönderilmemesi halinde iki ülke arasındaki sıcak ilişkilerin
sekteye uğrayacağı diplomatik çevrelerce konuşuluyor. Fakat
Türkiye’nin bu sefer kılıcın bir kopyasını ne olursa olsun
Stefan’ın ölüm yıldönümüne yetiştireceği ve ikili ilişkilerin
zedelenmesine imkan verilmeyeceği de belirtiliyor. Kılıcın sık sık
gündeme gelmesi Topkapı Sarayı’ndaki uzmanları da bıktırmış.
Topkapı Sarayı Müzesi Müdür Yardımcısı ve Silah Seksiyonu Sorumlusu
Hilmi Aydın kılıcın sürekli gündeme gelmesinden rahatsız
olduklarını söylüyor. Aydın konuya şöyle açıklık getiriyor; “Çok
konuşuluyor. Dikkatler sürekli buraya çekiliyor. Durmadan
soruyorlar, görmek istiyorlar. Sanki müzede başka kılıç yokmuş
gibi. Fatih’in kılıcını merak edip bilen yok. Stefan’ın kılıcının
bir kopyası teslim edilirse biz de rahatlamış olacağız. Bu konuda
araştırmalar ve çalışmalar sürüyor.” Kılıcın gelişi Tarihçiler
kılıcın Topkapı Sarayı’na iki yolla ulaşmış olabileceğini
belirtiyor. Bunlardan birincisi, 1476’da Fatih Sultan Mehmed’in
Akdere’de Boğdanlıları yenerek Boğdan Voyvodası Moldovyalı
Stefan’ın (1457—1504) kılıcını da dönüşte saraya getirmesi. İkinci
olasılık ise 1484 yılında Sultan 2. Bayezid’in düzenlediği Boğdan
Seferi sırasında, Tuna üzerindeki Kili ve Karadeniz kıyısındaki
Akkerman kalelerinin ele geçirilmesi ve Boğdan Birliği’nin
bozulması sırasında ganimet olarak alınmış olabileceği yolunda.
Topkapı Sarayı’nda 1/2636 envanter numarasıyla kayıtlı olan kılıç,
125 santim uzunluğunda, kabzası gümüş tel sarmalı ve tepeliği
yuvarlak. Üzerinde Latince yazılar bulunan kılıcın tabanı 4 kan
oluklu. Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Haziran 1994’te
yaptığı Romanya gezisinden dönerken içten içe bir mutluluk
duyuyordu. Öyle ki, Demirel kılıcın ısrarla istenmesinden mutlu
olmuş ve tarihe geçecek şu cümleyi kullanmıştı; “Osmanlı bize öyle
bir miras bırakmış ki, altından kalkamıyoruz...” Demirel’in
altından kalkamıyoruz dediği maddi ve manevi değerler ne yazık ki
yok ediliyor. Türkiye’ye ait binlerce tarihi eser yurt dışındaki
değişik müzelerde sergileniyor. Üstelik bunların gidiş tarihi de en
fazla 50 yılı buluyor. Türkiye’deki ilgili kurumların bırakın
eserleri geri istemeyi, ne oldukları hakkında net bir bilgileri
dahi yok. Romanya ise bir kılıç için kriz oluşturacak kadar konunun
üzerine gidiyor. Ve bir soru, Topkapı Sarayı’ndaki silah
seksiyonunda kayıtlı 11 bin silahtan acaba kaç kişinin haberi var?
BÜYÜK STEFAN (STEPHAN) KİMDİR? Boğdan Voyvodası (1457–1504) Stefan
15. yüzyılın ikinci yarısında güçlü kişiliğiyle Romanya’ya hakim
oldu. İlk yıllarda vergisini ödemekle birlikte, sonra Osmanlılar’a
karşı harekete geçerek bağımsızlığını kazanmaya çalıştı. Osmanlı
devletine bağlı kalan Eflak voyvodaları, Radu 3 Cel Frumes Basarab
Tepelus’u (Küçük Kızıklı) ülkeden çıkardı. Fatih Sultan Mehmet,
Stefan’ı ortadan kaldırmak için, 1475’te Rumeli Beylerbeyi Hadım
Süleyman Paşa komutasında bir ordu gönderdiyse de, Stefan bu orduyu
Vashi’de yenilgiye uğrattı. Bu yüzden Papa, kendisine ‘Athleta
Chirsti’ (İsa’nın Pehlivanı) unvanını verdi. Ancak Fatih Sultan
Mehmet, 1476’da bizzat kendisinin kumanda ettiği seferde Akdere’de
Boğdanlılar’ı yenerek, voyvodalığın merkezi olan Suçeava’yı tamamen
ele geçirdi. Fakat Yeniçeriler arasında hastalık çıkması yüzünden,
Osmanlı ordusu geri çekilmek zorunda kaldı. Öte yandan 2. Bayezid,
1484’te bir Boğdan seferi düzenleyerek, Boğdan’ın kapıları olan
Tuna üzerindeki Kili ile Karadeniz kıyısındaki Akkerman’ı kuşattı.
Bu kalelerin Stefan’dan alınmasıyla Boğdan Birliği bozuldu. Bu iki
şehrin çevresindeki yerler, Türk hakimiyeti altına girdi. Stefan,
buraları geri almak için birkaç sefer başlattıysa da başaramadı.
1485’te Lehistan Kralı Kazimierz’den yardım istedi, fakat karşılık
alamadı. Yeni Lehistan Kralı Jan Albert durumdan yararlanarak
Boğdan’ı ele geçirdi ve yıktı. Bunun üzerine Hıristiyan
devletlerinden ümidini keserek Lehistan Kralı’nı ağır bir yenilgiye
uğratan Stefan, Osmanlı gücüne boyun eğdi ve 4 bin altına çıkarılan
vergiyi ödedi. Oğluna, Boğdan’ı diğer milletlerden daha hakim ve
güçlü oldukları için Türklere teslim etmesini vasiyet etti.
Stefan’ın bu siyasi vasiyetine bütün Boğdan voyvodaları uydu.