Köye dönüş proje bekliyor
Abone olTarım Bakanı Mehdi Eker köyden kente göçü önleyecek projelerini açıkladı:
Tarım ve Köy İşleri Bakanı Mehdi Eker, yeni projelerle Türk
tarımında çığır açtıklarını vurguladı
Önümüzdeki dönemde bu projelerin artacağını kaydeden Bakan Eker,
öncelikle köyden kente göç sorununa neşter atacaklarını
vurguladı.
Tarım Bakanı Eker, geçtiğimiz yıl 900 bin civarında insanın tarım
sektöründe çıktığını belirterek, bu insanları istihdam etmek için
kısa, orta ve uzun vadeli proje hazırladıklarını söyledi...
Yıllardır konuşulmasına rağmen bir türlü önlenemeyen köyden kente
göçün önüne geçmek ve tarım sektörünün pazarlama sorununu aşmak
için Köy Bazlı Katılımcı Yatırım Programı ve Kırsal Kalkınma
Yatırımlarının Destekleme Projeleri"nin hayata geçirildiğini
vurgulayan Bakan Eker, “Burada şunu sağlıyoruz, çiftçi şirketleri
veya üretici birlikleri ve kooperatifler kendi bölgelerindeki
kırsal alanlardaki tarımsal, bitkisel veya hayvansal ürünleri
ürettikleri ve onlarla ilgili bir ekonomik yatırım yaptıkları
takdirde biz bunun yarısını hibe olarak karşılıyoruz. Yani, kırsal
alanda yaşayan insanın ekonomik durumunu daha iyi hale getirerek,
onu bir ekonomik aktivitenin içine yerleştirerek, oradan göç
etmesini önleyeceğiz” dedi.
BİR TAŞLA İKİ KUŞ
Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Projesi"nin iki temel
amacının bulunduğunu vurgulayan Bakan Eker, projeyle öncelikle
üretilen tarımsal ve hayvansal değerlerin katma değerini, yani
pazar değerini artırmayı hedeflediklerini, ikinci olarak da kırsal
nüfusun bulunduğu yerde ikamet etmesini sağlama amacı taşıdığını
söyledi. Hükümetin, proje için 280 trilyon kaynak ayırdığını
belirten Eker, “Siz köyde yaşıyorsunuz, ama sizin toprağınız yok,
kendi başınıza üretim yapıp, karnınızı doyuramıyorsunuz. Biz
şahısların bir araya gelerek, tesis kurmasını teşvik ediyoruz.
Şahıslara sadece 17 bin 500 YTL veriyoruz. Kooperatif, şirket ve
birliklere 125 bin dolarını hibe ediyoruz. Eğer proje, özel idare
ile birlikte altyapı yatırımı içeriyorsa, mesela damla sulama
sistemi, yani modern bir sulama sistemi olursa, o taktirde 225 bin
dolarlık hibe veriyoruz” açıklamasında bulundu.
PROJELER UYGULAMAYA GİRDİ
Kırsal Kalkınma Projeleri"nin uygulamaya girmeye başladığını
kaydeden Eker, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sizin soğutma sisteminiz
yoksa o zaman meyve ve sebzeyi dalında pazarlamak zorundasınız.
Dalında satarsanız, bunu çok ucuz bir fiyata vermek zorunda
kalırsınız. Ama depoya koyup, uzun süre saklayabilirsiniz, o zaman
pazarın durumuna göre ürününüzü pahalıya satarsınız. Böylece
üretici mağdur olmayacak. Ayrıca, o tür ambalaj, paketleme
tesislerinde 60-70 kişi çalışacak. Böylece hem göç engellenecek,
hem de bu ürünleri daha iyi bir fiyata satma, daha yüksek fiyata
pazarlama şansımız olacak. Süt ürünlerinin depolanması için soğutma
tankının kurulması, mısırın kurutulması gibi yatırımların hepsi
bunun içine giriyor.”
PARAMIZ VAR PROJE BEKLİYORUZ
Şu ana kadar projeden faydalanmak için 605 projenin kendilerine
ulaştığını kaydeden Eker, “Biz hesapladık, bu projelerin hepsine
biz para aktarsak bile bizim kaynağımız kalıyor. Bunun üzerine
süreyi uzattık, ama millet ne olduğunu tam anlayamadı. Biz bütün
illerde bunun toplantılarını yaptık, ilçelerde yaptık. Ziraat
odalarına bildirdik, çiftçi birliklerine bunlar anlatıldı.
Broşürler dağıtıldı. Ama medya ilgi göstermedi” sözleriyle
siteminde bulundu.
KÖYLÜ BAŞKA ÇİFTÇİ BAŞKA
Türkiye"de çiftçi ile
köylünün aynı kişi kabul edilmesini de eleştiren Bakan Eker, şöyle
devam etti: “Çiftçi ile köylü aynı kişi değil. Kırsal alanda
yaşayan herkes köylü, fakat kırsal alanda yaşayan herkes çiftçi
değildir. Şimdi ikisinin aynı olduğunun kabul edilmesi ikisine
uygulanan politikanın da aynı olmasını gerektiriyor. İkisine
uygulanan politika aynı olunca, köylü köylülükten çiftçiliğe terfi
edememiş, çiftçi uluslararası pazarlarla entegre olamamış. Sonuçta
herkes bir sosyal politika uygulama alanının bir unsuru haline
getirilmiş. İşte benim söylediğim Kırsal Kalkınma Desteği bu ayrımı
yapmaya dönük bir projedir.”
Tanıtım için "Tarım TV"
“Ne yazık ki, Tarım Bakanlığı olarak kendimizi anlatmakta güçlük
çekiyoruz” diyen Bakan Eker, “O yüzden Tarım TV"yi kuracağız. Son
hazırlıklar yapıldı. Biz TRT"yi öncelikle düşünüyoruz. Oradan bir
kanal kiralayacağız. Onların kararını bekliyoruz. Günde 5-6 saat
sabah ve akşam saatlerinde yayın yapacağız. TRT"yi istememizin
sebebi yaygın bir yayın alanına sahip olmasından kaynaklanıyor. Bu
yılın sonunda yayına girmesini hedefliyoruz. TRT olmasa bile başka
bir formül bulacağız” açıklamasında bulundu.
Sigorta priminin yarısı devletten
Türk tarımında ilk olarak Devlet Destekli Tarım Sigortaları
uygulamasını 1 Haziran"da birinci poliçeleri keserek
başlattıklarını vurgulayan Eker, şunları kaydetti: “Tarım
Sigortası"nda bir ayda 2 bin tane poliçe kestik. Sigorta poliçe
bedelinin yarısını biz ödüyoruz. Gerçek destek bu. 2006 yılı için
sigortaya verelim diye, destekleme bütçesine 200 milyon YTL para
koyduk. 100 dekar buğday ekili toprağı olan çiftçinin sigorta
priminin bedeli risk alanına göre 150 ile 850 YTL arasında
değişecek. Bu bedelin yarısını biz karşılayacağız. Yine süt
sığırcılığı yapılan bir işletmede sığır başına prim miktarı 75 ile
300 YTL arasında değişecek, 10 bin YTL hasılat beklenen bir meyve
bahçesinin prim miktarı ise 400 ile 1000 YTL arasında olacak. Bütün
bunların yarısı da yine devlet tarafından karşılanacak”
Ürünlerin genetik haritası çıkıyor
“Türk tarımının temel sorunlarına kalıcı bir çözüm üretmek amacıyla
Havza Bazlı Üretim Modeli getiriyoruz” diyen Bakan Eker, “Türkiye,
üretilen ürünler bakımından 24 farklı tarım havzasından oluşuyor.
Biz her bir havzadaki optimum verimlikteki ürün desenini
belirleyeceğiz” dedi. Eker, şöyle devam etti: “Bunun anlamı şu,
iklim, topoğrafya, yani arazinin engebesi, toprak özellikleri ve
orada mevcut geleneksel ürünler, bu dört parametreyi
birleştireceğiz. Böylece Türkiye için, 24 havzada en yüksek
verimlilik hangi üründe ise ortaya çıkacak. Bunu tespit edince, bu
kez diyeceğiz ki; biz tarımsal desteği, örneğin Çukurova"da buğday
ekene vermeyeceğiz. Orada pamuk ekene vereceğiz. Çünkü o orada daha
önemli. Trakya"da ayçiçeğine vereceğiz. Doğu"da hayvancılığa
vereceğiz. Karadeniz"de mısıra vereceğiz. Bunun ilk örneğini Doğu
Anadolu"da besicilikle ilgili yapacağız.”
DİPLOMALI ÇOBAN DÖNEMİ
Türkiye"de tarım işçisi ile hayvancılık işçisinin yaptıkları işi
bilmediğini vurgulayan Eker, şöyle konuştu: “Adam hayvancılık
yapıyor, ama hayvan nasıl besleniyor, sığır nasıl sağılır, ot nasıl
biçilir bilmiyor. Örneğin adam çiftçi geçiniyor ama biçer döver
kullanımını bilmiyor. Sadece biçer döverin yanlış kullanılmasından
dolayı milyonlarca ton buğday israf oluyor. Biz bundan yola çıkarak
sertifikalı tarım işçiliği dönemini başlattık. Çalışma Bakanlığı
ile protokol imzalayarak, insanları kurslara alarak eğitmeye
başladık. İhale şartlarımıza da sertifikalı tarım işçisi çalıştırma
zorunluluğu getirdik. Böylece hem vatandaş iş bulacak. Hem de
sektörde verimlilik artacak.”
Un ticaretinde lideriz
Sertifikalı tohum
kullanımının yaygınlaştırılması ve süne mücadelesinde sağlanan
başarılar sonucu, hububatta verim ve kalitenin arttığını belirten
Bakan Eker, “Son 3.5 yılda hububat üretimi yüzde 20 artarken,
Türkiye 2005 yılında ilk defa yerli ürün kullanarak dünya un
ticaretinde lider oldu. Uçakla süne mücadelesini kaldırmamızı
eleştirenler var. Oysa uçakla süne mücadelesi yapıldığında engini
dana oranı hiçbir zaman yüzde 4"ün altına düşmüyordu. Şu anda yüzde
0.5 kayıbımız var. Onun için buğdayda kalite arttı ve ithalat
durdu” dedi.
HAZİNE ZARARI AZALACAK
Bu yıl hububat alımında farklı bir yöntem izlediklerini kaydeden
Bakan, “Biz TMO olarak buğday alış ve satış fiyatlarını birlikte
açıkladık. Böyle olunca buğday borsası fiyatları yüksek olduğu için
vatandaş buğdayını oraya satıyor. Bu ne demek bu yıl Hazine zararı
az olacak demektir. Eskiden tüccar piyasaya girmiyordu. Fiyatların
en yüksek olduğu zamanda piyasaya buğday satıyordu. Biz şu ana
kadar 568 bin ton buğday satın almışız” diye konuştu.
"NAR"I TEŞVİK EDİYORUZ
“Nar suyu bir anda popüler oldu” diyen Eker, “Biz Atatürk Orman
Çiftliği olarak nar suyu üretiyoruz. Üretim bölgelerine, "nara
talep var, ne kadar olursa gider, nar yetiştirin" diyoruz. Ayrıca
nar yetiştirenlere de dekar başına 300 YTL destek veriyoruz. Yalnız
nara değil, zeytine de diğer meyvelere de destek veriyoruz”
açıklamasını yaptı.
AB zorluklarını aşarız
“AB işi, ucu sonsuz bir
satranç oyunu gibi, bu gece ve her gece oynanır” yorumunu yapan
Eker, şöyle devam etti: “Birisi bir şey söyledi, diye bitmez. Nisan
ayında biz ayrıntılı taramayı bitirdik. Şu anda müzakere pozisyon
belgesini hazırlıyoruz. O belge hazırlandıktan sonra AB"ye
vereceğiz.
Ondan sonra bakıyorlar, hazırsanız müzakereler başlıyor. Tarım
faslının zor olacağı bir gerçektir. Bu tarımın tabiatından
kaynaklanıyor. Çünkü tarım o ülkenin coğrafi şartlarına bağlı
olduğu için her ülke için ayrı bir özellik taşıyor. AB"ye üye olan
her ülke için zor olmuştur. Mesela İngilizler için de, İspanyollar
için de, Portekizler için de zor oldu. Tarım başlığı zor bir başlık
diye, ilk 6 ülke dışında sonradan üye olan hiçbir üye ülke AB
sürecinde geri adım atmadı. Herkes o zorlukları aştı ve üye oldu.
Dolayısıyla bizim için de durum farklı olmayacak.”
TARIMDA AVANTAJLARIMIZ VAR
Türkiye"nin coğrafi
avantajlarının olduğunu vurgulayan Tarım Bakanı, “Belirli bir iklim
kuşağında bulunmamızdan dolayı, belirli ürünlerde üretim
avantajımız var. Meyve ve sebze de AB ülkelerinin hepsinden daha
avantajlıyız. İkincisi AB, giderek organik tarıma önem veriyor.
Bizim topraklarımız kimyasallar bakımından AB ülkelerine göre daha
az kirlenmiş veya kirlenmemiş. Dolayısıyla geniş bir organik tarım
imkânlarımız var. Organik tarım yapan yatırımcıların yüzde 60"ına
kredilendirme desteği veriyoruz. Bunun dışında destekleme
programımız içinde bir takım desteklerimiz var. Sadece organik
tarım bile AB karşısında bize önemli bir avantaj sağlayabilir” diye
konuştu.
Kaynak:Bugün Gazetesi