Köşk'teki bu görüntüye ilk yorum!
Abone olCumhurbaşkanı Gül’ün danışmanı Ahmet Sever, Köşk'te yaşanan kıyafet tartışmalarına açıklık getirdi.
Cumhurbaşkanı Gül’ün danışmanı Ahmet Sever, Hayrünnisa
Gül’ün ilk kez resmi bir törene katılması ve kırmızı halıda
yürümesini “anormal bir durumun normale dönmesi” olarak
nitelendirdi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün basın danışmanı Ahmet
Sever, NTV’ye konuştu.
Ahmet Sever, şunları söyledi:
“Sayın Abdullah Gül, cumhurbaşkanı seçildikten sonra daha işin
başında bir gerginliğe yol açmamak için ara bir formül düşündü.
İki ayrı resepsiyon, törende hanımefendinin yürümemesi gibi
bir formül. Üç yıl boyunca yaşananlar, bir garabetin
olduğunu ortaya koydu. Gelen yabancı devlet başkanlarının eşleri,
gizli kapaklı başka bir kapıdan içeri alınıyor, bekliyorlar. Tören
bittikten sora kapı açılıyor ve eşler çıkıyor, fotoğraf çekilip
içeriye giriliyor. Yabancı devlet başkanları ve eşleri için garip
bir görüntü ortaya çıkıyordu.
Ortada hakikaten garip bir durum vardı. Onlar da rencide oluyor ve
gerçekten bir anlam veremiyorlardı. Yurtdışına gidildiği zaman
dünyanın bütün kırmızı halılarında yürüyen bir first lady,
kendisi ülkesinde Çankaya’da kırmızı halıda yüremiyordu.
"İKİ RESEPSİYON "UCUBE"..."
Hakikaten insanın onuruna dokunan gelişmeler
yaşanıyor. İki resepsiyon, neden iki resepsiyon; iki taraf karşı
karşıya gelmesin. Peki o zaman iki Türkiye mi var? Öğleyin
bir Türkiye, akşam da başka bir Türkiye mi katılıyor.
Aslında bir Türkiye var. Farklı yaşam tarzlarıyla, farklı dünya
görüşleri, siyasi görüşleriyle iki farklı Türkiye var. Bu aslında
gerçek bir Türkiye. Bir Türkiye’nin yansıması gerekirken sanki iki
farklı Türkiye var, iki farklı yansıma oluyor. Bu da tırnak içinde
söylüyorum ‘ucube’ ortaya çıkarıyordu.
Cumhurbaşkanı ‘Türkiye’deki kutuplaşmalar sakıncalı, uzak durmak
gerekir’ derken Çankaya için de kutuplaşma ortaya çıkıyordu. Burada
da tezat ve çelişki sözkonusuydu.
Hayrünnisa Hanım’a dönük bu tavırlar, -Türkiye’de başörtülü
olan sayısı çok kadın sayısı fazla- ona yapılan her şey,
bütün o kadınlar tarafından kendilerine yapılmış gibi hissediyor ve
rencide oluyorlardı.
"ANORMAL DURUM NORMALE DÖNÜYOR"
Neresinden bakarsanız ortada normal olmayan, mutlaka
normalleşmesi gereken bir durum sözkonusuydu. Aslında yapılan, bu
anormal durumun normale döndürülmesinden başka bir şey değildi.
Bu rahatsızlığın giderilmesi gerektiği görüşü giderek daha fazla
kafalara yerleşmeye başlamıştı. Yani bunun iyi bir vesile olacağı
düşünüldü ve ilk defa Alman Cumhurbaşkanı'nın Türkiye'yi ziyareti
dolayısıyla uygulama konuldu. Aslında bu üç yıllık uygulamada
ortaya çıkan yanlışlar garip görüntüler Türkiye'ye yakışmayan
birtakım görüntülerde etkili oldu tabii bu yanlıştan dönülmesi
için. Çok fazla bir tepki olması çok olgunlukla karşılandı.
Basında bir tepki ortaya çıkmadı.
29 Ekim’de tek resepsiyon olacak. Şimdi o iki
resepsiyona davet edilenler, tek resepsiyona davet edilecekler. Ana
hatlarıyla bir değişim söz konusu değil.
Kamuoyuna yansıyan biçimiyle öyle bir tartışma sürüyor ama onun
dışında kamuoyuna yansımayan bir protesto,
‘Gelmeyeceğim’ diyen hiç olmadı şu ana kadar.
CUMHURBAŞKANI GÜL'ÜN TWİTTER'DA
NEDEN YAZIYOR?
AYRINTILAR HABERİN DEVAMINDA...
Twitter'a yazmak, tamamıyla kendi düşüncesi, kendi tercihi.
Aslında ben biraz tereddüt etmiştim Türkiye koşullarında
nasıl bir sonuç verir, nelere yol açar gibi birtakım kaygılarım
vardı. Ama kendisi son derece kararlı bir şekilde girmek
istedi. İyi de bir iletişim kanalı oldu. Bazı mesajlarını Twitter
üzerinden veriyor ve bir anda Türkiye'nin gündemine oturabiliyor.
Son bir haber çıktı bugün 10. sıradaymış dünyada. Kendisi
yazıyor o mesajları bizzat. Zamanının sınırlı olması
nedeniyle çok sık katılamıyor oradaki tartışmalara ama mümkün
olduğunca daha çok akşam programı bittiğinde katılabiliyor. Ve
bundan da aslında büyük bir keyif alıyor.
"TRAFİĞE GİRMEDEN HELİKOPTER..."
‘Konvoy kaza yapmış’ konusu çok enteresan bir olay. Belki
okullarda ders konusu olarak ele alınabilecek bir konu. Çünkü o
yazı çıktığı zaman gazetede tabii o mail adresi de vardı, oradan
yola çıkarak bir araştırma yapıldı. Sayın Cumhurbaşkanı
‘Ona ulaşın, konuşmak istiyorum, başsağlığı dilemek
istiyorum. Yapabileceğim bir şey var mı iletmek istiyorum’
diye...
Ama onun verdiği talimat aslında araştırmayı bambaşka bir noktaya
götürdü. Hani böyle birinin olmadığı, bir genç, ‘kamuoyunu bu
konuda daha hassas kılmak, dikkatleri bu sorun üzerine çekmek için
böyle bir senaryo yazdığını’ söyledi. Aslında yaşanan böyle bir
olay yok. Sayın Cumhurbaşkanı çok önceden, bu yol kesmeler
konusunda son derece hassastı ve devamlı
‘kesmeyin’ talimatı veriyordu. Bunun dışında,
trafikte bir soruna yol açmamak için ne yapabiliriz diye
düşünüyordu. Ve bu helikopter seçeneği daha önce aklına gelmişti.
Bundan sonra olabildiğince trafiğe girmeden helikopter kullanarak
gideceği yere gitmeye çalışacak.
Şöyle bir algı olabilir kamuoyunda Sayın Cumhurbaşkanı her geleni
Kayseri’ye götürüyor gibi. Bu doğru değil, gelenler aslında
kendileri Kayseri’ye gitmek istiyorlar. Hatta bazıları çok sık
oluyor. Bursa’ya giden İngiltere Kraliçesi de Kayseri’ye gitmek
istemişti. Belki Sayın Cumhurbaşkanının memleketini görmek
istiyorlar, belki bu yolla bir jest yapmak istiyorlar. Ama kendisi
bundan rahatsız olmaya başladı. İngiltere Kraliçesi’ni Bursa’ya
yönlendirdi.
Fotoğraftaki masa Köşk’teki bir masa değil, konutun bir masası.
Haftasonu olduğu için konutundaydı, biz oraya gittik. Bu tür
toplantılar Sayın Çumhurbaşkanı kamuoyuna önemli bir mesaj vereceği
zaman ya da Meclis açılış konuşması gibi öyle bir konuşma
yapmasından önce bir araya gelip, bir beyin fırtınası oluyor. Her
gün mutlaka bir yarım saat gazeteleri okuyoruz; haberler,
programların nasıl yansıyacağı filan. Aslında ben şunu gördüm,
burada gazeteciler fotoğrafın bütünü asla tam olarak göremiyorlar.
Demek ki ben gazetecilik yaparken de bir parçasını görüyormuşum ve
onu fotoğrafın bütünü zannediyormuşum hissine hakikatten kapıldım.
Keşke diyorum, bu tarafta olup her şeyi görüp yine gazetecilik
yapabilsem. Bir gazeteci gözüyle haberi doğru okuyup okumamakla
iniltili bir şey. Bazen de verilmiyor tabii diğer parçalar.
Basına karşı hakikatten son derece hoşgörülü. Tabii kızdığı anlar
oluyor bazı haberlerde ama bunu bir takıntı haline getirmiyor, çok
çabuk unutabiliyor. Ben hakikatten onun kadar hoşgörülü olamıyorum
bazen.
Programı çok yoğun oluyor gün içinde televizyon izleme şansı pek
yok. Ama akşamları izliyor. Tabii daha çok haberler, tartışma
programları.
Görev süresiyle ilgili soru beni aşıyor. Bu konuyla ilgili bir şey
söyleyecek konumda değilim.“