Mora'da, bir papazın kızı olarak doğan Kösem Sultan, akıncılar tarafından esir alınıp, Bosna Beylerbeyi tarafından saraya gönderildi. Asıl adı Anastasya idi. Sadece I. Ahmed, bütün gözdelerinden daha çok sevdiği Mahpeyker'e, önde gelen anlamında kullanılan Kösemen diye sesleniyordu. Kösemen, lakabının hakkını verecek ve daha 15 yaşındayken I.Ahmed ile evlenip haseki olacaktı. Kösem Sultan, I.Ahmed zamanında siyasette ve sarayda çok da etkin olamıyordu. Venedik elçisi Simon Cantarini’nin yazdıkları, o günlerde yirmilerinde olan Kösem’in gelecekteki eylemleri hakkında bir fikir veriyordu bile: “Güzel, kurnaz, birçok yeteneği olan, mükemmel şarkı söyleyen, I. Ahmed’in çok sevdiği, ama devlet işlerini konuşmayacak kadar dikkatli davrandığı bir haseki." I.Ahmed'in ani ölümünden sonra saraydan uzaklaştırılsa da, ilk oğlu IV.Murat tahta geçtiğinde, saraya geri dönmüş, yaşı daha küçük olan oğlu yerine ülkeyi yönetmeye başlamıştı. Nüfuzunu kullanarak satılığa çıkardığı makamlar sayesinde, servetine servet katıyor, ülke yönetiminde ağaların gücünü bildiği için onları yanına çekiyor, adeta satranç oynuyordu. IV. Murad’ı haremden uzak tutmak için iç oğlanlarına alıştırırken, hanedanın devamını sağlaması için I. İbrahim’i cariyelerle meşgul ediyordu. Duruma göre hamlelerini değiştiriyor, gücüne güç, servetine servet katıyordu. Karşısına kim gelirse onu ŞAH MAT yapmasını da çok iyi biliyordu. Öyle ki, döneminde çıkan isyanları bile büyük bir ustalıkla bastırmayı başarmış, ülkeyi birçok tehlikeden kurtarmıştı. Kösem Sultan, hayatı boyunca öldürülme korkusuyla psikolojisi bozulmuş oğlu İbrahim'i, deli olduğunu söyleyerek IV.Murad'ın gazabından kurtarmayı başarmıştı. IV.Murat öldükten sonra ise İbrahim'i tahta getirtecek ve yine ülkeyi kendi yönetmeye devam edecekti. Ancak "Deli" lakaplı İbrahim bir süre sonra Kösem Sultan'ın kontrolünden çıkacaktı. Bu da artık Kösem Sultan'ın güç kaybetmesi anlamına geliyordu. Haremin gizli dairelerinde sakladığı, cellat kemendinden koruduğu, eliyle tahta oturttuğu oğlu, hasekilerin sözünü dinleyip onu saraydan kovmuş, ülkeyle oyuncak gibi oynamaya başlamıştı. Dengesiz hareketleri ve mantıksız kararları ağaların canına tak ettirmişti. Kösem Sultan'a onu tahttan indireceklerini söylediklerinde, zor bir karar vermesi gerekiyordu. O da, bu oyunda kaybetmemeyi tercih etti. Oğlunun infazını, torununun iktidarını onayladı. Bir süre daha ülke yönetiminde etkin olduktan sonra, I.İbrahim'in eşi, IV.Mehmet'in annesi Turhan Hatice Sultan, Kösem Sultan'a karşı durmaya başlamıştı. O da diğer ağaları yanına çekiyor ve gün be gün güçleniyordu. Gelin kayınvalide arasındaki hesaplaşma, Kösem Sultan’ın suikaste kurban gitmesiyle sonuçlandı. Üç parmağı kırılıp kulakları yırtılarak mücevherleri yağmalanmış, sopa ve silahlarla dövülerek yerlerde sürüklendikten sonra öldü sanılarak Kuşhane Kapısı aralığına bırakılmıştı. Yaşadığı anlaşıldığında ise uzun saçlarıyla boğularak öldürülmüştü. Kösem Sultan, seneler sonra bile halen akıllarımızda türlü türlü entrikaları planlamış birisi olarak yer etse de, gözardı edilemeyecek şekilde binlerce insanın karnının doymasında payı vardır.