Koru'yu Hitler hayranlığı korkuttu
Abone olFehmi Koru bir gazetede yayımlanan köşeyazısından hareketle yeni bir dalganın başlayacağından endişeli. Koru, iyimserliğini kaybetmeden kaygılarını dile getirdi.
Vakit Gazetesi yazarlarından Abdurrahim Karakoç'un Hitler'in
bazı yönlerinden övgüyle bahsetmesi Yenişafak yazarını
endişelendirdi.
Fehmi Koru, öncesi ve sonrasıyla bu topraklarda antisemitizmin
barınamayacağını dile getirdiği yazısı şöyle:
Eski hastalık
Türkiye'de ırk üstünlüğüne dayalı bir ideolojinin yaşama şansı yok;
bu sebeple 'ırkı' yüzünden insanları kınama ve küçük görme
hastalığı da bu topraklarda barınamıyor. Dünyanın en eski
hastalıklarından 'Anti-Semitizm' daha bu adı da almadığı çağlarda
Avrupa'yı kasıp kavururken, başka kültür çevreninin zulmüne uğramış
Yahudileri bağrına basan bizim kültürümüzdü. 'Anti-Semitizm'
tuzağına düşen tek tük insan elbette bizde de çıkabiliyor; ancak
tarihin en tehlikeli hastalığı hiçbir zaman 'toplumsal' bir vahamet
kazanmadı bizde, kazanamıyor...
Aslında kolay düşülebilecek bir tuzak 'Anti-Semitizm'; bu yüzden de
kültürün elvermezliği ve öyle kalması büyük önem taşıyor. Yahudi
toplumu son 50 yıldır bir devlete sahip; varlığını kökleştirip
'güvenli sınırlara' kavuşmak için 'kendisini sıradanlaştırma' ve bu
yolla 'barışı' yakalama çabasına girmek yerine, etrafıyla dalaşmayı
yeğliyor İsrail. Geçmişteki yanlışlıklarını bağışlatmak için
İsrail'in yaptıklarına farklı standart uygulayan Batı ülkeleri de
sergilenen aşırılıkları görmezden gelmeyi yeğliyorlar. 'Pogromlar'
ve 'soykırım' ile tarihe 'Yahudi aleyhtarı' kara sayfalar eklemiş
Batı, bu günahını, onda hiç payı bulunmayan bir coğrafya üzerinden
ödüyor bugün...
İsrail'in aşırılıkları dünyanın en eski hastalığına kapı aralayacak
boyutlarda; ancak, görüldüğü gibi, buna bile 'ırk' üzerinden itiraz
eden ve yaşananı 'devlet terörü' ötesinde sıfatlarla kınayan pek
çıkmıyor. Çıkan nâdir aşırı örnekler de, daha önce de gördüğümüz
gibi, ülkemizde kendisine taraftar bulamıyor.
Bazılarının aksine çabalarına rağmen, 'Yahudi karşıtı' kampanyalara
müsait bir atmosfer yok bizim coğrafyamızda; 'Anti-Semitizm' içeren
yazılı kaynaklar da yerli değil, daha çok yabancı. O kaynakların
yaygınlık kazanması için de yabancı ellerin devreye girmesi
gerekiyor. Yoksa, 'Protokoller' türü kitaplara Türkiye'de ilgi
uyandırmak mümkün değil.
'Siyon Önderlerinin Protokolleri' kitabının şu sıralarda yeniden
piyasaya sürülmesi herhalde tesadüf değil; her eseri bulundurma
derdindeki genel kitapçılarda en mutena yere konulduğuna bakılırsa
özel bir dağıtım ilgisine mazhar olduğu da belli. 'Anti-Semitik'
literatürün diğer örnekleri de yakında arz-ı endam edebilir.
Türkiye'de onlardan etkilenecek kişi herhalde çıkmaz; ancak yine de
görüntü kirliliğine yol açacaklarına hiç kuşku yok.
Konuyu şimdi gündeme taşımamızın sebebi, bir gazetede yayımlanan
köşeyazısından hareketle yeni bir dalganın başlayacağı endişemiz...
Hitler övgüsü, tarihte Yahudilere uygulanan mezâlimi az bulma bize
sıcak gelen duygular değil; o duyguların yazıya dönüşmüş biçimine
ise en ufak bir sempati duyamam. Tarihin 'zâlim' olarak kaydettiği
insanların 'kahraman' olarak yansıtılması tarih bilmezlik,
insanlara ırk bağları sebebiyle zulmü uygun görmek de dinimizin
temel esaslarını anlamamaktır...
Aşırılıklar, öyle sanıldığı gibi, kınanacak işler yapan kişi ve
grupları köşeye sıkıştırmaya yaramaz; tersine, ölçüsüz çıkışların
esas zararı bir-iki kişiye ait fikirlerin genellenerek kendilerine
mâl edileceği kesimleredir. Haklı eleştiri imkânını ellerinden alan
ve başka konularda söylediklerinin değerini azaltan bir etkisi
vardır aşırı çıkışların. Nitekim, bir gazete yazısının son günlerde
gördüğü tepki, giderek, ilgisiz herkesi o tepkilere muhatap hale
dönüştürüyor.
İslâm Dünyası bugünkü acınası durumuna boşuna düşmedi, bu durumu
yalnızca 'dış unsurlar' ile açıklayamayız; bir dizi yanlışlıklar,
haksız tavırlar, aşırılıklar süreçte ölümcül roller oynadı. Daha da
içinden çıkılmaz hale gelmeye çok müsait durumumuz; bu sebeple,
herkesin, tepkilerini mâkul ölçüler içinde ifade etmesi ve zararlı
sonuçlar doğurabilecek eylemlerden kaçınması gerekiyor. Irak'ta,
Afganistan'da, Filistin'de yaşananlarda kendi günahımızı görmezden
ge-lerek olan-biteni tek unsurla açıklamamız herhalde mantıklı bir
davranış tarzı olmaz. O açıklamayı 'ırk' üzerine oturtmak ise
bütünüyle yanlıştır.
Bu coğrafya dünyanın en eski ve köklü hastalığını kapılarından
içeri sokmamıştı; bundan böyle de sokmamalı.
Yazı: Fehmi Koru
Kaynak: Yenişafak