Koru'dan çarpıcı açıklamalar
Abone olYeni Şafak yazarı Fehmi Koru, Radikal Gazetesi'nden Neşe Düzel'e İslamiyet ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Neden Fehmi Koru? Türkiye, Ortadoğu'daki yangının hemen
kenarında duruyor. Bu yangından fırlayacak bir kıvılcımın, kendi
topraklarını da tutuşturmasından endişe ediyor. Irak'taki şiddetin
durmaması, terörün her gün biraz daha tırmanması, Türkiye'nin
Irak'a asker gönderip göndermemesi konusunu hayati bir soruna
döndürdü. Hem Irak'ta bir istikrar sağlanması, hem istemediği
oluşumların ortaya çıkmasının engellenmesi, hem de Amerika ile
ilişkilerin bozulmaması üçgeninde kendisine en doğru yeri arayan
Türkiye'de tartışmalar hızlandı. Irak'a asker göndermemenin Irak'ı
parçalayabileceğini söyleyenler olduğu gibi, asker göndermenin
aslında Türkiye'nin başına çok ciddi belalar getireceğini
söyleyenler de var. Fehmi Koru, en baştan beri Türkiye'nin Irak'a
asker göndermesine ve Irak'ta Türkiye'nin Amerika ile işbirliği
yapmasına karşı çıkan bir yazar. Fehmi Koru'yla, Türkiye'nin
dünyadaki yerini, Amerika ile ilişkilerini, Avrupa-Amerika-Türkiye
üçgenini, Avrupalı Müslüman kavramını, Irak'taki son durumu, AKP
yönetiminin ve tabanının tezkere karşısındaki duruşunu, İslami
kesimin hassasiyetlerini konuştuk. Amerikalıların, Türk askerinin
Irak'a gitmesini artık istemedikleri söyleniyor. Sizce bu iddia
doğru mu? Amerika, Türkiye'nin Irak'ta asker bulundurmasını çok
arzu ediyordu. Hatta Irak'a 10 bin değil, 40, 50 bin Türk askerinin
gelmesini ve belli bir bölgenin sorumluluğunu üstlenmesini
istiyordu. Ancak Irak'ta şimdi çok büyük tepkiler olduğu için
Amerika olaya yeniden bakıyor ve Türk askeri Irak'a girmese daha
iyi olurmuş gibi geliyor. Ama Amerika, Irak'ta Türk askeri
varlığından hâlâ vazgeçmedi. Değişen koşullarda bu talep tekrar
canlandırılabilir ve Türk askerinin Irak'a gönderilmesi her an söz
konusu olabilir. Süleymaniye'deki olayın, Genelkurmay'ın üst
düzeyde bilgisi olmadan yapılan bazı eylemlerin sonucu olduğu ve
Amerika'nın Türk askerinin aynı şeyi tekrarlamasından çekindiği de
söyleniyor. Sizce bu iddianın doğruluk payı ne? Amerika'nın şu anda
Türkiye'yi Irak'ta istememesiyle o olay arasında doğrudan bağlantı
yok. O küçük bir oluşumdu. Türkiye'nin asker göndermesi ise
organize bir askeri gücün Irak'a girmesidir. Süleymaniye'de Türk
askerlerinin başına çuval geçirilmesi ve ellerinin arkadan
bağlanarak Bağdat'a götürülmeleri ve gözaltında tutulmaları tabii
çok müessif bir olay. Ancak bu olayın arkasında ne vardı, hâlâ hiç
birimiz bilmiyoruz. Siyasi irade de bilmiyor, belki Genelkurmay
Başkanı da, Cumhurbaşkanı da bilmiyor. Amerikalılar, Kuzey Irak'a
dönük bir eylem hazırlığı yapıldığını ve bu eylemin bir valiyi
hedef aldığını iddia etti. Benim buna aklım ermiyor. Belki olaya
konu olan Türk askerleri, Türkmenlerin varlığını korumaya dönük
çabalar gösteriyordu. Böylesine masumane bir şey Amerikalılarca
yanlış değerlendirildi. Ya da ikinci bir ihtimal olarak bunun
ötesinde bir şeyler vardı. Ne gibi? Bilemediğimiz sebeplerle,
Süleymaniye'de 11 subay, sizin de sorunuzda dediğiniz gibi
Genelkurmay Başkanı' nın, Cumhurbaşkanı'nın ve siyasilerin de
haberi olmadan, Türkiye'nin ve Irak'ın içine dönük şiddeti içeren
bir plan hazırlıyor idilerse ve Amerika buna tepki gösterdiyse, bu
olay sorgulanmalı. Çünkü bu Susurluk döneminde çok sık konuştuğumuz
bir başka oluşumu akla getiriyor. Eğer Süleymaniye'deki 11 subayın
faaliyeti bir hiyerarşik yapılanmanın sonucu değil idiyse... Bu,
Susurluk'ta ortaya çıkan kendi başına buyruk örgütlenmenin
faaliyetiyse ve bir eylem hazırlığı var idiyse... Bu, sadece
Amerikalıları değil, Türkiye'yi de ilgilendirir. Çünkü hatırlayın
tam o sıralarda, Tunceli Valisi'ne karşı bir eylem yapıldı. O tür
eylemlerle Türkiye'nin, Irak'ın ve bölgenin
istikrarsızlaştırılmasının kapısı açılıyor idiyse, bu olay ortaya
çıkarılmalı. Ayrıca Amerikalıların niye özür dilemedikleri
sorusunun cevabı da verilmeli. Peki, siz baştan beri Irak'a asker
göndermemize karşısınız. Oraya asker göndermenin Türkiye'ye zarar
vereceğini mi düşünüyorunuz? Evet. Asker göndermek, Türkiye'yi
istikrarsızlaştırır. Irak'ta, işgalle irtibatlı her kesime karşı
şiddet olayları oluyor. Eğer Türkiye asker gönderirse bu şiddet
olayları Türkiye'nin içine de yansır ve terör Türkiye'de
tırmanabilir. Çünkü Irak'ta şiddet eylemi yapan insanların
uzantıları her yerde olabilir. Ayrıca Türkiye'nin asker göndermesi
Irak'taki işgali de uzatır. Türkiye'nin yararına olan ise işgalin
kısa sürmesidir. İşgal gücünün bir barış gücüne dönüşmesi ve bir
takvime bağlı olarak askerlerin çekilmesi, Iraklıların kendi
kendilerini yönetir hale gelmesidir. Irak'a asker gönderirsek,
Avrupa Birliği'ne üyelik projesi de sakatlanabilir tabii. Niye?
AB'ye üyelik projesi, Türkiye'nin cumhuriyet projesinden sonraki en
önemli ikinci projesidir. AB'nin içinde Türkiye'yi istemeyen güçlü
odaklar var. Amerikan askerinin Türkiye'den geçişine izin veren 1
Mart tezkeresinin Meclis'te kabul edilmemesi, Türkiye'yi, Avrupa
Birliği içinde Amerika'nın muhtemel Truva atı olarak gören bu
odakları yatıştırmıştı. Askeriyle Amerika'nın yanında Irak'ta yer
almayı kabul etmiş bir Türkiye'yi ise bu odaklar yine Truva atı
olarak görebilirler. Amerika ile ilişkileri bozulmuş bir
Türkiye'nin, AB'ye üyelik şansı artar mı peki? AB'ye üyelik için
Türkiye'nin Amerika ile ilişkilerinin iyi olması şartını ben de
biliyorum. Türkiye, AB'ye Amerika'ya rağmen girecek değil. Amerika
ile AB Türkiye açısından birbiriyle çelişen odaklar da değil. Onlar
kendi aralarında çatışabilir, ama Amerika'yla ilişkisi iyi olan bir
Türkiye, AB için iyidir. AB üyesi olan bir Türkiye de ABD için
iyidir. Bundan daha geride ve güçsüz bir Türkiye'yi ikisi de göze
alamaz. Çünkü böyle bir Türkiye'nin herkes için bir maliyeti
vardır. Bugün Türk-Amerikan ilişkileri yakın tarihinin en parlak
dönemlerinden birini yaşıyor. Gerçi Amerika, 1 Mart tezkeresiyle
hayal kırıklığına uğradı ama, Türkiye'nin kendisiyle samimi bir
müttefik ilişkisi sürdürmek niyetinde olduğunu da anladı.
Türk-Amerikan ilişkilerinin bozulması ne 1 Mart'tan sonra söz
konusuydu, ne de şimdi söz konusu. Eğer Türkiye, Irak'a asker
göndermeyi reddetseydi ne olacaktı? Amerika ile ilişkiler daha mı
iyileşecekti sizce? Kötüleşecekti ama sonra düzelecekti. Türkiye,
Amerika açısından vazgeçilebilir bir ülke değildir. Amerika'nın
bölgede varlığını her an yanında görmeyi isteyeceği bir ülkedir.
Türkiye, 1 Mart'ta tezkereyi reddederek ne yaptı? Amerika, Irak'a
demokrasi getireceğim diye gelmişti. Peki demokrasi nasıl olur?
Türkiye'deki gibi olur. Kuvvetler ayrılığının işlediği, hükümetin
her dediğini Meclis'e yaptıramadığı bir ülke demokratiktir. İşte
Türkiye'de böyle bir demokrasi bulunmasından, Amerika da kendisi
için övünç payı çıkardı. 1 Mart tezkeresini reddederek demokrasi
örneği veren AKP milletvekilleri, ne oldu da bu görüşlerini altı ay
sonra son derece demokratik bir biçimde değiştirdiler ve asker
göndermeye evet dediler? Görüşlerini son derece antidemokratik bir
biçimde değiştirdiler. Tayyip Erdoğan, 'Eğer lider bensem, bu oylar
verilecek' dedi ve grubuna baskı yaptı. Oysa 1 Mart tezkeresi, AK
Parti'nin kendi içinde demokrasiye müsaade ettiğini göstermesi
bakımından umutları artırmıştı. Asker gönderme tezkeresinde ise
'Bana uyacaksınız' tavrı var. Geçmiş hükümetler ve partiler bu
tavırdan dolayı tasfiye oldu. Ayrıca AK Parti tüzüğünde de parti
içi demokrasiyi geriye götüren değişiklikler yapıldı. Bunun
etkisini kongrede gördük. Parti de, tribünlere kadar yansıyan bir
disiplin vardı ama bir demokrasi heyecanı yoktu. Bu tehlikelidir.
AK Parti diğer partilere benzerse aynı akıbete uğrar. Hükümetin
doğal taraftarını oluşturan kesimler, Irak'a asker gönderilmesini
ve Irak konusunda Amerika'yla işbirliği yapmasını baştan beri
reddettiler. Hükümet buna rağmen 7 Ekim'de asker gönderme
tezkeresini çıkardı. Hükümet niye böyle davrandı peki? Amerika'yı
mutlu etmek için. Türkiye'de ekonomi çok kırılgan. Ekonominin daha
fazla kırılmasını göze alamadılar. ABD'nin baskılarını üzerlerinde
hissettikleri için de 1 Mart'ta reddedilen tezkerenin yerini
alabilecek ve böylece Amerika'nın yanında saf tutacak bir tavır
belirlediler. 7 Ekim tezkeresi Amerika'nın baskısı karşısında
iktidarın eğilip büküldüğünü gösteriyor. Bu davranışı, hükümete oy
kaybettirir mi peki? Yarın seçim olsa AK Parti'nin başarısı daha
büyük olur. Çünkü şu anda umut veren başka parti yok. Ama AK
Parti'nin tabanında büyük hayal kırıklığı yaşanıyor. Böyle sürerse
AK Parti büyük sıkıntı yaşar. AK Parti, Türkiye'de yerleşik sisteme
içeriden bir muhalefet olduğu için halk tarafından iktidara
taşındı. Şimdi sistemi değiştirme, dönüştürme gibi bir derdi
olmadığını gösterince, kendisinden öncekiler gibi davranmaya
başlayınca hayal kırıklığı doğdu. Bu halk, Erdoğan'ın ifadesiyle,
'Devletin zenci muamelesi yaptığı' bir kişinin başbakan olmasının
yolunu açtı. AK Parti'yi, devlet politikaları dışında yeni
politikalar üretmeye, halkın iradesi sevk ediyor. Bunu iktidar
doğru okumalı. Ama bazen doğru, bazen yanlış okuyor. Mesela
Hükümet, AB meselesinin kaçınılmaz parçası olan Kıbrıs sorununda
yeni politika üreteceği mesajını veriyor. Ama sonra herhalde
devletin kitabını eline alıyor ve geri adım atıyor. Türkiye, Irak'a
asker göndermeyi reddetseydi Amerika'yla zaten kötü olan ilişkileri
iyice bozulacaktı. Sizce Amerika'yla ilişkileri tümden bozmayı göze
almalı mıyız? Hayır, tam tersi. Ben antiamerikancı değilim. Bunları
Amerika'ya düşman olduğum için söylemiyorum. Bunları Amerika'ya
dost olduğum için söylüyorum. Şu anki Amerikan yönetiminin ileri
sürdüğü 'emperyal proje', Amerika'nın ve Amerikan halkının
aleyhinedir. Bu proje yüzünden Amerikan halkı eskisi kadar demokrat
ve özgür değil. Çünkü derhal çıkarılan yasalarla Amerikalıların
bazı hak ve özgürlükleri askıya alındı. Amerika, insanların her
hareketini izleyen, kütüphanelerden kitap ödünç alınmasını bile
takip eden bir devlet sistemine dönüştü. Ayrıca stratejik müttefik
demek de bir ülkenin her dikte ettiğini öteki ülkenin yerine
getirmesi demek değildir. Bizim, Amerika'sız da var olabileceğimizi
mi yoksa Amerika'nın ne olursa olsun bizi gözden çıkaramayacağını
mı düşünüyorsunuz? Ne olursa olsun Amerika bizi gözden çıkaramaz.
Amerika, bugünkünden daha güçsüz bir Türkiye'yi göze alamaz.
Tarihin bugün Türkiye'yi getirdiği nokta, Türkiye'nin güçlenmesinin
herkes için daha yararlı olduğu bir noktadır. AB ve Amerika
açısından güçlü bir Türkiye daha yararlıdır. Bu güçlü Türkiye,
demokrat Türkiye'dir. Birleşmiş Milletler'de Amerika'nın istediği
tasarının çıkmasını Avrupalılar da kabul etti. Bunu nasıl
yorumluyorsunuz? Çok hayırlı oldu. Bu, Irak'ta işgali tanıyan bir
karar, ama görünenin arkasında başka şeyler var. Aslında bu karar,
Irak'ta çözüm yolunda ilk adım oldu. Diğer adımlar ardından
gelecek. Amerika, şimdilik çok az bir tavize yanaşmış görünse de
yeni gelişmeler yaşanacak. Belli bir süre sonra Amerikan işgal gücü
BM'nin barış gücüyle yer değiştirecek. Amerika, Türkiye'nin kendi
yanında yer almasından yararlanarak Güvenlik Konseyi'ndeki kararı
istediği gibi çıkardı. Amerika baştan beri, Irak'taki savaşın bir
uygarlıklar savaşı olarak görülmesini istemiyordu. Bunun sadece
belli hedeflere karşı bir savaş olduğunu söylüyordu. Türkiye'deki
İslami kesimin, Irak'ta Amerika'yla işbirliğine karşı çıkması,
Türkiye'nin çıkarlarını burada gördüklerinden mi yoksa
antiamerikancı bir tavırdan mı? Her şey var. Antiamerikancılık bu
topraklarda var tabii. Irak bir Müslüman ülke. Oradaki insanların
dış müdahaleye maruz kalması İslami kesimi rahatsız eder.
Amerika'nın gelip Türkiye ile komşu olması da rahatsız ediyordur
İslami kesimi. Türkiye'nin böyle bir projede yer alması ise bu
kesim için kabul edilebilir bir şey değildir. İslami kesimler,
Türkiye'nin Irak'taki dış politikasıyla çok yakından ilgilenip
fikirlerini açıklarken, Kıbrıs konusunda aynı hassasiyeti
göstermiyor. Halbuki Kıbrıs da aynı derecede hayati bir konu. Bunu
nasıl açıklıyorsunuz? İslami kesim Kıbrıs konusuna biraz milliyetçi
açıdan yaklaşıyor. Denktaş'ın çizgini savunuyor. Annan Planı'na
olumlu bakmıyor. Bu plana olumlu bakmadan Kıbrıs sorunu çözülebilir
mi peki? Çözülümez. AB yolundaki Türkiye'nin Kıbrıs'ı çözmesi
gerekiyor. Ama İslami kesimin gönlünü AB konusuna da yatırdığı
kanaatinde değilim. Etkili çevrelerde AB konusunda kuşkular hâkim.
İslami kesime yakın olan halkta ise AB'ye büyük destekvar.
Avrupa'da son zamanlarda 'Avrupa İslamı', 'Avrupalı Müslüman'
kavramları tartışılıyor. Bu kavramların içini doldurmak için örnek
aranıyorsa, Türkiye'deki İslam Avrupa İslamı'dır. Türkiye'deki
Müslümanlar da Avrupa Müslümanı'dır. Türkiye'deki Müslüman kesim
Avrupa İslamı kavramının içini doldurabilir. Kendisini Avrupalı
olarak görüyor ama Müslüman aynı zamanda. Mehmet Altan, Tayyip
Erdoğan'ın kongredeki konuşmasını değerlendirirken, onu Avrupalı
Müslüman olarak niteledi. Sizce de Erdoğan Avrupalı Müslüman mı?
Mehmet Altan'ın tespiti doğru. Siz, Ortadoğu'da yakın gelecekte
nasıl gelişmeler bekliyorsunuz? İslam dünyasında önemli zihinsel
çalışmalar var. Demokrasi ve laiklik İslam açısından tartışılıyor.
Ama 'İslamın modernleşmesi, demokratikleşmesi' dediğiniz şey hiçbir
zaman olmayacak. Ama Müslümanlar aynı metinleri okuyup çağdaş
olacaklar. Bizde insanların yanıldığı nokta şu. İslam'dan bir şey
üretmeye çalışıyorsunuz. Bu mümkün değil. İslam'a sıfat eklenmesi
problemlidir. Ama Müslüman'dan her şeyi üretebilirsiniz. Bu mümkün.
Müslümanlar demokrat, çağdaş olacak. İslam buna imkân veriyor.
'İslam'ın çağdaşlaşması' projesinin ise İslam dünyasında müşterisi
yok. Ama Müslümanların demokratikleşmesi ve çağdaşlaşması herkese
hoş gelebilecek ve taraftar bulabilecek bir projedir. NEŞE DÜZEL/
RADİKAL