Koru, medyayı tartışıyor

Abone ol

Yeni Şafak Gazetesi yazarı Fehmi Koru, medyaya dönük eleştirilerin halk tarafından destek gördüğünü düşünüyor. Bu durumun medya aleyhine olduğu görüşünde....

Yeni Şafak gazetesi yazarı Fehmi Koru adlı yazısında, medya hakkında yapılan kimi eleştirilerin halk arasında medyaya karşı bir önyargı oluşturduğunu köşesinde şöyle belirtti:



Medya neden sürekli eleştiri odağı? Neden sürekli siyasilerin hedef tahtasında? Medyaya dönük haksız eleştiriler bile neden toplumdan destek görüyor?

Patronların ileriye dönük hesaplarını Avrupa Birliği ile müzakerelerin başlaması üzerine oturtması sebebiyle olacak, medya organları, Brüksel'de alınan sonuçtan bayağı mutlu oldular ve mutluluklarını da ziyadesiyle belli ettiler. Başbakanın veya partisinin 'geri adım attığı' bile manşetlere taşınmadı.

Ak Parti sözcülerinin medyaya dönük eleştirileri buna rağmen eksilmedi; işin garip tarafı, medyaya yönelttikleri her eleştiri halktan ilgi ve destek görüyor. Alkış almak isteyen siyasiler için, medya, hâlâ uygun bir şamar oğlanı...

Bu durum yalnızca bize özgü değil. Kritik bir seçime yaklaşıldığı şu sırada, ABD'de de, gazete ve televizyonlar, yoğun eleştirilere göğüs germek zorunda kalıyorlar. Gallup'un on gün önce yaptığı son kamuoyu yoklamasında, Amerikan halkının yüzde 55'inin medyanın gerçekleri yansıttığı ve adaletli davrandığı konusunda kuşkulu olduğu anlaşıldı. Halkın yüzde 48'i basını 'aşırı sol', yüzde 15'i 'aşırı muhafazakâr' bulurken, sadece yüzde 33 'kıvamında' gördüğünü söyledi. Son 30 yılın en itibarsız noktasında Amerikan medyası...

Bizde bu manzara daha da medya mensuplarının aleyhine. En az güvenilir kurumlar sıralamasında en alttan üçüncü sırada medya. Gazetelerde halka ters gelen bir şeyler olmalı ki, artan nüfusa ve okuma-yazma oranına rağmen, satışlarda yukarıya doğru bir kıpırdama görülmüyor. Bundan 20 yıl öncesiyle bugün arasındaki en çarpıcı fark, tek sesliliğin etkisini giderek yitirmesi: 1980'ler dolayımında muhafazakâr okurlar gazeteleri boykot edip okumazken, bugün onlara hitap eden gazetelerin toplam satışı 1 milyon çizgisinin epey üzerinde.

3 Kasım seçimleri halk ile medya seçkinleri arasındaki farklılaşmayı iyice gözlere soktu. Medyada çalışıp da bugün iktidarda bulunan partiye oy vermiş olanların oranı herhalde tek rakamla ifade edilebilecek kadar düşüktür. Halkın beğeni ve tercihlerine ters bir anlayışın egemen olduğu medyanın beğenilmemesi de, siyasîler tarafından eleştirildiğinde sempati görmemesi de bu yüzden şaşırtıcı değil...

Medyanın halkla tersliğini yöneticileri de görüyorlar aslında; gazete yöneticilerinin kendi sütunlarına yansıyan hâne halkından dertlenmeler özeleştiri sınırlarını zorlayacak şiddette. Küfür ve hakaret dağarcığının zenginliği sayesinde ayakta kalmayı becermiş fikirsiz yazarları basın daha fazla taşıyamayacak gibi. Medyanın AB ile daha yakınlaşan Türkiye'de yabancı sermayeyle içli-dışlı hale gelmesi bekleniyor; bizdeki gazetelerde köşe tutanların önemli bir bölümü yabancıların kabul edebileceği standartta değil oysa. Yasal düzenlemeler de, cevap ve düzeltme hakkına sahip çıkan maddeleri sebebiyle, geleneksel muhabir ve yazar profilini doğal olarak değişime zorluyor...

İktidarlar medyayla korku ve çıkar üzerine kurulu bir ilişki sürdürdüler bugüne kadar; Ak Parti bu konuda ciddi bir istisna. Medyanın eleştirileri -özellikle haklıysa- iktidarın davranışlarını etkiliyor; ancak her yanlış etkilemenin de medyaya çıkan bir faturası var. 'Zina' konusunda kopan fırtınanın 'kaybedenler' tarafında, bugün tam fark edilmese bile, 'medya' da bulunuyor. Bugüne kadar çıkan ihtilâflar arasında medyanın en sorumlu davrandığı konu bu olduğu halde... Bazı gazetelerde yazılan uçuk-kaçık değerlendirmelerin, konuyu, Avrupa medyasının gündemine olduğundan çok farklı soktuğu kanaatinde iktidar...

Size taze bir örnek: İstanbul Üniversitesi rektörü Kemal Alemdaroğlu, YÖK'ün isteği üzerine Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından görevden alındı. Gerçek bu. Ancak, çok satan bir gazetenin bir yazarı konuya bakın nasıl yaklaştı: "Şeriatçılar çok sevindi / KEMAL Alemdaroğlu'nun görevden alınışı hiç kuşkusuz en fazla şeriatçıları sevindirdi. / Bence pek fazla bir şey değişmedi, hükümet ilk fırsatta zaten rektörü azledecekti. / Şimdi sıra öteki rektörlerde, hatta dekanlarda, hatta bölüm başkanlarında. / Sonra da YÖK'te. / Hükümet sırayla hepsini görevden alacak." (24 Eylül 2004)

Söylemeye gerek var mı, bilmem: Anayasal ve yasal olarak, hükümetin, üniversitede kimseyi görevden alma, azletme yetkisi yok...

Medya önümüzdeki günlerde daha da tartışılacak



FEHMİ KORU/YENİ ŞAFAK

Günün Önemli Haberleri