Koru, Çölaşan'ın 'ajan' lafına patladı!
Abone olEmin Çölaşan'ın dünkü yazısında Fehmi Koru'nun CIA ajanı olduğu yönündeki suçlamalarına bugün Koru'dan sert tepki geldi. Koru, kendisiyle uğraşılmasının nedenini yazdı....
Emin Çölaşan'ın dünkü Hürriyet'te Fehmi Koru hakkında yapmış
olduğu suçlamalara bugün Koru'dan yanıt geldi. Çölaşan'ın en ağır
suçlaması da bilindiği gibi Koru'nun CIA ajanı olduğu sözleri.
Koru, Çölaşan'ın kendisine neden bu kadar fazla saldırdığını bu
günkü "Sebebi belli" köşesinde detayıyla yazdı.
Koru geçmişteki başarılarını, ABD'deki günlerini, kariyerini
yazarak Çölaşan'a karşı kendisini savunuyor. Koru, yazısının
sonunda Emin Çölaşan'ın Hürriyet'te uyarılmamasının temel kaynağını
da açıklıyor. İşte, Koru'nun Çölaşan'a karşı verdiği zehir zemberek
yanıtlar:
Dün gazetelerini ellerine alan Hürriyet okurları bütünüyle bana
ayrılmış bir yazıyla karşılaştılar. Yazar olmadık şeyler yazıyor,
utanılası sıfatlar kullanıyor... Hakkımda yazdıkları doğruysa,
sahte diplomalı, onun bunun hakkında gözü olan, iş tâkipçisi,
paragöz, yalan-dolandan başka bir şey bilmeyen, dedikoducu, sadece
MİT ajanı olmakla yetinmeyip CIA'den Suriye istihbaratına her gizli
servisin emrinde bir erkek Mata Hari'yim...
Şimdiye kadar Türk medyasında bir insan hakkında çıkmış en ağır, en
müptezel, en karalayıcı yazı herhalde budur.
Yazarını sanırım tahmin ettiniz: Emin Çölaşan... Birkaç gün önce
Kulis'teki, "Çölaşan bugün 'Kubilay' yazacak" tahminimi aynı gün
yazısıyla doğru çıkartmış olmanın hıncıyla o yazının yazıldığını
sizler elbette biliyorsunuz; ancak sadece Hürriyet okuyanlar, onun
hakkımda kullandığı en hafifi 'jurnalci' olan sıfatlarla tanıyorlar
beni. Yakında gerçekleri umarım onlar da öğrenecek; yeni Basın
Yasası, şeref ve haysiyetlere uzananları hizaya getirecek maddeler
içeriyor çünkü...
Türk medyasının hâl-i pür melâlini en iyi gösteren bir olayla karşı
karşıyayız.
Düşünün: Ben, neredeyse bütün hayatını toplumun önünde yaşayan bir
insanım. Okurlarım beni 1960'lardan beri değişik yayın
organlarından izliyorlar. Bir süre eğitim görmeye Londra'ya, Şam'a
gitmişim, oralardan gönderdiğim yazılar Yeni Devir gazetesinde
yayımlanmış... ABD'de yaşarken yazdığım yazılar, yaptığım diziler
aynı gazete ile 'Mavera' dergisinin arşivlerinde duruyor...
1980'lerin ilk yarısında Milli Gazete'de, ikinci yarısı ile
1990'ların neredeyse sonuna kadar Zaman'da yazılar yazmış,
sorumluluklar üstlenmişim. Yeni Şafak'ta, bu, altıncı yılım. Arada
Turkish Daily News gazetesinde de yazılar yayımlamışım. Gazetecilik
uğraşlarım bugüne kadar biri İngilizce yedi kitapta toplanmış
durumda...
Tek kanallı TRT döneminde başlayan televizyon tartışmalarım son
yıllarda sayıları artarak sürüyor. Birkaç yıldır en az iki kanalda
sürekli programlar hazırlıyorum. Son bir-iki yıldır, 11 Eylül ve
Afganistan ile Irak'a müdahale sonrasında yüküm daha da arttı:
Yerli-yabancı gazete ve dergilerde görüşlerim çıkıyor, Türkiye'de
ve yurtdışında toplantılara katılıyorum...
Övünmek saymazsınız diye yazacağım: Meslek alanımdaki en itibarlı
ödüllerden biri olan Sedat Simavi Gazetecilik Ödülleri Jürisi'nde,
kendi isteğimle ayrılana kadar, tam altı yıl üye olarak görev
yaptım. Eskileri unuttum; Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2003
yılında, Çağdaş Gazeteciler Cemiyeti de 2002 yılında yazdıklarımı
ödüle lâyık gördü. Yalnızca sol eğilimli meslekdaşlara iltifat
ettiği bilinen Çağdaş Gazeteciler'den ödül almamın beni ne kadar
hislendirdiğini bilemezsiniz.
Ve, ben, 'meslek etiği' açısından yapanı pişman ettirici
müeyyideleri olduğu bilinen bir yanlışlığını yüzüne vurdum diye
Emin Çölaşan tarafından iki gün üst üste çarmıha gerilebiliyorum.
Gazete yönetimi yazılanları yayımlamakta mahzur görmüyor, gazetenin
patronu seyretmekle yetiniyor...
Patronun hıncının yakın sebebini de biliyorsunuz: Milliyet
gazetesinde yayımlanmış, iç ve dış sonuçlar almayı amaçlayan bir
haberin yalan olduğunu, buna yalnızca "Bu haber sorunlu" diyerek
itiraz eden okur temsilcisinin bu yüzden kovulduğunu yazmış
olmam...
Benim elimde kalemim, yazdıklarımı yayımlayacak gazetem var;
hayatım herkesin gözü önünde yaşananlardan, okurlarım beni
tanıyor... Kapı gibi diplomamı her an masaya koyabilecek haldeyim,
ama buna gerek yok zaten; üyesi olduğum Harvard Mezunlar Derneği
artık ülkemizde de faaliyet gösteriyor. İyi de, her şeyini ortaya
dökmek istemeyecek, özel hayatın mahremiyetini paylaşmamak
niyetinde olan, kalemi ve gazetesi bulunmayan insanlar ne yapsın,
kendilerini bu tür acımasız saldırılardan nasıl korusunlar?
Bunların dönemi bitti, hırçınlıkları bunu anlamaları yüzünden
olmasın?
YAZI:Fehmi KORU
YENİ ŞAFAK