Korsanlar sadece Somali’de mi?

Dünya deniz taşımacılığında önemli bir yer tutmasına rağmen uluslararası camiada pek de adından söz edilmeyen Aden Körfezi ve Somali, özellikle 2007 yılından sonra hızla artan korsanlık faaliyetleri nedeniyle dikkatleri üzerine çekmişti.

Samet KAVOĞLU sametkavoglu@internethaber.com

Dünya deniz taşımacılığında önemli bir yer tutmasına rağmen uluslararası camiada pek de adından söz edilmeyen Aden Körfezi ve Somali, özellikle 2007 yılından sonra hızla artan korsanlık faaliyetleri nedeniyle dikkatleri üzerine çekmiş; 2008 yılında 2 milyon varil ham petrol taşıyan Suudi tankeri Sirius Star’ın, ardından da Rus silahları taşıyan Ukrayna yük gemisinin kaçırılmasıyla hükümetlerin ve uluslararası medyanın tam anlamıyla hedefine oturmuştu. Korsan saldırılarını takip eden süreçte NATO başta olmak üzere AB, Rusya ve Çin gemilerin güvenliği için çeşitli önlemler alma yoluna gitmiş; Birleşmiş Milletler ile Geçici Somali Hükümeti arasında varılan anlaşma gereği Somali karasularında üçüncü ülkelere de müdahale hakkı verilerek deniz ticareti güvenlik altına alınmaya çalışılmıştı.

İlgili dönemde, Ortaçağ korsanlarını çağrıştıran Somalili saldırganlar, vizyondaki korsan filmlerinin fragmanlarından da sahneler kullanılarak çok sayıda habere konu olarak medyatikleşmişlerdi.

 

Peki ya medyatik olmayan korsanlar…

Somali'dekilerden başka dünyada sürdürülebilir ticareti sekteye uğratan, emek hırsızlığı yapan, ekonomik kayıplara yol açan, kayıtlı istihdamı baltalayan başka korsan oluşumlar yok mudur?

Maalesef ki vardır ve ülkemizin de dâhil olduğu gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere dünya genelinde çok yaygın olan ve “korsan” olarak tabir edilen taklit ürün pazarı bu bağlamda dikkatle izlenmelidir. Hukuki önlemlerle korsan üretim azaltılmaya çalışılmakla birlikte pazarın bitme noktasına gelmekten çok uzak olduğu net olarak ifade edilebilir.

Rakamsal bazda incelendiğinde sadece Türkiye’deki taklit ürün pazarının dahi 11 milyar dolar düzeyine ulaştığı görülmektedir. Küresel ölçekte ise rakamın 650 milyar dolar seviyelerini zorladığı düşünüldüğünde Somalili korsanlar için ayağa kalkan dünyanın bu konuda daha duyarlı olması ve sıkılaştırıcı tedbirleri arttırması gerektiği ortadadır.

Ülkemizde bu konularda kalem oynatan çoğu yazar kolaycı yolu seçerek vatandaşları duyarlı olmaya çağırmaktadır. Lakin bu yazıda vatandaşa seslenmek yerine taklit ürün üreticilerine çağrıda bulunmak istiyorum. Yaptıkları aslına bakıldığında çok komplike ve zor bir iştir. Bir ürünü alıp aslına tıpatıp benzer şekilde imal etmek, bunun için gerekli sermaye birikimini, ekipmanı ve iş gücünü bir araya getirmek, mamul ürünü pazara sürecek satış ağını yaratabilmek ve bunların tümünü kârlılık temelinde devam ettirebilmek her babayiğidin harcı değildir. Öyleyse tüm bunları yapabilecek ekonomik güce, teknik zekaya ve pazarlama kabiliyetine sahip bu insanlar niye var olan imkanlarını kendi markalarını yaratmak için kullanmıyorlar?

Temel düzeyde işletme eğitimi almış herkesin bileceği pazarlama karması unsurlarından dördünü (ürün, fiyat, güç, yer) başarıyla gerçekleştirirken, sadece tutundurma faaliyetlerinden sebep korsanlığa devam etmek hiç de mantıklı gözükmemektedir. Zira markalaşmamış ürün üreten her üreticinin pazardan silinme riski her geçen gün daha da artmaktadır. Bunun başlıca sebebi de sizi alıcının gözünde ayrıcalıklı konumda tutan hiçbir değer üretmemiş olmanızdır. Bir gün gelir başka bir firma sizden daha ucuza, daha iyi taklit edilmiş bir ürün üretir ve elinizde stoklarınızla sizi batma noktasına götürebilir. Buna karşın markalı ürün üreticileri hedef kitlesinin beğenilerini, alım gücü verilerini, işletme maliyetleriyle dengeli bir şekilde belirdikleri sürece sürdürülebilir kârlılık yaratabilmektedirler. Bunun için yapılması gereken, üretim, finansman ve tedarik gibi diğer hususlarda sıkıntılar aşıldıysa, tutundurma faaliyetleri olarak ifade edilen reklam ve halkla ilişkiler çalışmalarına gerekli önemi göstermektir. Bu konularda da ülkemizde yetişmiş kalifiye personel ve başarılı işlere imza atmış çok sayıda ajans bulunmaktadır. Ayrıca Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı başta olmak üzere, üniversiteler, KOSGEB, kalkınma ajansları, ülke sathına yayılmış oda ve borsa başkanlıkları ve sayılabilecek çok sayıda kurum ver kuruluş bu konuda bilgi (know-how), teknik ve girişim sermayesi bağlamında destek olabilmektedir.

Gelin siz de başka ülkelerin değerlerini taklit ederek aslını yüceltmek yerine üzerine gururla “Made in Turkey” yazabileceğiniz, sizin, ailenizin ve ülkenizin övünç duyacağı markalar yaratmak için bir adım atın.