Koronavirüse tuzak kuran ilaç! ABD'deki Türk profesör Prof. Dr. Derya Unutmaz duyurdu
Abone olABD'de yaşayan İmmünoloji Uzmanı Prof. Dr. Derya Unutmaz, "sentetik biyoloji" kullanarak Kovid'e karşı geliştirdikleri ilaç adayının detaylarını anlattı.
Prof. Dr. Unutmaz, "Daha önce kanser immünolojisi için
kullandığımız 'Car-T yöntemi' ile virüse karşı geliştirdiğimiz bir
tuzak ve bağışıklık ordumuzu alarma geçiren bir yöntem" dedi.
İlacın hayvan denemeleri aşamasına geçildi. Preklinik çalışmalardan sonra faz çalışmalarının başlayacağına işaret eden Prof. Dr. Unutmaz, "Kullanıma girmesi için daha çok yolumuz var elbette ama bu virüsün gelecekte hangi sürprizlerle ortaya çıkacağını bilmiyoruz. O nedenle hazırlıklı olmak istiyoruz" diye konuştu.
1,5 yıldır üzerinde çalışılıyor
ABD Connecticut Üniversitesi Tıp Fakültesi İmmünoloji Bölümü
Öğretim Üyesi ve Jackson Laboratuvarı Enstitüsü Baş Araştırmacısı
Prof. Dr. Derya Unutmaz, yaklaşık 1,5 yıldır üzerinde çalıştıkları
yeni tip koronavirüs ilaç çalışmasının detaylarını Demirören Haber
Ajansı'na anlattı. Çalışmaya dair ilk makalenin önbasımının da
yayınlandığını belirten Prof. Dr. Unutmaz, "Bu çalışmaya
aslında 1,5 yıl önce başladık. Konsept olarak bayağı zamanımızı
aldı. Farklı bir yöntem geliştirmek istedik çünkü. Şu anda var olan
olan ilaçlar iki gruba ayrılıyor. Bir tanesi sentetik antikorlar ya
da akıllı size füzeler dediğimiz monoklonal antikorlar. Ama Omicron
ile birlikte bunların çoğu etkisiz hale geldi. Sadece bir tanesi şu
anda hala etkili. Diğer tip ilaçlar ise antiviraller. Yani hücrenin
içine girdikten sonra virüslere etki eden ilaçlar. Bunlardan da iki
tane en önemlisi mlnupiravir ve paxlovid, bunlardan virüsün kaçması
biraz daha zor. Biz sadece şu anki varyantlar için değil, gelecekte
çıkabilecek tüm varyantları karşılayabilen bir savunma mekanizması
oluşturmak istedik" dedi.
Hücreyi bağlandığını sanıyor ama...
Yeni yöntemlerinde virüsün
yüzeyindeki çıkıntılı kısımlar, yani anahtar kısmı olan spike
(başak) protenini hedeflediklerini anlatan Prof. Dr. Unutmaz,
şunları söyledi: "Virüsün yüzeyindeki çıkıntılı kısımlar anahtar
kısımlar yani başak proteini, hücrenin yüzeyindeki Ace-2 denilen
reseptöre bağlanıyor. Ace-2 de kilit görevi görüyor. Virüs başak
proteini ile bu kilidi açıyor, hücrenin içine giriyor ve sonra da
kendisini replike ediyor (kopyalıyor). Hücrenin içine girdikten
sonra çoğalırken tabii ki yüzeydeki proteinden de (başak proteini)
sentez ediyor virüs. Bu proteinin, yani bu anahtar proteinin bir
kısmı da hücrenin yüzeyinde oluşabiliyor. Biz bu iki yönü kendi
avantajımıza nasıl çevirebiliriz diye bu yöntemi geliştirdik
açıkçası. Birincisi, bu hücre yüzeyindeki kilidi (Ace-2), sentetik
biyoloji yöntemleri ile başka bir antikorla birleştirdik. Yani bu
kilit, hücrenin yüzeyinde olacağına antikorun yüzeyinde gözüküyor.
Böylece virüse tuzak kuruyoruz, virüs hücreye bağlandığını
zannediyor ama bizim bu geliştirdiğiniz sentetik moleküle, yani
antikora bağlanıyor. Bu şekilde de birinci etapta daha virüsün
hücreye girmesini bir miktar önlemiş oluyoruz."
Yeni mutasyonlarda daha güçlü antikor
oluşturacak
Prof. Dr. Unutmaz, bu yeni yöntemin, virüste yeni mutasyonlar
olması durumunda daha güçlü antikorlar oluşturan bir dizayn
olduğunu da anlatarak "Virüsün hücrenin yüzeyindeki bu kilide
bağlanma zorunluluğu olduğu için, virüs kendisini geliştirdikçe,
yani yeni mutasyonlar oldukça o kilide daha iyi bağlanmasını
sağlıyor. Örneğin Omicron'da bu şekilde onlarca mutasyon var ve bu
da insan hücresindeki Ace-2 reseptörüne daha iyi bağlanmasını
sağlıyor. Bu sayede bizim oluşturduğumuz o tuzak sentetik molekül
de daha iyi çalışıyor aslında. Çünkü zaten onun da yüzeyinde aynı
kilit kısmı varö dedi. Bu sentetik molekülün aynı zamanda virüsü
lazerle etiketlemiş gibi "mimleyerekö bağışıklık sisteminin hafıza
hücreleri olan T hücrelerine de virüsle enfekte olmuş hücreyi haber
verebildiğini anlatan Prof. Dr. Unutmaz, sözlerini şöyle
sürdürdü:
"Arkadaki savunma sistemimize yani T hücrelerimize, bağışıklık ordumuzun keskin nişancılarına virüsün nerede olduğunu haber veren bir sistem sağlıyoruz. Bunun içinde (virüs) hücrenin içine girdikten sonra o hücrenin tespit edilebilmesi lazım. Yine aynı bu sentetik molekül ile biz o hücreleri bir anlamda etiketlemiş oluyoruz. Yani diyoruz ki, şu hücrenin içinde virüs var, T hücrelerine haber veriyoruz; bu sentetik molekülün arka tarafında da bir antikor var T hücrelerine bağlanıyor ve bu şekilde bir yerde köprü görevi görerek hangi hücrede virüs olduğunu T hücrelerine haber veriyor. T hücreleri de virüsle enfekte hücreyi bulup yok ediyor."
Kanser terapilerinden ilham aldık
Kanser immünterapisinden ilham alarak bu ilaç adayını
geliştirdiklerini anlatan Prof. Dr. Unutmaz, sözlerini şöyle
noktaladı:
"Aslında bu yöntemleri biz kanser immünoterapisinden ilham alarak yaptık. Çünkü orada da çok benzer bir strateji var. Hücreleri Car-T denen bir mekanizmayla programlıyorsunuz, kanser hücresini etiketliyorsunuz, T hücresine işaret ediyorsunuz kanser hücresini tanımasını ve öldürmesini sağlıyorsunuz. Biz burada kanser hücresi yerine, virüsle enfekte olmuş hücreyi etiketlemiş ve onu yok etmiş oluyoruz. Şu anda laboratuvar sürecini tamamladık, hayvan deneyleri, preklinik deneylere geçiyoruz. Tabii fareler üzerinde deneme yapacağız, bakalım farelerde de önleyebilecek miyiz aynı düşündüğümüz gibi. Tabii ki herhangi bir yan etkisi olabilir mi, onlara da bakmak gerekiyor. Ondan sonra faz çalışmalarına başlanması gerekiyor. Tabii bu virüs hepimizi çok şaşırtıyor. Omicron hiç beklemediğiniz bir varyanttı, ileride yepyeni bir varyant daha çıkabilir, daha ölümcül olabilir, virüs kendisini çok daha hızlı bir şekilde değiştirebilir. Bunlara karşı hazırlıklı olmamız gerektiğini düşündük."