Koronavirüs salgını düzene oturmuş dünya üzerindeki gündelik yaşamı değiştirdi. Hergün işe gitmek için evden çıkanlar, evden çalışır oldu. İnsanlar yaptığı aktiviteleri yapamaz oldu. Küçücük bir örneği fırından alınan ekmeği insanlar evlerinde kendileri yapar oldu. Peki, bu alışkanlıkların kaçı kalıcı? Salgın bittiğinde yeni bir dünya düzeni mi oluşacak? İşte Fütüristlerin koronavirüs salgını sonrası oluşacak hayat hakkındaki öngörüleri..Bundan elli yıl önce, dünyanın en önde gelen fütüristlerinden Alvin ve Heidi Toffler, hayatın giderek artan hızını ele aldıkları "Future Shock" (Gelecek Şoku) adlı kitabı yayımladı. Toffler, giderek artan bu hızla birçok insanın başa çıkamayacağını ve bu yüzden toplumsal ve bireysel bir şok yaşayacaklarını savundu.Şoku atlatmanın yolu adaptasyon sağlamak Kendisini "gelecek odaklı bir stratejik danışmanlık şirketi" olarak tanımlayan Toffler Associates'in CEO'su Maria Bothwell, "Alvin ve Heidi Future Shock'u yazdıklarında kendilerini fütürist olarak tanımlamıyorlardı. Ama eşi benzeri görülmemiş bir değişim hızıyla mücadele eden küresel bir toplum fikrinden heyecan duydukları aşikardı" diyor. Bothwell, söz konusu şoku nasıl atlatacağımızın, adaptasyon yeteneğimize bağlı olduğunu ve yaşananları hafif karşılamaya çalışmanın yeterli olmayacağını söylüyor.Aile,hükümet gibi kavramlar salgın sonrası değişebilir İşin karmaşık tarafı, iki toplumun asla aynı olmaması ve o toplumu oluşturan birey, aile, kavim, hükümet ve şirketlerin birbirlerinden çok farklı olması. Bothwell, "Tüm bu oluşumlar yeniliklere farklı hızlarda adapte olabilir ve senkronizasyon eksikliği uyuşmazlıklara yol açmaya devam eder. Bu da gelecekte 'şok' hissine kadar gider" diyor.Bothwell, bugün yaşanan değişimlerin ne kadarının kalıcı olduğunu ve ne kadarının geçmişteki haline geri döneceğini bilmenin imkansıza yakın olduğunu söylüyor.İnsanlar farklılıklara hazır olmalı Bothwell, yalnızca üç haftadır karantinada olmamıza rağmen değişikliklere uyum sağlamayı başardığımızı hatırlatarak "Kriz sonrasında 'yeni bir normal' ile karşılaşacağız. Ancak bu bazılarının öngördüğü üzere devasa bir boyutta olmayacak. Ancak insanlar farklılıklara hazırlıklı olmalı." diyor.Virüsü Hacklememiz an meselesidir İngiliz astronom Sir Martin Rees, kendisini pandemiler konusunda "felaket tellalı" ilan eden bir bilim insanı. Rees, "Kötümserliğin temelinde, bu tür olayların yeniden gerçekleşebileceği, buna 'kötü aktörlerin' neden olacağı ve daha fazla kötücül ve bulaşıcı değişken saçacakları fikri yatar" dedikten sonra, "Bu, influenza veya çiçek hastalığı ile yapılabilir. Neyse ki yeni virüs daha karmaşık ancak muhtemelen onu da hacklememiz yalnızca an meselesidir." ifadesini belirtiyor.Rees, "After Shock" (Şoktan Sonra) kitabına katkıda bulunan 50 isimden biri. Söz konusu kitap, Future Shock'un ilk kez yayınlanmasının ellinci yıldönümü vesilesiyle yayınlandı. Rees'in son fütürist çalışması, 2018'de yayınlanan "On the Future" (Gelecek Üzerine). Kitapta az da olsa pandemilerden ve bu bağlamda toplumsal kırılmalar ve birbiriyle bağlantılı dünyada ekonomik çöküşten "kaçacak hiçbir yer olmamasından" bahsediliyor.Rees, "İyimser senaryo, bunun, iki ders alacağımız ve badirelerini atlatacağımız, 'bir defaya mahsus' bir olay olması" diyor.İnsanlara ve ekipmanlara yatırım yapılması gerekiyor Ardından Rees, "Alacağımız derslerin ilki, dirençli olmayan, uzun tedarik zincirlerine bel bağlamamamız gerektiği. Bu tür olaylarla başa çıkabilmek için atıl kapasiteye, insanlara ve ekipmanlara yatırım yapmamız gerekiyor. Ancak bu çok olası değil. Alacağımız ikinci dersse, kent çalışanlarının her gün evle iş arasında mekik dokuyarak 'bir-iki keyifsiz saat' geçirmesinin gerekli olmadığını öğrenmemiz."Corona virüs krizinde hayata geçirdiğimiz veya daha sık uygulamaya başladığımız bir fiilse işe gitmeyip evden çalışmak oldu. Araştırmalarını Berlin-Brandenburg Doğa ve İnsan Bilimleri Akademisi'nde sürdüren Isabella Hermann, bilim-kurgunun sosyokültürel ve teknolojik etkisi üzerine çalışmalar yürütüyor. Hermann, bazı kuruluşların çalışanlarını evden çalışmak zorunda olmaktan "korumaya" çalışabileceğini söylüyor. İş, 'her gün 8 saat yapılmak zorunda olan bir durum' görüşü Hermann, "Bunun altında yatan kafa yapısı çok ilginç. Yani işin hayatınızın bir parçası veya yapmaktan hoşlandığınız bir şey olmadığı, bunun aksine her gün sekiz saat yapmak zorunda olduğunuz bir şey olduğu fikri. Hayatın da ancak buradan sonra başladığı." yönünde düşünüldüğünü söylüyor.Pandemi dijitalleşmeyi hızlandıracak Connecticut Üniversitesi'nde Yapay Zeka, Zihin ve Toplum Grubu'nun direktörü olan Susan Schneider, "Pandeminin, online çalışabilmemizin mümkün olması için gerekli olan altyapının geliştirilme sürecini hızlandıracağını düşünüyorum" diyor. Hızlı ağlar bugün, 5G teknolojisi sayesinde mümkün. Peki teknoloji her şeyin çözümü mü?Dijitalin yansıtamadığı ifade: Vücut dili Örneğin video konferans teknolojisine bakacak olursak, kullanımı rahat olsa ve iletişim kurmayı kolaylaştırsa da, insanlar arası iletişimin önemli unsurlarından olan vücut dilini, kafa ve omuzlar dışında aktarmayı başaramıyor. Tüm sesler normal geliyor, mikrofonlar açılıp kapatılıyor, endişeli ve kızgın el jestleri iş arkadaşlarınıza yansımıyor.Schneider'in yapay zeka korkusu Susan Schneider, iletişimin insani boyutunu kaybedeceğimiz endişesini dile getirerek, "Pandemi sonrası dünyada şirketlerin insan emeğini daha az kullanması ve insan işçilerin yerini otomasyon ve yapay zekanın almasından korkuyorum. Bilgisayar ve robotlar hastalanmıyorlar." Schneider, "İnsanların gelişmesine olanak sağlayacak bir yol bulmalıyız. Kendimize şu soruyu sormalıyız: İnsanları finansal açıdan nasıl koruyabiliriz, yaygın teknolojik işsizlik tahminimizden çok daha erken mi gerçekleşecek?" diyor.Koronavirüs korkusu insanı etkileşimi sınırlandırıyor Bunun aslında şimdiden gerçekleşmeye başladığını söylemek mümkün. Önde gelen kriptograflardan David Chaum, koronavirüs ivme kazandıkça, enfeksiyon korkusunun "insani" etkileşimleri sınırlandırdığına ve bu şekilde bizleri elektronik iletişim sistemlerini daha sık kullanmaya ittiğine vurgu yapıyor.Toffler Associates CEO'su Bothwell, "Hiçbir toplum değişimden kaçamaz" diyor. Bothwell, nasıl değişeceğimiz hakkında da kendimizi birey ve gruplar olarak nasıl gördüğümüze bağlı olduğunu kaydediyor. Eski usulleri yeğlememiz de elbette mümkün. İnsanların daha az hürmetkar, benmerkezci olduğuna dikkat çekiliyor Kendilerini "vizyoner stratejik danışman ve düşünce liderleri" olarak tanımlayan Foresight Canada'nın Genel Müdürü Ruben Nelson, insanların "daha az hürmetkar, benmerkezci ve nefsine düşkün" hale geldiği görüşünde. "Bu özellikler kısa vadeli kâr odaklı kurumsal dünya tarafından pekiştiriliyor. Bu şirketler bunu trilyon dolarlık reklam endüstrisi ve ekonomik büyümeyi fetişleştirmiş suç ortağı hükümetlerin desteğiyle yapıyor" diyor.Yaşadığımız dönem 'insanlık tarihine kazınacak' görüşü Değişim meselesine ilgi duyan Nelson, yaşadığımız dönemin "insanlık tarihine kazınacağı" görüşünde. Bu süreçten "beklenmedik" bir fayda görmemizin mümkün olduğunu kaydeden Nelson, "Bazılarımız, bilgi ve örgütlenmenin bazı dominant yollarının yaşamla ve karmaşık insani ve gayri insani sistemlerle başa çıkamadığının farkına varabilir. Bu, kültürlerimizin kavramsal temellerini güncellemeye odaklanmamıza yardımcı olabilir" diyor.'Oluşan küresel sistemi ayakta tutmak önemli' görüşü Peki sıfırdan başlamak mümkün mü? Sırf alışveriş alışkanlıklarımızı bile özlerken, kültürlerin tamamını değiştirmek nasıl mümkün olabilir? Isabella Hermann, "İklim aktivistlerinin umduğu üzere tüketim alışkanlıklarımızda köklü bir değişim olacağını düşünmüyorum. Bu ancak 'sistem' değiştiği takdirde mümkün olur. Şu an yaptığımız şeyse sistemi bedeli her ne olursa olsun ayakta tutmaya çalışmak" diyor."Gelecek çizgisel değil, öngörmek zor" Hermann, "Hiçbir şey, geleceği öngörmekten daha zor değil. Her türlü trend ve veriyi analiz edip türlü türlü senaryolar inşa edebilirsiniz ancak gelecek çizgisel değil" diye sözlerini sürdürüyor.