Korkut Eken'in kahrolduğu an!
Abone olPKK'yla uzun yıllar mücadele eden Korkut Eken, mücadele ettiği kişilerle aynı cezaevinde kalıyordu. Ancak DEP'lilerin tahliye haberi ile yıkıldı, hüngür hüngür ağladı.
Kapatılan DEP'in eski Milletvekillerinden Leyla Zana, Hatip
Dicle, Orhan Doğan, Selim Sadak cezaevinden erken salıverildi.
Yurtdışına kaçan kaçmış, kaçamayan mahkemelerde hesap vermişti.
Onlarla birlikte milletvekili olarak TBMM'ne gelenlerden Zübeyir
Aydar şimdi PKK'nın yeni adıyla Kongra-Gel'in başkanı. ''Kaçak''
milletvekilleri ise yine örgütün önde gelenleri... Yurtdışına kaçan
kaçmış, kaçamayan mahkemelerde hesap vermişti. Onlarla birlikte
milletvekili olarak TBMM'ne gelenlerden Zübeyir Aydar şimdi PKK'nın
yeni adıyla Kongra-Gel'in başkanı. ''Kaçak'' milletvekilleri ise
yine örgütün önde gelenleri... Leyla Zana ve arkadaşları ''Biz
PKK'nın siyasi kanadı değiliz''diyebilir mi? Cumartesi günü büyük
bir gövde gösterisiyle Diyarbakır'a gidecekler. PKK ile mücadele
edenler, bu uğurda canını verenler neredeyse birer ''vatan haini''
gibi gösterilme gayretleri var. Türkiye bir daha zor ve dar günler
yine yaşarsa kimler, nasıl görev yapacak merak ediyorum... ZANA'DAN
HABER: BUYURSUN KAHVE İÇELİM Kısa süre önce yazdığım ve 5.
baskısını yapan ''Madalyalı Mahkum'' isimli kitabımda Korkut
Eken'in cezaevi günleri önemli bir yer tutuyor. İşte ''Madalya
Mahkum'' kitabımdan bir bölüm: Bakın şu kadere, Korkut Eken,
yıllardır mücadele ettiği PKK'lılarla aynı cezaevine konuldu.
Eken'in konulduğu Ankara Ulucanlar Kapalı Cezaevi'nde, kapatılan
DEP'in eski milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan,
Selim Sadak da var. Bu cezaevinde 19 PKK'lı da bulunuyor. Eken,
cezaevine girmeden önce, ''Eğer benim cezaevime girişimi DEP'liler,
PKK'lılar görseler sevinç çığlıkları atarlar. Ellerinden gelse beni
cezaevine girişimde davul-zurnayla karşılarlar'' diyor. Adalet
Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun,
cezaevlerinde devlet otoritesinin sağlanması için büyük çaba
gösterdi. Başarısından dolayı Adalet Bakanlığı'nın ''Devlet
Nişanı'' ile ödüllendirilen ilk ve tek mensubu oldu. Eken'le
PKK'lıların aynı cezaevinde olmasının sorun olmayacağına
güveniyordu. Ama yine de yetkilileri bu konurda uyarmıştı. Cezaevci
yetkilileri kendisine PKK'lıların bulunduğu koğuş ile Korkut
Eken'in bulunduğu bölüm arasında bir bağlantı bulunmadığını, o
yüzden Eken'in can güvenliğini etkileyecek bir durumun söz konusu
olmadığını bildirdi. PKK ile mücadele eden timlerin önemli bir
bölümünü Korkut Eken eğitti. Korkut Eken Ankara Kapalı Cezaevi'nin
12. koğuşunda yatarken, bir kaç koğuş ötesinde ise onun mücadele
ettiği insanlar vardı. Korkut Eken'e bir haber ulaştı. ''Bizimle
uğraştı da ne oldu? Tutuklanmamızın en büyük nedenlerinden birisi
olmasına rağmen aynı kaderi paylaştık. Tanışıp konuşmak, birlikte
çay-kahve içmek istiyoruz'' deniliyordu. Korkut Eken, DEP'li eski
milletvekillerinin neler yaptığını en yakından bilen isimlerden
birisi. Onların telefonlarını dinlemiş, attığı adımlardan haberdar
olmuştu. Eken ''ben de konuşmak isterim'' dedi. PKK olayını,
şehitleri, kandırılan gençleri her şeyi tartışmak istiyordu.
Aslında Korkut Eken'in onlara, onların Korkut Eken'e anlatacakları
çok şey vardı. DEP'liler belki Eken'e cezaevine konulduğu için
gülecek, belki de onun devlete kırgın ve kızgın olduğuna ilişkin
sözler söyleyeceklerini sanıyorlardı. Eken'e sordum, ''asla ve asla
devletimin aleyhine konuşmam. Kimseye bugün de kırgın ve kızgın
değilim. Kaderimizde varmış'' karşılığını verdi. EKEN'İN GÖZYAŞI VE
APO İDDİASI Leyla Zana ve arkadaşlarının cezaevinden çıktığı
saatlerde, Bursa'dan arayan bir okuyucumuz ''Ben Kıbrıs gazisiyim.
Kanser hastasıyım. Ölmeden Korkut Eken'in cezaevinden çıkışını
görmek için dua ediyorum. Ne zaman çıkacak, ben görebilecek
miyim?'' diyordu. Korkut Eken 28 temmuz 2004 tarihinde Ayaş
cezaevinden çıkacak. Ama Eken için günler geçmiyor. Cvezaevine
girmeden önce konuştuğumuzda ''göreceksiniz ben cezaevinden
çıkmadan Leyla Zana ve arkadaşlarını tahliye edecekler'' diyordu.
En büyük korkusu da buydu. Gerçekleşti. Zana ve arkadaşları tahliye
oldu diye, bizi Avrupa Birliği'ne alacaklar diye bayram edenler
var. Korkut Eken, dün sinirinden hüngür hüngür ağlamış. Ziyaretine
giden yakınına şunları söylemiş: ''Göreceksiniz 2 yıl içinde
Abdullah Öcalan'ı da serbest bırakacaklar. Avrupa Birliği'ne
girebilmemiz için Apo'nun serbest kalmasını isteyecekler. Türkiye
bu isteği de yerine getirecek. O zaman bizler niye çalıştık, niye
bu kadar insan şehit oldu, bu kadarı yaralandı. Avrupa Birliği için
verilen tavizlerin sonu gelmeyecek. Elimizi verdik, kolumuzu
kaptırdık, şimdi gövde gidiyor. DEP eski milletvekilleri suçsuz mu?
Hepsinin suçu tespitli. Peki ne oldu da bunlar çıkarıldı?'' Korkut
Eken, cezaevinden olup bitenleri yakından izliyor. ''Ülkemizi çok
kötü günler bekliyor. Allah sonumuzu hayır etsin'' diyor. Eken,
DGM'nin iki kez mahkum ettiği Zana ve arkadaşlarının, dosyalarının
Yargıtay'daki hızına da şaşırdığını söylüyor. Korkut Eken'e,
cezaevine girmeden önce ''Sen de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne
başvur'' diyenler oldu. Dün olduğu gibi o zaman da onlara hep şu
cevabı verdi: ''Ben 50 yıl daha cezaevinde yatacağımı bilsem,
ülkemi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne şikayet etmem. Devletimin
aleyhinde beyanlarda bulunmam. Avrupalıya koz vermem. Ben, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti'nin mahkemelerinin verdiği karara karşı boynum
kıldan incedir.'' DÖNEMİN BAŞSAVCISI NE DİYOR? Nusret Demiral,
Leyla Zana ve arkadaşlarını sorgulayan, iddianameyi hazırlayan DGM
Başsavcısı'ydı. Dün telefonla, son gelişmeleri sorduğumda şunları
söyledi: ''Türkiye Cumhuriyeti Devleti kanunlarından çok Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi'nin tav siye kararları artık emir olarak
değerlendirilip uyum yasaları da ona göre çıkarılıyor. Son karar da
bu ortam içinde değerlendirildi. Mahkemenin takdiridir. Bütün bu
sorunların ortadan kaldırılması için böyle soruların sorulmaması,
böyle ortamın yaratılmaması için Yargıtay'da yapılacak duruşma günü
değerlendirmeye gidilseydi, böyle sorular gündeme getirilmezdi.''
Demiral, ''Zana ve arkadaşlarının serbest bırakılması, mahkumiyet
kararlarının kaldırılması demek değil. Çünkü daha önce Yargıtay'ın
aynı kurulu, mahkemenin kararını onaylamıştı. Bundan sonra
Yargıtay'ın vereceği karar üzerine görevlendirilecek mahkeme,
duruşmada bu kişilerle ilgili yeniden bir değerlendirmeye girer ya
da girmez.'' Nusret Demiral, ''Türkiye'de iki büyük tehlike var. Bu
tehlikelerden biri şeriat düzeni isteyen ümmetçilik, diğeri de
aşırı sol yapı içerisindeki bölücülük eylemleridir. Aşırı sol yapı
içindeki bölücülük eyleminin Türkiye'de son 20 yıl içinde PKK adı
altında yaptığı tahribatı yalnız Türkiye değil, tüm dünya
görmüştür. DEP içinde, PKK'nın siyasi kanadında görev almış
milletvekilleri vardı. DEP milletvekillerinin muakemeleri sonunda
eldeki kesin ve elverişli deliller çerçevesinde TCK'nun 125
maddesine göre kamu davası açılmıştı. Mahkemece ve Yargıtay
tarafından verilen kararlar çizgisinde, eylemleri bir terör
örgütünün içinde özel görev verilmiş kişiler olarak kabul gördü.
Buna göre de cezalandırıldılar'' diyor. ''TBMM LOJMANINDA
TERÖRİST'': İddianameyi hazırlayanlardan dönemin DGM Savcısı Talat
Şalk, serbest bırakılan DEP eski milletvekilleri için şunları
söylüyor: ''Milletvekili Orhan Doğan, TBMM lojmanında PKK'nrın dağ
kadrosunda görevli Abdülvahap Kandemir'i barındırıyordu. Örgütün
gönderdiği bu kişiyi tedavi ettiriyordu. Orhan Doğan'ın, Abdullah
Öcalan ile yaptığı telefon konuşmaları var. Şahitler var. Hepsi
yalancı kabul edilemez. Leyla Zana için su götürmez deliller var.
Leyla Zana, yanında Abdülcabbar Gezici ile birlikte, milletvekili
Sedat Edip Bucak'a gidiyor. 'Başkanım size gönderdi' deyip
konuşmalarını sağlıyor. Bunların hepsi kasete alındı. Apo'nun adamı
ve Leyla Zana, Siverek ve Hilvan'da PKK'nın yerleşmesine Sedat
Bucak'ın ses çıkarmamasını istiyordu. Bu konuşmalar dosyadaki
delliler arasında da bulunuyor. Antalya'da turistlerin de öldüğü
patlamadan sonra Leyla Zana, bir Alman televizyonuna yaptığı
açıklamada 'Antalya'ya gelen her turistin bıraktığı para,
Kürdistan'a bomba olarak atılıyor' diyordu. Bu bile onların PKK
olduğunu gösterir. '' Türkiye'yi zor günler bekliyor. Cumartesi
günü Diyarbakır'da planlanan gösteriler çoğumuzun yüreğini
sızlatacak gibi. Bırakın Abdullah Öcalan'ı da bu işi kökünden
bitirin artık...Yürekleri her gün kanatmaya hakkınız yok... Yazı:
Saygı Öztürk Kaynak : Gözcü Gazetesi