Korkut Eken anlatıyor
Abone olCezaevinden çıkan Korkut Eken, Gözcü yazarı Saygı Öztürk’e çarpıcı açıklamalar yaptı. Eken'in cezaevi günlerini anlattığı söyleşi çok tartışılacak.. İşte o röportaj:
Her zamanki gibi erken uyandı. Cezaevinde yaptığı gibi önce
gazeteleri okudu. Bu saatlerde Ayaş Cumhuriyet Savcısı Mustafa
Peker, cezaevinin bahçesinde olurdu. Nöbetçi erlerle selamlaşırdı.
İnfaz Koruma Memurları çaylarını demlemiş olur, birlikte çay
içerlerdi. Korkut Eken, “Savcı Beyi, askerleri, infaz koruma
memurlarını şimdiden özledim” dedi. Dile kolay tam 2,5 yıl onlarla
birlikte olmuştu. Kaç asker tezkeresini alıp gitmişti. Bazıları
hala Korkut Eken’e mektup gönderir, telefon eder, halını-hatırını
sorardı. Önceki gün evine gelmeden önce Anıtkabiri ziyaret etti.
Yakasında Türk bayrağı ve Atatürk rozeti takılıydı. Yanında silah
arkadaşları vardı. Terörün en azgın döneminde Olağanüstü Hal
Bölgesi’nde “Asayiş Kolordu Komutanlığı” yapan, yanından
“tamburalı” silahını ayırmadığı için “Tamburalı Paşa” olarak da
tanınan Emekli Korgeneral Hasan Kundakçı, hasta yatağından çıkıp
gelen Emekli Korgeneral Attila Kurtaran, Emekli Tuğgeneral Muammer
Ünal, Emekli Tuğgeneral Erdal Yurdakul, 1965 Kara Harp Okulu’ndan
Eken’in silah arkadaşları da vardı. Onların cezaevi kapısı önünde
kendisini karşılamaya gelmesi Eken’i son derece duygulandırmıştı.
Ne diyeceğini bilemiyordu. Özel Birlik Komutanlığı döneminde
Eken’in tim komutanı olan Emekli Albay Zeki Önal ise cezaevine
girdiği günden bu yana komutanını her fırsatta ziyaret etmiş,
ailesinin yalnızlık çekmemesi için o da evini İstanbul’dan
Ankara’ya taşımıştı. İLK ZİYARET GÖZCÜ’YE Korkut Eken’i cezaevine
girmeden kısa süre önce tanıdım. Kendisiyle Türk basınında ilk ve
tek röportajı ben yaptım. “Devletin Derinliklerinde”, “Madalyalı
Mahkum” kitaplarımı yazarken kendisiyle defalarca görüştüm.
Konuştukça, kendisiyle ilgili dosyaları inceledikçe, silah
arkadaşlarıyla konuştukça, aile fertlerini tanıdıkça Eken
hakkındaki düşüncelerim de değişti. Onun için yazılarımda “Efsane
Yarbay” sözcüklerini kullanmaya başladım… Korkut Eken’i cezaevinde
bulunduğu dönemde fırsat buldukça ziyaret ediyordum. Cezaevinin
çayı bir başka oluyor. Zaten mahkumun çayından, sigarasından başka
neyi var ki…Çaylarımızı yudumlarken ben öğrenmek istediklerimi
soruyordum. Ancak Korkut Eken “devlet sırrı” olan hiçbir konudan
söz etmedi ve sıkça “o konu benimle mezara gider” diyordu. Ancak
şunu hep söylüyordu, “suçlu olsam şerefim üzerine, çocuklarımın
üzerine yemin ediyorum ki bunu açıklar, cezamı da seve seve
çekerdim.” Korkut Eken’in önceki gün evi ziyaretçilerle doluydu.
Gelen-giden hiç eksik olmadı. Gecenin geç saatlerine kadar Eken’in
evi doluydu. Nasıl mutlu olmasın, torunu ve adaşı Korkut biraz daha
büyümüştü. Cezaevine girmeden önce hamile olan gelini Nihal bir
çocuk daha dünyaya getirmişti. Ona da Kutay adını verdiler. Dede
Korkut, Kutay’ı severken, torun Korkut kardeşini kıskanıyordu…
Korkut Eken, dün sabah evinden dışarıya çıktı. Bir demet çiçek
yaptırdı. GÖZCÜ Gazetesinin Cinnah Caddesi 8 numarada bulunan
bürosuna geldi. Eşimin göz ameliyatı için hastaneye gitmem
gerekiyordu. Korkut Eken, beni yalnız bırakmadı ve birlikte
hastaneye gittik. Eşim ameliyattayken, hem ameliyat heyecanını
yaşıyor, hem de Korkut Eken'le röportaj yapıyordum. “OĞUL…OĞUL BEN
ŞEHİT ANASIYIM” Hastanenin bahçesinde bir köşeye çekilip Korkut
Ekin'le daha sohbete başlayacaktık ki, bir genç geldi, “Efendim
geçmiş olsun. Ben Emniyet mensubuyum. Şehit kardeşiyim” dedi. Eken,
kalkıp gencin yanaklarından öptü. Sessizce oturdular. Hiç
konuşamadılar… Yanlarına hastanede görevli bir bayan geldi,
“Efendim kendim ve nişanlım adına ellinizi öpmek istiyorum” dedi.
Eken elini öptürmek istemedi. Genç kız, öpmek için uğraştı. Elinden
öptü, “geçmiş olsun” dileklerini de sunup yanından ayrıldı. Bir
hanım yaklaştı. Telaşlıydı. “Eken’in tam karşısına geldi,
“oğul..oğul sen biliyor musun ben de şehit anasıyım” dedi. Ulviye
Tuğ, oğlu Abdülkadir Tuğ’u Hakkari’nin Çukurca ilçesi kırsalında
kaybetmişti. Aslan gibi oğlunun cesedini PKK’lı teröristler
delik-deşik etmişti. Oğlunu 20 Eylül 1994’de şehit etmişlerdi. O
hep “vatan sağolsun” dedi. O ana, hep ağladı. O ana, hep
rüyalarında oğluyla konuştu. Her rüyanın ardından oğlu için
ağladı...ağladı. O ağlaya ağlıya gözden olmuş. Şimdi göz
hastanesine ameliyat için getirilmişti. KORKUT EKEN’E SİYASİ SORU
Çayımızı içerken Eken’e, “Cezaevinde ikram ettiğiniz gibi olmasa da
çayımız fena değilmiş” deyip sohbetimize devam ediyoruz. Eken’e,
“Korkut Eken’in siyasetle bir ilgisi olacak mı?” diyorum. Şunları
söylüyor: “Herhangi bir siyasi partiye girmek gibi bir niyetim yok.
Bir-ikisi hariç siyasi partilerde dostlarım var. Herkesle
görüşüyorum. Beni parti ayrımı gözetmeden onlar da cezaevinde
yalnız bırakmadılar. Dostluk, arkadaşlık ayrı, siyasi görüş ayrı.
Cezaevinde bana her görüşten insan geldi. Hepsinden çok yakın ilgi
gördüm. Hiçbirisi için şu partiden, bu partiden diye ayrım yapmam.
Cezaevinde bulunduğum dönemde DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ın hep
ilgisini gördüm. BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, tahliye
olurken beni karşılayanlar arasındaydı. DYP Genel Başkanın
cezaevine gelmesi benim DYP’li olduğumu, BBP Genel Başkanının
cezaevi çıkışında karşılaması senim BBP olduğumu göstermez.” “MİLLİ
YOL” GRUBU İLE İLGİSİ NE? “Milli Yol” dergisi ve aynı isimli
internet sitesinde Korkut Eken önemli yeri var. Eken’in cezaevinden
çıkışışı sırasında yapılan karşılamada da bu grubun çabaları var.
Ancak, karşılama ile ilgili asıl organizasyon, Eken’in tim komutanı
Emekli Albay Zeki Önal yürüttü. Korkut Eken’e, “Milli Yol” grubuyla
ilişkisini sordum. Şunları söyledi: “Kendilerine ‘Milli Yol’ adını
veren gruptan bazı gençler cezaevinde ziyaretime gelmişlerdi. Bir
dergi çıkaracaklarını, dergide fotoğrafını yayımlamak istediklerini
belirttiler ve bu konuda iznini istediler. Ben de resmimi
kullanabileceklerini söyledim. Ancak öyle bir hal aldı ki ‘Milli
Yol’ sanki benim bir kuruluşummuş gibi görülmeye başlandı. ‘Milli
Yol’la, internet sitesi ve dergisiyle bir ilgim yok. Yalnız onlarla
değil, herhangi bir siyasi partiyle, sivil toplum örgütüyle de bir
bağım yok. Şu anki düşünceme göre de olmaz. Beni bir ‘Milli Yol’ da
bir başka grupla, belli bir siyasi görüşle değil bütün Türk
Milletiyle kucaklaşmak istiyorum. Milli Yol grubu konusu istismar
ediliyor. Gençler beni seviyor. Ben de onları seviyorum. Ancak
sevgi başka, siyasi görüş başka.” Korkut Eken’e, “DEHAP’lıları da
aynı ölçüde seviyor musunuz?” diye soruyorum. “Hayır. Onlarla kan
uyuşmazlığım var. Vatanı bölmek isteyenleri sevmem. Mücadelem her
zaman vatanı bölmek isteyenlerle olur” karşılığını veriyor. EKEN,
AĞAR İÇİN NE DEDİ? Korkut Eken, bugün Ankara’dan ayrıldı. Eşi ve
çocuklarıyla dinlenecek. Eken’e ulaşmak için arayanlar, numarasını
bizden öğrenmek isteyen çok sayıda okuyucumuz oluyor. Ancak onlara
bu konuda yardımcı olamıyorum. Korkut Eken de mutlaka geçimini
sağlamak için çalışmak zorunda. Ne iş yapacağını kendisi de
bilmiyor. Ancak , geçimini sağlayabilmek için çalışmak zorunda.
Kuşkusuz bu demek değildir ki Korkut Eken her şeyden elini çekti.
Eken, “vatan için her zaman, her şartta göreve hazırım” derken ses
tonu da alabildiğine kararlıydı. Eken’e, cezaevi günlerini
soruyorum. “İnanın Savcı Mustafa Beyi daha şimdiden özledim.
Oradaki askerleri, infaz koruma memurlarını, Ayaşlı dostlarımı
özledim” karşılığını veriyor. Gerçekten Ayaşlıların çoğu, Korkut
Eken’e çok büyük sevgileri, saygıları vardı. Şehit ailelerinin,
gazilerin, yurdun dört bir yanından insanların cezaevinde bulunduğu
sürece kendisini yalnız bırakmadığını anlatıyor. Hepsine yürekten
teşekkürlerini belirtiyor. DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ın, Korkut
Eken’i evinde ziyaret etmesini bazı çevrelerin yorumlayışı da
farklı oldu. Bu ziyareti Eken’e sordum. Şunları söyledi: “Cezaevine
girerken de Mehmet Ağar yanımdaydı. Her bayram namazından sonra
cezaevine gelip beni ziyaret etti. Bekir Aksoy da yalnız
bırakmayanlardandı. Şu parti, bu parti değil, önemli olan dostluk,
arkadaşlık, vefa.” KÖKENİ NE OLURSA OLSUN, ÖNEMLİ OLAN… Mehmet
Ağar’la ilgili sözlerinin ardından Eken, çayından bir yudum daha
içte ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Beni kimse şu parti, şu
kuruluşla özdeşleştirmesin. Ben Türk milletini kucaklamak
istiyorum. Benim karşı olduğum, hep karşı olduğum ülkemizi bölmek
isteyenlerdir. Vatanını, bayrağını, seven ülkemizin her kesimindeki
insanlarla dostum. Bunların kökeni ne olursa olsun, kendisini
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kabul eden herkesle
dostum…Güneydoğu’da PKK’ya karşı, onların siyasi destekçilerine,
finanse edenlere karşı omuz omuza mücadele ettik, çarpıştık. Bu
mücadelede Siverek’te Sedat Bucak’ın, Şenoba’da Hazım Babat’ın,
Cizre’de Kamil Atağ’ın, devlet yanlısı aşiretlerin çabaları
unutulmaz.” “BORDO BERE, HAYAT FELSEFEM” Korkut Eken, cezaevinden
çıkarken, şehit anaları Eken’e yıllarca başında onurla taşıdığı
bordo bere armağan etti. Eken, beresini başına geçirip kendisini
karşılamaya gelenleri selamladı. Dün bordo beresinden söz ederken,
gözlerindeki rahatsızlık hep takılı olan güneş gözlüğünü çıkardı.
Gözlerinin içini gülüyordu. Gazetedeki bordo bereli fotoğrafına bir
kez daha baktı ve şunları söyledi: “O bordo bere var ya, o bordo
bere. İşte o benim her şeyim. O bere benim hayat felsefem. Benim
için her şeyden kıymetli. O bere benim her zaman vatan hizmetinde
olduğumun işaretidir. Bordo blerem için ölmeye hazırım. Cezaevi
kapısında bereyi verdiklerinde çok duygulandım, çok heyecanlandım.
Hele orada komutanlarımı, hasta yatağından kalkıp gelen
komutanlarımı, silah arkadaşlarımı cezaevi kapısında görünce sanki
göreve gidiyormuş gibiydim. Karşılamak için gelen vatandaşlarımız
bana gurur, onur verdi. O organizasyon bütün Türk milletinindir”
dedi. “RAHATIM, GURURLUYUM, ONURLUYUM” Korkut Eken’e “geldi geçti,
gerçekten suçsuz olduğunuza inanıyor musunuz?” diye sordum. Şunları
söyledi: “Evet, inanın suçsuz yere yattım. Kolay mı 6 yıl hapis
cezası almak, kolay mı 2,5 yıl cezaevinde yatmak. Bu cezayı almakta
belki benim de kabahatim oldu. Çünkü doğru-dürüst bir savunma bile
yapmadım. Çünkü duruşmalardan ilk celsede vareste tutuldum. Bu çok
anlamlıydı. Bir ilk duruşmaya, bir son duruşmaya gittim. İlk
duruşmada vareste tutuldum yani davaya gelmeme gerek görülmedi, son
duruşmada ise en büyük ceza bana verildi. O dönemde herkes benden
vebalı gibi kaçıyordu. Cezaevinde yattım, çıktım. Şunu söylemek
istiyorum: gururluyum, onurluyum, vicdanen rahatım.” Bir okurumuz
aradı. Bende sanki numarası varmış gibi bir Korkut Eken’in
telefonunu istiyordu. 21 Mayısçı Subaylar Derneği Başkanı İlker
Tansukan’a, “size bir sürpriz yapmak istiyorum” dedim ve Eken’e
telefonu uzattım. Eski askerler nasıl da derin bir konuşmaya daldı…
Sessizce dinledim. Korkut Eken hastaneden ayrılırken, orada
bulunanlar, onu yolcu etmek için kapıya toplandı. Sevgi, saygı
sözcükleri altında Eken bir otomobile binip uzaklaştı… Söyleşi:
Saygı Öztürk Kaynak: Gözcü Gazetesi