Korgeneral Mehmet Şanver'den Semih Terzi açıklaması
Abone olFETÖ'nün darbe girişimi sırasında Eskişehir'deki Muharip Hava Kuvvetleri Komutanı olan emekli Korgeneral Mehmet Şanver, darbeci tuğgeneral Semih Terzi'nin 100 kadar personeliyle Ankara'ya gelmek istediği uçakları verdirmemiş.
Emekli Korgeneral Mehmet Şanver, darbe girişimi gecesi düğüne
yapılan baskın sırasında yaşadıklarını anlatarak, "Gelin ve
damadın üzerine bile silah doğrultup, pointerlerle (hedef
işaretleyici) insanların tehdit etmişler. İyi ki görmedik. Ben
beyaz gelinlik üzerinde pointer görseydim, o zaman olaylar farklı
olurdu. O masum, dünyanın en masum işini yapan iki kişiye böyle
haince davranabilecek kadar gözleri kararmış" dedi.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Eskişehir'deki Muharip Hava Kuvvetleri Komutanı olan emekli Korgeneral Mehmet Şanver, Akıncı Üssü davasında müşteki sıfatıyla Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen Akıncı Üssü davasının duruşmasına ifade verdi.
'EMİRLERİN CERİDEYE KAYIT EDİLMESİNİ
EMRETTİM'
Darbe girişimini öğrendikten sonra dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı
Abidin Ünal ve orada bulunan generallerle birlikte kriz masası
oluşturduklarını ve karşı faaliyetleri telefonlarla organize
ettiklerini söyleyen Şanver, "Eskişehir Birleştirilmiş Hava Harekat
Merkezi'nde (BHHM) nöbetçi olan (davanın sanıklarından) Tuğgeneral
Recep Ünal ile sürekli görüşüp talimatlar verdim. Sürekli emirlerin
cerideye (kayıt defteri) kaydedilmesi konusunda ikaz ettim. Emir
veren emir alan komutanların cerideye kayıt edilmesi için emir
veriyordum ve Recep Ünal da 'başüstüne' deyip uyguluyordu"
dedi.
'EFKAN ALA'NIN UÇAĞINA YÖNELİK KALDIRILMA FAALİYETİ
OLDUĞUNU ÖĞRENDİM'
BHHM'deki Recep Ünal ile bir görüşmesinde Erzurum'daki uçakların
kalkış için hazırlık yaptığını öğrendiğini söyleyen Şanver,
"Emrimiz kesindi. Bizden izin almadan uçuş yapmak yoktu. 'Nereden
çıktı bu scramble' (kalkış için hazır bekletme) dedim. Hava
Kuvvetleri Harekat Merkezi'nden alınmış, Mutlu general aramış
galiba, cerideden öyle okudum ben. Ancak bana onu söylemedi.
'Derhal iptal ediyorsun scramble. İptal et duyacağım' dedim. O
'Scramble iptal' dedi. Ben de duydum telefonda. Daha sonra ceride
kayıtlarından bu uçakların, dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın
uçağına yönelik kaldırılma faaliyeti olduğunu öğrendim" diye
konuştu.
Bir süre sonra Recep Ünal'ın telefonuna çıkmadığını ve Albay
İsmail Ünal ile konuştuğunu ve emirleri onun aracılığıyla verdiğini
anlatan Şanver, "Kriz masasında kaleme aldığımız 5 emri Albay
İsmail Ünal'a gönderip, 'bunu bir generalin emri ile yayınla'
dedim. Emir, saat 00.11 sıralarında Recep Ünal imzasıyla
yayınlamış" diye konuştu.
'SEMİH TERZİ, EMRİME KARŞI ALBAYA KÜFÜR
ETMİŞ'
Bu faaliyetler sırasında Semih Terzi olayı yaşandığını belirten
Şanver, "Harekat merkezindeyiz, herkes orada, emir ortada.
Diyarbakır'dan iki uçak istenmiş. Diyarbakır bana bağlı, 202 filo
bana bağlı. Ama başka bir kuvvete uçak tahsis etme yetkisi daha üst
seviyedeydi. Kimse karar vermeyince ben dedim ki 'vermeyeceksiniz'.
Çünkü uçuş bizim kontrolümüzde değil. Çok zor bir karar. Bu kararı
verirken çok zorlandım. Ben darbeye karşı harekat yapan bir
faaliyeti mi engelliyorum, yoksa darbeye destek amaçlı bir
faaliyeti mi engelliyorum. Ama bu karar bana ait. 'Vermeyeceksiniz'
dedim. Söyledim, ilettiler. Sonra tekrar ilettiler bana. Birliğinin
ateş altında olduğunu söylüyor. Üstelik oradaki albaya küfür etmiş.
'Siz ne yapmak istiyorsunuz' diye. Ben de kararımda direttim.
'Hayır vermeyeceksiniz' dedim. Bizim kontrolümüz haricindeki
faaliyetlere Hava Kuvvetleri olarak biz destek vermeyeceğiz.
Vermedik. Sonra öğrendim Semih Terzi olayını ve rahmetli şehidimiz
Ömer Halisdemir'in cansiperane görevini. Bizim de bu olayda, bu
şekilde bir katımız olmuş. Bu da bizim ayrıca tarihe düşecek notlar
olarak geçti" ifadelerini kullandı.
BASKIN ANINI ANLATTI
İstanbul Moda'daki düğünün sahibi Şanver, düğüne 75 generalin
davetli olduğunu, ancak 24 generalin katıldığını ifade etti.
Şanver, düğün baskını sırasında yaşananları ise şöyle anlattı:
"Kamuflaj kıyafetli, kafasında kasklı, gece görüş kameraları, tam harp nizamlı Hava Kuvvetleri korumaları ve MAK timi elemanları belirdi. Komutana, (dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal) 'komutanım sizi korumaya geldik' dediler. Komutana, 'komutanım bunlar bizi korumaya geldiyse, biz burada çalışıyoruz. Dışarı çıkıp bizi dışarıda korusunlar' dedim. Komutan, 'Ben sizi çağırmadım, sizi buraya kim gönderdi' diye sordu. 'Emir böyle, yüksektir' diye karşılık verdi. Komutan, 'o zaman çıkıp bizi dışarıda koruyun' diye bizzat kendi koruma şefine emir verdi. Adam dinlemedi. Bu sırada General İsmail Güneykaya ayağa kalktı, çıkmak istedi, Astsubay mani oldu. Tartıştılar. Astsubay silahını çıkarttı, mermiyi namluya sürdü. Önce Güneykaya'ya yöneltti, sonra yanından, sol tarafından bir el ateş etti. 'Bizi zor kullanmaya mecbur etmeyin' dedi. Ben düğün sahibi olmanın sorumluluğu ile Güneykaya'nın yanına gidip oturmasını istedim.
GELİN VE DAMADA SİLAH DOĞRULTMUŞLAR
Durumun ciddiyetini anladık. Olayın vahameti bir kat daha arttı.
Bir ara emir subayına, 'çocukları buradan uzaklaştırın' dedim. Daha
sonra öğrendim; gelin damadın üzerine bile silah doğrultup,
pointerlarla insanları tehdit etmişler. İyi ki görmedik. Ben beyaz
gelinlik üzerinde pointer görseydim, o zaman olaylar farklı olurdu.
O masum, dünyanın en masum işini yapan iki kişiye böyle haince
davranabilecek kadar gözleri kararmış, bir zamanlar silah arkadaşı
bildiğimiz insanlar, kimisi özür diliyor, 'bunları size
yaşattığımız için' diye, kimisi de tehdit ediyor. İyi ki bu
direktifi vermişiz ve çocukları oradan uzaklaştırmışız."
'KURTULDUK AMA KİMDEN KURTULDUK'
Derdest edildikten sonra bir helikopterle İstanbul üzerinde
gezdirildiklerini, bu süre içinde 6-7 farklı yere helikopterin
iniş-kalkış yaptığını anlatan Şanver, sabah saatlerinde Akıncı'ya
götürülüp, elleri ve ayakları bağlanarak bir odaya kilitlendiğini
söyledi. Şanver, kurtulma anını da şöyle anlattı:
"Sabah Akıncı'da tutulduğum odaya siyah takım elbiseli bir tümgeneral olduğunu söyleyen bir kişi girdi. 'Komutanım kurtuldunuz, geçmiş olsun' dedi. Kendi kendime 'kurtulduk da kimden' diye sordum. Yani bir zamanlar törenle karşılandığım üste, silah arkadaşımız bildiğimiz üst komutanı, harekat komutanı, göz bebeğimiz pilotlardan mı kurtulduk. Düşman bölgesine düşsek, kurtaracaklarından zerre kadar şüphemiz olmayacak MAK timlerinden mi kurtulduk? Bizzat silah teçhizatını onayladığım, daha modern imkanlarla görev yapmasını sağlamaya çalıştığım, komutanları emanet ettiğim komutan korumalarından mı kurtulmuştuk? Kimden kurtulmuştum ben? Bu nasıl bir düşmanlıktı. Bu nasıl bir görev anlayışıydı? İnsanın kurtulduğuna bile sevinesi gelmedi."
'HERHALDE DÜNYA TARİHİNDE BÖYLE BİR KURTARMA
YOKTUR'
Odadan çıktığında karşısında Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal'ı
gördüğünü belirten Şanver, "Ben o ana kadar komutanın Akıncı'da
olduğunu bilmiyordum. 'Geçmiş olsun' dedi. Ben de 'size de geçmiş
olsun komutanım' dedim. 5 dakika sonra ikinci komutanımız Akın
Öztürk geldi. Elinde makas. 'Geçmiş olsun Şanver' deyip kelepçeyi
kesti. Makası almak istedim ayaklarımdaki kelepçeyi ben keseyim
diye. Müsaade etmedi, eğilerek ayaklarımdaki kelepçeyi keserek,
bizi kurtardı. Herhalde dünya tarihinde böyle bir kurtarma yoktur.
Hava Kuvvetlerinin 3'üncü kıdemdeki adamı ilk iki komutanı
tarafından kurtarılıyor. Böyle bir kurtarılma hikayemiz var" diye
konuştu.
'ÜLKEMİZİN NELER YAŞADIĞINI O ZAMAN GÖRDÜK'
Akıncı'dan Akın Öztürk, Yaşar Güler, Abidin Ünal ile birlikte
ayrıldıklarını belirten Şanver, "Yolda polis kontrol noktaları
vardı. Önce bizi biraz sorguladılar. Anlam veremedim. Arabalarda 4
yıldızlı plaka var. Daha sonra memleketimizin başına neler
geldiğini gördükçe, binaların hallerini, barikatları gördükçe
ülkemizin neler yaşadığını o zaman gördük" dedi.
'DÜĞÜNE KATILACAĞINI BİLDİREN 4 GENERAL
KATILMADI'
Daha sonra 6 generalle birlikte İstanbul'a geçtiklerini ve Sabiha
Gökçen Havaalanı'nda ifade için alıkonulmasını anlatan Şanver,
düğüne gelmeyen komutanlarla ilgili sorulan soruya, "Düğün sahibi
benim, davetiyeleri ben verdim. Akın Öztürk düğüne gelmeyeceğini
bildirdi. 75 generale davetiye verdim. Bunların 66'sı havacı
general. Bunların 24'ü katıldı düğüne. Onlar katılacaklarını
bildirdiler ve katıldılar. Katılmayacağını bildiren arkadaşlarımız
da katılmadılar. Bunun içerisinde Akın Öztürk generalimiz de dahil.
Ama katılacağını bildirip katılmayan 4 general var. Bunlar
Tümgeneral Kubilay Selçuk, Tuğgeneral Hakan Evrim, Tuğgeneral Emin
Ayık ve Tuğgeneral Bekir Ercan Van. Sonradan da bunların darbede
aktif olarak görev yaptıklarını gördük maalesef" şeklinde
konuştu.
'BU DARBENİN ÖTESİNDE, HAİNLİK'
İfadesinin ardından şikayetçi olduğunu, mahkemeye katılmak
istediğini belirten Şanver, Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın,
"Buradaki sanıklar darbe girişiminden bilgileri olmadığını, korumu
için düğüne gittiklerini sandıklarını söylüyorlar. Bu konuda ne
diyorsunuz" şeklindeki sorusuna, "Bir generale astsubay silah
sıkıyorsa, elini kolunu bağlıyorsa, bu darbenin ötesinde, darbe
olmayacaksa ne olacak. Böyle güvenlik tedbiri mi olur? Bu darbenin
ötesinde bir faaliyet, bu isyan, bu kalkışma, bu hainlik" diye
cevap verdi.