Komplo ve provokasyonların tarihi yazıldı!
Abone olKomplolar ve provokasyonlar sarmalında Türkiye'de vuku bulmuş 23 komplo ve provakasyonun perde arkasını ibretle okuyacaksınız.
Bazı ülkelerde ardı ardına “komplo”lar kurulur, “provokasyon”lar
düzenlenir. Ülkemiz bu konuda hayli “bereketli” bir ülkedir. Her
dönem muhtelif odaklarca tertiplenen komplo ya da provokasyona
maruz kalır. Bazen “uluslar arası” bazen “yerli” çoğu kez de “iç
içe” çalışan komplo ve provokasyon merkezleri kurdukları
tezgâhlarla gündem oluştururlar. Türkiye’nin yakın tarihi ne yazık
ki bunların sergiledikleri “operasyon”larla doludur. Böylelikle
“siyasetin patolojik yüzü” diyebileceğimiz komplolar hayatın
çekilmez ve ayrılmaz bir parçası haline gelir. Öyle görünüyor ki,
bu konudaki geçmiş sicilimiz ne yazık ki pek parlak değil!
Kitap, “Menemen Vakası”ndaki komplo sorularından
başlayarak, “İzmir Suikastı”nın sonuçlarını, Nazım
Hikmet’in hapse atılışındaki gerçek nedenden “Tan Matbaası
Baskını”na, 6-7 Eylül 1955’te Selanik’te
“Atatürk’ün Evine Bomba Atıldı” kışkırtmasıyla
İstanbul azınlıklarına girişilen saldırılara, Taksim’de
“Kanlı Pazar Provokasyonu” ile başlayan sürece,
generallerin kavgasının bir sonucu olan “Bomba
Davası”na, 12 Mart’ta Kültür Sarayı yangınına
değiniyor.
Bu eksende kitap 1 Mayıs 1977 katliamının aslında bir
“darbe planı”nın basamağı olduğu ve hemen akabinde
orduda yapılan “temizlik hareketi”ne, Malatya
Belediye Başkanı Hamid Fendoğlu’na gönderilen bombalı paketin
sonuçlarına, “mezhep çatışması” görünümlü
Kahramanmaraş, Çorum olaylarına, 16 Mart’ta İstanbul
Üniversitesi’nde öğrencilere yönelik katliama, Gazi mahallesi
olaylarından “Sivas Madımak Otel” cinnetine, Ecevit’e yönelik
“Troyka Komplosu”ndan, Danıştay baskınına kadar
olmuş toplamda 23 komplo ve provokasyonu bir bir inceleyip, belli
başlıklar altında bir muhasebesini çıkartıyor.
Yaptığı işi bir tür “derin tarih arkeologluğu”na benzeten Yazar
Atilla Akar kitabın önsözünde şunları vurguluyor:
“Burada yaptığımız iş bir anlamda “derin tarih
arkeologluğu” olarak tanımlanabilir. Tarihin karanlık
yönlerinin kendi “arkeologları”na ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bu
dehlizleri dolaşırken hem ürperiyorum hem de labirentlerin en
derinine inmek istiyorum. Karşıma vampir yarasalar, zehirli
akrepler, örümcekler, yılanlar ve çıyanlar çıkıyor. Elimdeki
“gerçek meşalesi”ni salladıkça sağa sola kaçıştıklarını görüyorum.
Arada gölgeler kıpırdanıyor, hayaletler peydah oluyor. Bulduğum
izleri anlamaya, ulaştığım yazıtları çözmeye çalışıyorum. Kimisini
çözebiliyorum kimisi sadece “ipucu” düzeyinde kalıyor. Her
halükârda aramaya devam ediyorum.”
Ülkenin çok uzun zamandır bir “komplolar ve provokasyonlar
cumhuriyetine çevrildiğini” ileri süren Akar, komplo ve
provokasyonların devlet içi çatışan güçlerin sıkıştıkça
birbirlerine ve topluma karşı uyguladıkları bir “strateji” olduğunu
belirtiyor. Komploları “tarih içinde iktidar mücadelesinin ayrılmaz
bir parçası” olarak tanımlayan yazar, komplocu güçlerin her dönem
var olduklarını ve siyaseti de kriminal bir hale getirdiklerini
vurguluyor.
Atilla Akar böylelikle uzun zamandır üzerinde çalıştığı kitabıyla
ülkemizde vuku bulmuş toplamda 23 komplo ve provokasyonun perde
arkasını objektif bir gözle okuyucularının ilgisine sunuyor.
Bizleri hem tarihi hem de vicdani bir “hesaplaşma”ya zorluyor…
Türkiye Komplolar ve Provokasyonlar Tarihi / Derin Yapının Parmak
İzleri tarihten “ders” almak isteyenler için yazılmış bulunuyor.
Ülkemizdeki kanlı tezgâhların kronolojik bilançosunu gözler önüne
sermesi eseri apayrı bir yere koyuyor.