Komisyonda misyonerlik tartışması
Abone olTBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Başbakanlık ve bağlı kuruluşların 2005 yılı bütçesi görüşülürken, komisyonda görüşmeler arasına misyonerlik tartışmaları girdi...
AK Parti Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya, Türkiye'de ''ciddi
boyutta misyonerlik faaliyeti yapıldığını'' ifade ederek, ''her eve
Kuran meali gönderilmemesine karşın, İncil gönderildiğini''
söyledi. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Başbakanlık ve bağlı
kuruluşların 2005 yılı bütçesinin görüşmelerine devam ediliyor. AK
Parti'li Uzunkaya, komisyonda yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer'in katıldığı Din Şurası'nda yaptığı laiklik
tanımına dikkati çekti. Uzunkaya, ''Sayın Cumhurbaşkanımızın din
konusunda bilgi aldığı, danıştığı yetkin bir kişi var mıdır, bunu
merak ediyorum. Toplumda asla kabul görmeyecek bu laiklik tanımını
belli bir uzman kadrosundan mı almıştır?'' dedi. ''Din konusunda
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yetkin olduğunu, özellikle AB
sürecinde din faktörünün önemli yer tuttuğunu'' söyleyen Uzunkaya,
''İnanıyorum ki bu din çok güzel anlatılırsa, öğretilirse, AB'de
ateistler dışında herkes İslam'a karşı sempati duyar'' görüşünü
ifade etti. UZUNKAYA'YA GÖNDERİLEN İNCİL... Kendisine gönderilen
İncil'i milletvekillerine gösteren Uzunkaya, CHP'li
milletvekillerinin ''Bize gelmedi'' demeleri üzerine, ''Herhalde
sizin dine bakışınızda bir sakatlık var ondan size göndermediler''
karşılığını verdi. Komisyon Başkanı Sait Açba'nın ''Sizden başka
kimseye göndermemişler, öyle anlaşılıyor'', CHP Balıkesir
Milletvekili Ali Kemal Deveciler'in ise ''Sizin ihtiyacınız var,
ondan sadece size göndermişler'' demesi üzerine Uzunkaya,
Türkiye'de ciddi boyutta bir misyonerlik faaliyeti bulunduğunu ve
her eve İncil gönderildiğini öne sürdü. Uzunkaya, ''Oysa biz
insanımıza bir Kuran meali bile gönderemiyoruz. Bizim insanımızın
eline, İncil'den önce Kuran geçmeli'' dedi. ''YABANCILARIN ELİNE
BELGE VERDİK'' CHP İstanbul Milletvekili Birgen Keleş, dış
politikada dostluk ve arkadaşlığa yer olmadığını, ülke çıkarlarının
önemli olduğunu ifade ederek, bu nedenle söylem ve uygulamanın
birbiriyle tutarlı olması gereğine işaret etti. Başbakanlık
bünyesindeki bir kurulun çalışmalarıyla yabancıların eline uzun
süre kullanabilecekleri bir belge verildiğini savunan Keleş,
''Çağdaş olmayan kıyafetlerle yabancıların karşısına çıkmakla, zina
ile ilgili taleplerle tutarlı olabilir misiniz?'' diye konuştu.
Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu temsilcileri ile görüştüğünü
ifade eden Keleş, kendisine, AB İlerleme Raporu'na ''ucu açık
müzakere'' ibaresinin, zina ve benzeri tartışmalar nedeniyle
konulduğu bilgisinin verildiğini aktardı. ''İFTAR ÇADIRLARI'' CHP
Aydın Milletvekili Mesut Özakcan, ''İftar çadırlarında fakirlerle
birlikte çorba içmek Başbakan'ın popülaritesini artırabilir. Ama
yoksulluk gerçeğini ortadan kaldırmaz'' dedi. Köylü, çiftçi ve
yoksulların durumunun kötü olduğunu savunan Özakcan, ''Başbakan'ın,
zinayı, Fransa'ya gittiğinde türbanı düşündüğü kadar, köylü ve
çiftçiyi düşünmesini bekliyoruz'' diye konuştu. CHP Trabzon
Milletvekili Akif Hamzaçebi, iftar çadırlarının etkin bir sosyal
yardım olmadığını gösterdiğine işaret ederek, bunun, sosyal
yardımların organize olamamasından kaynaklandığını vurguladı.
''ANAYASA FIRLATILMAZDI'' AK Parti Denizli Milletvekili Osman Nuri
Filiz, Başbakanlığın, Cumhurbaşkanlığı ile Hükümet ve TBMM arasında
koordinasyonu sağlamakla görevli olduğunu belirterek, ''Bu
koordinasyon iyi sağlanmış olsaydı, Anayasa fırlatılıp ekonomi alt
üst olmazdı'' dedi. TBMM'ye sevk edilen yasa tasarıları konusunda
sıkıntı yaşandığını, Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Dairesi'nin
iyi çalışmadığını savunan Filiz, bu konudaki eksikliklerin
giderilmesini istedi. ŞAHİN: -''BEN DE SPORDA ŞİKE, ŞAİBE
İDDİALARINDAN RAHATSIZIM'' Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali Şahin, kendisinin de spordaki, ''kirlilik, şike, şaibe''
iddialarından rahatsız olduğunu belirterek, ''Meclis bu olayları
enine boyuna araştırmalı, bazı tespitlerde bulunmalı ve bize
yardımcı olmalıdır'' dedi. Şahin, Başbakanlık ve bağlı kuruluşların
bütçeleri üzerindeki eleştiriler ile kendisine yöneltilen soruları
yanıtladı. Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu'nun ''Azınlık
Raporu'' ile ilgili eleştirilere değinen Şahin, bu kurulun kendi
hükümetleri döneminde kurulmadığını ve üyelerinin de kendileri
tarafından atanmadığını ifade etti. 2000 yılında çıkan bir Kanun
Hükmünde Kararname'ye dayanılarak İnsan Hakları Başkanlığı'nın
kurulduğunu ve yine aynı kararnameye dayanarak kurulun oluşturulmuş
olduğunu anımsatan Şahin, ''Benim en son aldığım bilgiye göre, bu
kurulun 78 üyesi bulunuyor. Bunlar zaman zaman biraraya gelerek
insan hakları bağlamında bazı çalışmalar yapıyorlar'' diye konuştu.
Kamuoyunun gündeminde bulunan raporun da bu kurul tarafından
hazırlandığını belirten Şahin, burada hükümetin bir tavır
sergilemesi gerektiği ifade edildiğini belirterek, şunları söyledi:
''İnsan Hakları Başkanlığı ve İnsan Hakları Danışma Kurulu,
Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül ile irtibatlıdır. Bu rapor
kamuoyuna yansıyınca ve üst kimlik, alt kimlik önerileri tartışmaya
başlanınca Gül, bir açıklama yaptı. Gül, 'Biz hükümet olarak böyle
bir kuruldan, böyle bir rapor istemedik. Bu raporun içeriğini
bilmiyorum. Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla da o tespitlere
katılmamız mümkün değil' dedi. Hükümetimiz adına da Hükümet
Sözcümüz Çiçek, 25 Ekim Pazartesi günü bu konuyla ilgili yaptığı
açıklamada, 'Bu raporun üslubu yanlıştır, usulü yanlıştır, içeriği
yanlıştır' cümlelerini kullandı. Herhalde bundan daha farklı ve
daha net bir değerlendirme yapmak da mümkün değildir.'' Mehmet Ali
Şahin, komisyonda dile getirilen AB İlerleme Raporu ile ilgili
duyarlılıklara da aynen katıldıklarını ve raporda olmaması gereken
konuların da Avrupa nezdinde dile getirildiğini, getirilmeye de
devam edeceğini söyledi. SPORDA ŞİDDET Spordaki kirlenmişlik, şike
söylentileri, şaibe iddialarının üzerine nasıl gidildiği yolunda
sorular da sorulduğunu anımsatan Şahin, son dönemde basına yansıyan
şike ile ilgili iddialar, telefon kayıtlarının bugünkü döneme
değil, geçmiş döneme ait olduğunu ifade etti. Bunlar tartışılırken
şu anda da bu tür ilişkilerin devam ettiği yolunda kanaatin
yerleştirilmeye çalışıldığını belirten Şahin, ''Takdir edersiniz ki
şike, rüşvet gibi şeyleri ispat etmek, bunları delillendirmek
oldukça zordur'' dedi. Bütün bu iddialar karşısında Futbol
Federasyonu'nun bir Hukuk Kurulu kurarak çalışma yaptığını kaydeden
Şahin, kendisinin talimatıyla daha önce bir çalışma gerçekleştiren
Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun da basında çıkan tüm iddiaları
araştırmak üzere yeni bir çalışma başlattığını bildirdi. CHP'li
milletvekillerinin, konunun mutlaka Meclis'in gündemine taşınması
ve Meclis araştırma komisyonu kurulması gerektiğini ifade
ettiklerine dikkati çeken Şahin, şöyle devam etti: ''Benim
tespitlerime göre, TBMM gündeminde iki tane araştırma önergesi var.
Yarın bir başka araştırma önergesi daha verilecek. Doğrusu ben de
bu konunun TBMM'nin gündemine taşınmasında yarar görüyorum. Yapmış
olduğum özel çalışmalarda bir şey söyleyen, üzerine gidilince 'Öyle
söylemedim' deme yolunu seçiyor. Kendilerine güven verecek bir
heyetin önünde daha açık konuşacaklarını ifade ediyorlar. Bu konuda
da TBMM ve Meclis içinden seçilecek bir komisyonun bu tür kişilere
güven vereceği görüşü ağırlık kazanıyor. Önümüzdeki salı olmasa
bile, ondan sonraki salı büyük ihtimalle bu konu TBMM'de
görüşülecek. Büyük bir ihtimalle araştırma komisyonu kurulacak.
Kurulacak komisyonda geçmişte hakimlik, savcılık deneyimi olan
hukukçu arkadaşlarımız, sporun içinden gelen arkadaşlarımız görev
almalı. Gerçekten Meclis, şike, şaibe olaylarını enine boyuna
araştırmalı, bazı tespitlerde bulunmalı ve yürütme organı olarak
bize yardımcı olmalıdır. Ben de bu işlerden rahatsızım.'' Sporda
şiddet konusuna da değinen Şahin, gerekli çalışmaları yaptıklarını,
sporda şiddetin önlenmesine ilişkin olarak çıkan yasanın
uygulamasını titizlikle takip ettiklerini anlattı. Şahin, sporda
şiddetin önlenmesinde kulüp yöneticilerine de büyük bir sorumluluk
düştüğünü ifade etti. Şahin, amigolara dağıtılan ücretsiz
biletlerle profesyonel bir seyirci kitlesi oluşturulduğuna dikkati
çekti. Bakan Şahin, federasyonun işine karışmak istemediğini ancak,
federasyonun da bu konuyu kulüplerle masaya yatırmasında yarar
bulunduğunu söyledi. Tüm seyirciler içinde şiddet yaratanların
sayısının çok fazla olmadığına işaret eden Şahin, videolarla tespit
edilip bu kişilerin teşhir edilmesinin de caydırıcı bir etki
yaratabileceğini kaydetti. BAŞBAKANLIK VE BAĞLI KURULUŞLARIN 2005
YILI BÜTÇESİ, TBMM PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU'NDA KABUL EDİLDİ Devlet
Bakanı Güldal Akşit, koruyucu aile uygulamasına önem vereceklerini
ve yeni kampanyalarla destekleyeceklerini bildirdi. TBMM Plan ve
Bütçe Komisyonu'nda, bakanlığına bağlı Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu (SHÇEK) bütçesi üzerinde milletvekillerinin soru ve
eleştirilerini yanıtlayan Akşit, bakanlığına bağlı kurumlarda
ilahiyat fakültesi mezunları ağırlıklı atama yapılmadığını söyledi.
Koruyucu aile uygulamasını önümüzdeki dönemde teşvik edeceklerini,
bu yönde kampanyalar düzenleneceğini belirten Akşit, SHÇEK'e bağlı
kurumlarla ilgili olarak basında yer alan ''magazinel haberlerden''
duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Yaşlı huzurevlerinde kapasitenin
dolu olmadığını ancak, sıkıntının belli yerlerdeki huzurevleri ve
yaşlı bakım yerlerinin seçilmesinden kaynaklandığını ifade eden
Akşit, 2005 yılında 340 kişilik kapasite yaratacak 4 yeni
huzurevinin hizmete gireceğini bildirdi. SOKAK ÇOCUKLARI... Sokakta
yaşayan ve çalışan çocuklarla ilgili olarak bakanlığının yaptığı
çalışmalara ilişkin de bilgi veren Akşit, Türkiye'de 40 bin 205
çocuğun sokakta yaşadığını ve çalıştığını söyledi. Bu çocuklardan
1165'ine ulaşılarak okula başlatıldığını, 5 bin 798 çocuğun yarım
bıraktığı eğitimine döndürüldüğünü, 11 bin 268 çocuğun ise
ailesinin yanına yerleştirildiğini bildiren Akşit, 334 çocuğun
işine geri döndüğünü, 6 bin 20 çocuğa sosyal yardım sağlandığını,
aile yanındaki 841 çocuğa nakdi yardım yapıldığını, 177 çocuğun ise
korumaya alındığını ifade etti. Sokakta yaşayan çocuklardan 3 bin
57'sinin madde bağımlısı olduğunu belirten Akşit, çocuğunu sokakta
çalıştıran 692 aile hakkında yasal işlem yapıldığını ve bunlardan
85'inin ceza aldığını kaydetti. ''BANA ÇOK DOKUNDU'' Akşit,
bakanlığına bağlı kurumlarla ilgili olarak personel eksikliği ve
bütçe ödeneklerinden söz etmesinin CHP İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu tarafından ''ağlama'' olarak değerlendirilmesinin
''kendisine çok dokunduğunu'' söyledi. Akşit, ''Bunları ağlamak
için söylemedim. Milletin vekilleri olarak gerçeği tüm
çıplaklığıyla bilmeye hakkınız var. Sizden isteğim, bizim
kurumlarımızı sadece bayramlarda hatırlamayın, bir gün bu yerlere
ihtiyacınız olacağını unutmayın'' dedi. Görüşmelerin ardından
SHÇEK'in 2005 yılı bütçesi kabul edildi. SHÇEK'in 348 milyon 156
bin YTL olan bütçesi, verilen önergelerle 350 milyon 580 bin YTL
oldu. Bu artış, SHÇEK'de barınan öğrencilerin harçlıklarının
artırılmasında kullanılacak. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI'NIN BÜTÇESİ,
1 MİLYAR 126 MİLYON 41 BİN YTL... Devlet Bakanı Mehmet Aydın,
''Türkiye'ye özgü demokrasi ve hukuk sistemi olamayacağını''
belirterek, ''Bu değerler bellidir ve onlara uymamız gerekiyor''
dedi. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Diyanet İşleri
Başkanlığı'nın 2005 yılı bütçesi üzerinde milletvekillerinin soru
ve eleştirilerini yanıtlayan Aydın, ''Türkiye'ye özgü değerler''
sözünün çok kullanıldığına işaret etti. Bazı değerlerin ülkeden
ülkeye değişmeyeceğini ifade eden ve buna örnek olarak Kopenhag
siyasi kriterlerini gösteren Aydın, ''Türkiye'ye özgü bir demokrasi
ve hukuk sistemi düşünülemez. Bu değerler bellidir ve onlara
uyacağız'' diye konuştu. Aydın, Diyanet İşleri Başkanlığı
personelinden 300-400'ünün kurumdan ayrılmak istediğini ancak,
giden memurun yerine hemen atama yapılmadığı için bu kişilere
muvaffakiyet vermekte sıkıntı çektiğini söyledi. Aydın, bu durumun
kendisini ''vicdanen rahatsız ettiğini'' vurguladı. ''Türkçe'yi
ihmal ettiğimiz için maalesef dini çok güzel kullanan bir toplum
değiliz'' diyen Aydın, ''Türk Müslümanlığını'' anlatmak için ciddi
çalışmalar yaptıklarını söyledi. Türkiye'de din anlayışı konusunda
farklılıklar bulunmasına karşılık bunun güzellikler içinde
yaşandığını belirten Aydın, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak buna
önem verdiklerine dikkati çekti. ''TÜRK MÜSLÜMANLIĞI'' AB üyesi
ülkeleri ziyaret ettiğini ve Türk Müslümanlığı'nı anlattığını dile
getiren Aydın, bunun sonuçlarını da aldıklarını vurguladı. Hollanda
Bilim Konseyi (WRR) Raporu'nda Türk Müslümanlığı'na yer verildiğini
bildiren Aydın, ''İlk kez bir raporda Türk Müslümanlığı derli toplu
anlatıldı'' dedi. Bu yöndeki çalışmalara devam edeceklerini,
reformların süreceğini ve yasal düzenlemelerin
gerçekleştirileceğini belirten Aydın, bu çalışmaları sivil toplum
örgütleriyle birlikte yapmaya özen gösterdiklerini kaydetti. AB
İlerleme Raporu'nda, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kadın hakları
ile ilgili çabalarının ''örnek'' gösterildiğini vurgulayan Aydın,
''Türk Müslümanlığı'nı anlatmak için Diyanet olarak yapacağımız çok
şey var'' dedi. MİLLETVEKİLLERİNE KURANIKERİM Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından, bütçe görüşmeleri sırasında komisyon
üyelerine Kuranıkerim ve ilmihal dağıtıldı. Diyanet İşleri
Başkanlığı'nın bütçesi, temel din kitabı bastırılarak ücretsiz
dağıtılması amacıyla 4 milyon YTL artırıldı. Böylece başkanlığın
bütçesi 1 milyar 126 milyon 41 bin YTL oldu. Vakıflar Genel
Müdürlüğü'nün de zamanında kullanmakta güçlük çektiği kira
gelirlerini kullanabilmesinin önünü açmak amacıyla 155 milyon 82
bin lira artırıldı. Böylece Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün bütçesi 50
milyon liradan, 205 milyon 82 bin YTL'ye çıkarıldı. Plan ve Bütçe
Komisyonu'nda, yarın DİE Başkanlığı ile Gümrük ve Dış Ticaret
müsteşarlıklarının bütçeleri ele alınacak. TBMM Plan ve Bütçe
Komisyonu'nun bugünkü gündeminde bulunan, aile hekimliği pilot
uygulamasına ilişkin yasa tasarısı ise ele alınamadı. Tasarının,
yarınki bütçe programının ardından görüşülmesi bekleniyor.