Iğdır'da oturan Emine ve Yahya Akgün çiftinin 4 çocuğundan en büyüğü olan Yusuf Akgün, henüz 6 yaşındayken oyun oynamak için çıktığı yüksek gerilim direğinde elektrik çarpması sonucu iki kolunu kaybetti. Yusuf Akgün, daha sonra maddi imkansızlıklar nedeniyle ailesi tarafından Ankara’da Pursaklar Çocuk Esirgeme Kurumuna verildi. Pursaklar ilçesinde eğitimine başlayan Yusuf Akgün, 8 yaşında sınıf arkadaşlarının el hareketlerini izleyerek ve öğretmeninin desteği ile önce ağzıyla yazı yazmaya başladı. Arkadaşlarının desteğiyle ağzıyla yazı yazmayı geliştiren Akgün, bir süre sonra resim yapmayı keşfetti. İki kolu olmamasına rağmen ağzıyla resim çizmeye başlayan Yusuf Akgün, üniversite yıllarına kadar kara kalem portre çalışmalarını geliştirdi. Önce Yeşilçam'ın önemli oyuncularından oluşan 60 parçalık bir koleksiyon oluşturan Akgün, sonrasında geçtiğimiz şubat ayında başladığı çalışma ile cumhuriyetin ilanından bugüne kadar görev yapan cumhurbaşkanlarının resmini çizdi. ‘ARKADAŞLARIM GİBİ HIZLI YAZMAYA ÇALIŞTIM’ Demirören Haber Ajansı’na (DHA) çalışmalarıyla ilgili veren Akgün, "Resim, benim hayatıma kırılan ayağınızın iyileşmesi döneminde bir baston gibi önceleri destek oldu, sonrasında ise parçam haline gelmeye başladı. Yani ağzımla yazı yazmak, çizim yapmak normal bir duruma geldi. Mesela öğretmenlerim okul sıralarında benim gözüme bakmasın diye bende arkadaşlarım gibi hızlı yazmaya çalışırdım. Bunu devam ettire ettire normal bir insan nasıl ellerini kullanabiliyorsa bende ağzımı kullanmaya ve geliştirmeye başladım" dedi. 'TİTİZ BİR ÇALIŞMA OLDU' Yaşamı boyunca sergiler açtığını söyleyen Yusuf Akgün, şöyle devam etti: "Benim bir tarz kazanmam gerekiyordu. Biraz daha çıraklıktan ustalığa doğru giderek karakter portreciliğine yönlendim. Bundan önce 60 parçalık Yeşilçam’ın aktör ve aktrislerinden oluşan bir koleksiyondu. Devamında ortaya çıkan portreler cumhuriyetimizin cumhurbaşkanları Mustafa Kemal Atatürk'ten başlayıp Recep Tayyip Erdoğan'a kadar getirdiğim bir koleksiyon çalışmam oldu. Bu çalışmaya geçtiğimiz şubat ayında başladım, Temmuz ayında tamamladım. Bu biraz daha titiz bir çalışma oldu. Çünkü Yeşilçam’dan sonra karakter portreciliğinde daha detaylara girebileceğimi gördüm. Örneğin bir kravatın detayları, bir gözün içerisindeki detaylar. Bunlara daha çok dikkat etmeye başladım Kendimden bir şeyler katarak bu noktaya getirdim." 'ZORLUĞUN SAYESİNDE ONUN MEYVELERİNİ TOPLAYABİLİRSİNİZ' Akgün, "Ben bir, iki portrede 'yaptım bitirdim' dediğimde ardından yırtıp yeniden başladım. Sebebi şuydu. İstediğimi vermem gerekiyordu. O duyguyu verebilmem için kesinlikle zor anlar yaşadığım oldu. Evde eşim bile bazen 'biraz kendi hayatına zaman ver' diyordu. Geceli gündüzlü bu işlere yoğunlaştığın zaman evinin de olduğunu unutabiliyorsun. Eşim sağ olsun her zaman destek veriyor sonuçta. Yani zorluğun sayesinde onun meyvelerini toplayabilirsiniz diye düşünüyorum" dedi. 'RESİMLERİ SERGİLEMEK VE BAĞIŞLAMAK İSTİYORUM' Ankara Üniversitesi'nde Bilim ve Toplum Çalışmaları üzerinde yüksek lisans yapan Yusuf Akgün, bu koleksiyonla da toplumsal bir katkı sağlamak niyetinde olduğunu belirtti. Çocuk Esirgeme Kurumu’nda büyüdüğünü hatırlatan Akgün, "Devletin desteği ile büyüdüm. Bir şekilde geri dönüş sağlamam lazım. Bu yüzden bu resimleri sergilemek ve bağışlamak istiyorum. Bir miras olarak TBMM'ye veya Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bulunan Özel Miraslarımız birimine bağışlamak istiyorum" diye konuştu.