"Kodu mu oturtan" Genelkurmay Başkanı'na sahipti Türkiye! 27
Nisan öncesinde medyanın etrafında pervane olduğu şahsiyet.
Kudreti taa Şemdinli'ye etki ediyordu, "iyi çocuklar"ı
vardı, masum insanları katleden!
Her an her şeyi yapabilecek potansiyele sahip biriydi. Şemdinli'yi
o yüzden teğet geçtiler. Van savcısına yapılan zulmü o yüzden
görmediler. Yürüyüşü, endamı bir başkaydı Yaşar
Paşa'nın. Verince muhtırayı, "hah şimdi
oldu" diyenler çok oldu. Ama iktidarın o dik duruşu, şişen
balonun havasını iki dakikada söndürdü.
Türkiye'nin en popüler ismi, sessizliğe büründü sonra. Ergenekon,
Balyoz, yanına bile uğramadı. O'nun kudretiyle coşan nice insan
içeride, ama o hala dışarıda.
Neyse konumuz Ergenekon değil zaten... Nereden nereye geldiğimizi
anlatmak istiyorum sadece. Çevik Bir gibi gücünün doruğuna
çıkan bir vatan evladı vardı mesela. Adnan Hoca ve
tayfasının deyişiyle, Cumhurbaşkanı adayı bile oldu Maşallah!
Ve İlker Paşa...
O ses tonu değil miydi kendisini yakan? Emin olmadan "boru"
diyen, hiçbir şey netleşmeden "kağıt parçası" diye caka satan İlker
Başbuğ...
Çevik Bir geride kaldı... Yaşar Paşa ile İlker Paşa'nın şu
resepsiyonlardaki açıklamalarını hatırlayın bir.. Daha doğrusu
gazetecilerin açıklama almak için birbirlerini nasıl ezdiğini
hatırlayın. Bir köşede Cumhurbaşkanı, öteki köşede Başbakan
ve gazetecilerin daha çok ilgi gösterdiği Genelkurmay
Başkanı...
Bir gün sonra alınan mesajlar, çakılan manşetler...
***
30 Ağustos resepsiyonu için Çankaya Köşkü'ndeydim geçen hafta.
Askerin daha önce ev sahipliği yaptığı resepsiyonda, siviller
ağırlıklıydı bu sefer. Bir kışlanın bahçesinde değildi,
sivil Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ev sahipliğinde ağırlanıyordu
konuklar. Kamusal alan gibi saçmalıklar da yoktu, eşli
eşsiz zırvası da...
Yağmur çiseledi bir ara...
Herkes içeri kaçtı...
Girişte merdiven başında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü bekliyoruz.
Bir iki cümle alacağız ağzından, Suriye, Mısır ve müdahale
konularında... Biz beklerken Türkiye'nin Genelkurmay Başkanı geçti
aramızdan selamını çakarak. Kimse heyecan yapmadı, kimse
yön değiştirmedi, düşmedi kimse peşine Necdet
Paşa'nın...
O bir köşede, Abdullah Gül bir köşede, Tayyip Erdoğan bir köşede
değildi. Üniforma vardı üzerlerinde, ne siyaset, ne de başka bir
şey... Adı sanı az bilinen, medyadan uzak, popülaritesi az ve medya
üzerinden mesaj verme alışkanlığı olmayan bir Genelkurmay
Başkanı...
Sedat Ergin'e sordum galiba...
Türkiye'de miyiz?
Gülüşmeler ve gecenin sonu..