Koç grubunun 82 bin çalışanı var
Abone olYapı ve Kredi Bankası, TANSAŞ ve TÜPRAŞ satın alarak dikkatleri çeken Koç Holding Ceo'su Bülend Özaydınlı basın toplantısında grubun faaliyetleri hakkında bilgi verdi.
Koç Holding Üst Yöneticisi (CEO) Bülend Özaydınlı, Yapı ve Kredi
Bankası, TANSAŞ ve TÜPRAŞ satın almalarıyla Koç Topluluğu'nun
yıllık kombine cirosunun yaklaşık olarak 42 milyar dolar, konsolide
cirosunun ise 30 milyar dolar seviyesine geleceğini, 62 bin
düzeyindeki çalışan sayısının 82 bini aşacağını vurguladı.
Özaydınlı, ''Bu verileri ekonomik kriz öncesi rakamlarımız ile
karşılaştırdığımızda karlılığımız ve satışlarımızın yaklaşık 4.5
katına çıkmış olacağını ve bu kez dünyanın en büyük 200 şirketi
arasına gireceğimizi gurur ile ifade etmek isterim'' dedi. Bülend
Özaydınlı, Koç Topluluğu'nun basın ve kamuoyunu bilgilendirme
toplantısında yaptığı konuşmada, yeni şirket satın almaları ile
büyüme faaliyetlerinin yanı sıra organik büyüme çalışmalarının da
hızla devam ettiğini söyledi. Otomotiv şirketlerinin yılın ilk altı
ayında, 215 bin adetlik üretim ile Türkiye'deki otomotiv üretiminin
yarısını, 137 bin adet ihracat ile otomotiv ihracatının da yaklaşık
yarısını gerçekleştirdiğini kaydeden Özaydınlı, Tofaş'ın Fiat,
Peugeot ve Citroen markaları için toplam 1 milyon araç üretimini
kapsayan MiniCargo projesinin geliştirme ve üretim sorumluluğunu
üstlenmesinin ardından D200 kodlu yeni bir sedan otomobilin üretimi
için Fiat ile el sıkıştığını anımsattı. Özaydınlı, 2007'nin ikinci
yarısında piyasaya çıkacak olan bu modellerin büyük oranda ihraç
edileceğini vurgulayarak, şunları söyledi: ''Tofaş'ın yıllık üretim
miktarı 300 bin aracın üzerine çıkacak ve Türkiye'nin en büyük
otomotiv üreticisi olacaktır. Tofaş ayrıca bu sektörde ilk defa 3
ayrı markaya üretim yaparak bir ilki daha gerçekleştirmiş
olacaktır. Bu projelerimiz ile öncülüğünü ve savunuculuğunu
yaptığımız Türkiye'nin Avrupa'nın otomotiv üretim merkezi olma
hedefine biraz daha yaklaşmış oluyoruz. Devletimizin diğer yeni
Avrupa Birliği ülkelerindekilere benzer teşvikleri getirmesi
durumunda daha rekabetçi bir ortam yaratılarak istihdam ve vergi
gelirlerini artıracak yeni otomotiv yatırımlarına da kapı aralamış
olabileceğiz. Bilinçli sanayi politikaları eğer özel sektör ile
birlikte geliştirilir ise, Avrupa'nın serbest işçi dolaşımı nedeni
ile endişeye düşmesine gerek kalmayacaktır çünkü Türkiye rekabet
gücünü daha da arttırarak yeni yatırımları Türkiye'ye çekecek,
istihdam olanağı Avrupa yerine Türkiye'de yaratılacaktır.'' -FORD
OTOSAN'DAN YENİ PROJELER HAZIRLIĞI- Fiat ailesinin teknolojik
gücünün simgesi olan Ferrari, Maserati, Alfa Romeo ve Fiat
markalarının Tofaş şemsiyesi altına girerek tek elden yönetilme
olanağına da kavuşturulduğunu kaydeden Özaydınlı, ''Ford Otosan'ın
6 aylık ihracatı yüzde 60 artışla yaklaşık 1.2 milyar dolara
ulaşmıştır. Ford Otosan şirketimiz de şu aşamada ayrıntılarını
veremeyeceğim, yeni atılımlar sağlayacak projeleri geliştirme
safhasındadır'' dedi. Bülend Özaydınlı, dayanıklı tüketim, inşaat,
tüketim ve turizm grubundaki şirketlerin faaliyetleri hakkında
bilgi verdi ve Tat'ın Tariş ile birlikte kurulan yeni fabrikasında
ürettiği ilk rakının lansmanının yakında yapılacağını duyurdu. Koç
Holding finansal sonuçlarına da değinen Özaydınlı, tüm satın
almaların etkilerinden hariç olarak, belirledikleri hedefler
doğrultusunda hem ciroda hem de karlılıkta geçen senenin üzerinde
bir sonuç elde etmeyi planladıklarını söyledi. Bülend Özaydınlı,
''Önümüzdeki dönemde gerek yeni yatırımların devreye girmesi,
gerekse satın alınan şirketler ile ilgili hisse devir işlemlerinin
tamamlanmasını takiben bunların finansal sonuçlara dahil olması ile
birlikte, karlılığımız ve büyümemiz daha da ivmelenecektir'' dedi.
-''ELMAYLA ARMUT KARŞILAŞTIRILMAMALI''- Zaman zaman çeşitli
kuruluşların kendi finansal büyüklüklerini kamuoyuna açıklarken Koç
Topluluğu'nun verilerini esas kabul ederek karşılaştırma yoluna
gittiklerine işaret eden Özaydınlı, ''Bu konuda referans konumunda
bulunmak bize gurur vermektedir. Ancak kıyaslamaların uluslararası
standartlar çerçevesinde yapılması ve elmayla armudun
karşılaştırılmaması, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi açısından
önemlidir'' diye konuştu. Karlı ve hızlı büyüyerek Avrupa'nın lider
şirketleri arasına girme planlarının arkasında yatan en önemli
faktörlerden birinin, Türkiye'nin yapısal dönüşümü tamamlayarak,
hızlı ve sürdürülebilir bir büyüme dönemine gireceğine yönelik
inanç olduğunu dile getiren Özaydınlı, Türkiye'nin bu zaman
içerisinde üzerine düşen görevleri gerçekleştirerek önemli ilerleme
kaydettiğini, kendilerinin de stratejik planlarında öngördükleri
faaliyetleri gerçekleştirerek hedeflerinin üzerine çıktıklarını
söyledi. -''ÇALIŞAN SAYISI 82 BİNİ AŞACAK''- Bahsettiği satın
almalarla Koç Topluluğu'nun yıllık kombine cirosunun yaklaşık
olarak 42 milyar dolar, konsolide cirosunun ise 30 milyar dolar
seviyesine geleceğini, bugün 62 bin düzeyindeki çalışan sayısının
ise 82 bini aşacağını belirten Özaydınlı, şu değerlendirmelerde
bulundu: ''Bu verileri ekonomik kriz öncesi rakamlarımız ile
karşılaştırdığımızda karlılığımız ve satışlarımızın yaklaşık 4.5
katına çıkmış olacağını ve bu kez dünyanın en büyük 200 şirketi
arasına gireceğimizi gurur ile ifade etmek isterim. Bundan sonra da
stratejik planımızı kararlılıkla uygulamaya ve topluluğumuzu
dünyanın sayılı şirketlerinden biri haline getirecek adımları
atmaya devam edeceğiz.'' -YENİ BİR DÖNEMİN BAŞLANGICI- Özaydınlı,
Türkiye'de son zamanlarda sık sık ''yeni bir döneme giriyoruz''
denmesine herkesin alıştığını, gelişmelerin çok hızlı yaşanmasının
ve birçok gelişmenin tarihi önem taşımasının bunda büyük rolü
bulunduğunu ifade ederek, ''Önümüzdeki günler için yine böyle bir
tanımlama kullanmak gerekecek ama bu kez yaşayacağımız günler (yeni
bir dönemin başlangıcı) sıfatını belki de ilk kez bu kadar hak
ediyor olacak'' diye konuştu. Avrupa Birliği ile müzakerelerin
başlamasına bir aydan daha kısa bir zaman kaldığına işaret eden
Özaydınlı, ''Türkiye'nin müzakerelere başlamasının önünde herhangi
bir engel bulunmuyor. Ancak bu konuda siyasi ve psikolojik
mücadelenin her gün artarak süreceğini de görmezden gelemeyiz''
dedi. Türkiye açısından bir gelecek projesi olan AB üyeliğine, 10
yıllık perspektif içinde bakmanın doğru olacağına inandıklarını
dile getiren Özaydınlı, iç ve dış piyasalarda önemli güven
unsurları olan AB ve IMF ile olan ilişkilerde istikrarlı bir
gelişme çizgisi tutturmanın önemine dikkat çekti. Özaydınlı,
içeride ise ekonomi yönetiminde tutarlılık ve kararlılık,
reformlarda devamlılık ve iç politik çalkantılardan uzak durmanın
önem kazandığını vurguladı. -''EN ZOR DÖNEMİ GERİDE BIRAKTIK''- İç
talepte geçen yıla göre yavaşlama olsa bile ekonomik büyümenin
sürdüğünün görüldüğünü, ancak tüketici güveninin düşük seviyede
olduğuna da dikkat etmek gerektiğini ifade eden Özaydınlı, şu
görüşleri dile getirdi: ''Bu olumsuzluğun nedenini ise ekonomideki
büyümenin istihdama yeterince yansımamış olmasına bağlıyoruz.
Kanımızca istihdam yaratamama konusunda en zor dönemi geride
bıraktık. Son birkaç yıldaki yüksek yatırımlarla bugüne dek
yaratılmış olan kapasiteler artık yavaş yavaş yeni istihdama neden
olmalıdır beklentisindeyiz. Doğal olarak bu kısıtlı iyileşme ile
yetinmek olanaksızdır. Türkiye'deki yüksek işsizliğe asıl çözüm,
genel olarak her türlü yeni yatırım ve istihdam olanağının
yaratılması için mevcut yatırım ortamının iyileştirilmesi ve ülkeye
ciddi oranlarda doğrudan yabancı sermaye girişiyle sağlanacaktır
görüşündeyiz.'' Enflasyonda 2005 yılı hedeflerine ulaşılması
konusunda bir risk görmediklerini, TÜFE'nin 2005 yılı sonunda yüzde
7 seviyesinde gerçekleşmesini ve yüzde 8 olan resmi hedefin altında
kalmasını beklediklerini kaydeden Özaydınlı, kısa dönemde cari
açığın finansmanı konusunda da bir sorun görmediklerini söyledi.
Özaydınlı, özellikle yabancı sermaye açısından Türkiye en tercih
edilen ülke konumuna getirilmesi, üretim maliyetlerini yükselten
istihdam vergileri, enerji maliyetlerinin yüksekliği gibi
faktörlerde de sanayinin rekabet gücünü artırıcı iyileştirmeler
yapılması taleplerini dile getirerek, ''Ekonomik programın
uygulanmasında IMF gibi etkin olan kuruluşlara da bu tür
değişikliklerin vergi kaybına değil, aksine vergi artışına neden
olacağı anlatılabilmelidir'' dedi. Merkez Bankası'nın uyguladığı
para politikasını olumlu olarak değerlendirdiklerini belirten
Özaydınlı, şu değerlendirmelerde bulundu: ''Özetleyecek olursak,
Türkiye bugüne kadar, AB ve IMF gibi iki güçlü çapayla ve hükümetin
kararlı politikalarıyla dünya piyasalarına güven vermeyi başardı.
Ekonomik göstergeler olumlu bir çizgiye oturdu. (Uygulama hatası
yapılmaz, mali disiplin korunur ve yapısal reformlar
gerçekleştirilir, kayıt dışı ekonomiyle radikal bir mücadele
sağlanırsa, sürdürülebilir büyüme hızı yakalanacaktır) görüşümüzü;
geçmiş değerlendirmeleri hatırlayarak, uygulama sonuçlarını
görerek, bugün daha güçlü olarak ifade ediyoruz. Mevcut tablonun
elbette riskleri de var. Ancak bu risklerin hiçbiri yönetilemez
değil. Risklerin iyi yönetilebilmesinde en önemli faktör
psikolojik. Hükümetimizin, uygulama hatası olmayan istikrarlı ve
kararlı bir yönetim göstereceğine ilişkin ipuçlarını sürekli iç ve
dış kamuoyuna vermesinin olumlu sonuçların hızla alınmasında büyük
yararı olacağına inanıyoruz.''