Şarkıları ve oyunculuğuyla hafızalarda yer edinden usta sanatçı Suzan Kardeş, Hürriyet gazetesinden Zeynep Bilgehan'a ilginç hayat yolculuğunu anlattı. Kardeş bahsettikleriyle herkesi şaşkına çevirdi.Sene 1960’lar… Sovyetler Birliği’ne bağlı Yugoslavya’dayız. Bugün bir ülke olan Kosova, o dönemler bir eyalet. Başkent Priştina’nın 100 kilometre uzağındaki Mitoviça şehrinin tepesinde yaşayan Kardeş Ailesi de Kosova’nın Türk kökenli sakinlerinden… Ailenin bir tarafı Konya’daki Karamanoğulları’na dayanıyor. Diğer taraf Manisa’dan. Osmanlı Dönemi’nde Balkan topraklarına geliyorlar. 4. çocuk: Suzan Kardeş, Türk kökenli ailenin beş çocuğundan dördüncüsü olarak dünyaya geliyor. Kendinden büyük üç ağabeyi ve bir de kız kardeşi var. Babası Bedri Bey, Kosova Bölgesi’nin ‘oteller müdürü’ olarak görev yapıyor. Suzan Hanım’ın çocukluğu da kah sokaklarda kah babasının sabit mekanı Yadran Oteli’nde dev tencereler arasında koşturarak geçiyorAtatürk resmi bulunurdu: "Ayrımcılık yaratmasın diye daha fazla köken detayı ailede konuşulmazdı. ‘Türk aileyiz’ diye bilirdik o kadar…" diyen Kardeş "İmkanlarımız iyiydi. Sokaktan eve gelip, kapının eşiğinden geçtikten sonra dışarıdaki her şey unutulur ve Türkçe konuşulurdu. Duvarda Atatürk resmi bulunurdu. Kuran ezbere bilinir, namaz kılınır ama içki de içilirdi… " dedi.Çok karışık bir ortamdı: Kardeş o dönemi "Az Türk aile olduğundan hem birbirimize hem de geleneklere çok bağlıydık. Modern bir hayat vardı. Evler tek katlı olduğundan biz hep sokakta olurduk. Herkesin kapısı da açık olurdu. Çok kültürlü, çok karışık bir ortamdı. Hatırladığım, sokaklarda gençlerin oluşturduğu gruplar vardı; Arnavutlar, Boşnaklar, Türkler…" sözleriyle anlattı.Milliyetler pek konuşulmazdı: "Her grup kendi aralarında müzikler yapar, geleneklerine göre yaşarlardı, aşklar yaşanırdı…" diyen Kardeş "Türk grubundaki gençlerin vücutlarında Türk olduklarını gösteren ibareler olurdu; Türk bayrağı dövmeleri, Atatürk, Türkçe isimler… Ama milliyetler pek konuşulmazdı. Dönemin Yugoslav Devlet Başkanı Tito (Josip Broz Tito) ayrımcılığa izin vermezdi." dedi. Atatürk’e çok benzetirdik: Kardeş "Çok toplayıcı ve koruyucuydu. Bu nedenle de çok sevilirdi. Bir Kosova ziyaretinde kız kardeşim Nermin ona çiçekler vermişti. Bu bizim için çok önemliydi. Biz onu Atatürk’e çok benzetirdik. Eskiden Yugoslavya’da bayramlarda üç bayrak asılırdı; Yugoslav bayrağı, Arnavut bayrağı ve Türk bayrağı… Türk bayrağı içlerinde en güzel dururdu… Gider gider seyrederdik! Orada “Bir gün Türkiye’ye gideceğiz” diye düşünürdük hep…" diye konuştu. Keşif gezisine yolladı: “Babam olacakları önceden görmüştü” diyen Kardeş “Tito ölünce kardeşin kardeşi vuracağından endişe ediyordu. Etraftakilere ‘Aileyi Türkiye’ye götürüp selamete çıkarayım’ diyormuş. Bunun için annemi, ben ve kız kardeşimle birlikte İstanbul’a bir keşif gezisine yolladı." ifadelerini kullandı.Üç yıl sürdü: İstanbul dönemini anlatan Kardeş “Biz İstanbul’da yaşayan teyzemin yanına geldik. Benim bütün hayalim gelir gelmez İstanbul’daki ‘artist kuşlar’ı görmekti! Filmlerde hep Eminönü’nde yem atılan kuşları görürdüm! Devamlı, ‘Kuşları ne zaman göreceğiz!’ diye ağlıyordum. Keşif gezimiz bir ay, taşınma hazırlıklarımız üç yıl sürdü. Sonunda 1968’de 12 saatlik otobüs yolculuğuyla ‘yeni’ memleketimize geldik.” dedi.Sürekli telaş içindesinizdir: Göçle ilgili Kardeş "Kurulmuş bir kökü bozduğunda, yeniden yeşerene kadar tam ne olduğu anlaşılamıyor…Yeni yerde acaba kök tutacak mı, kuruyacak mı, yeşerecek mi… Sürekli telaş içindesinizdir ve bu telaş aileyi de içten içe birbirinden koparıyor." ifadelerini kullandı.Gazozla tanışıyor: Kardeş "Nitekim, Kardeş Ailesi’nin ilk durağı Çarşamba civarındaki Draman oluyor. Kardeş, burada ilk defa açık hava sineması ve gazozla tanışıyor. Sonra Samatya’ya taşınıyorlar. Göçmenlere ilk beş yıl hüviyet verilmediğinden bir akrabalarının adı altında ev ve dükkan alıyorlar. Babası bu dükkanı popüler bir köfteciye dönüştürüyor." dedi.Uzun sürmüyor: Anne-baba yemekleri yaparken Suzan Kardeş de servise yardım ediyor. Bu düzen uzun sürmüyor, akrabalarının hem evlerini hem dükkanlarını satışa çıkarmasıyla ilk hayal kırıklıklarını yaşıyorlar. Baba Bedri Bey yılmıyor, Aksaray’da yeni bir dükkan açıyor… Bu arada ağabeyler askere alınıyor.Bir türlü düzenlerini kuramıyorlar.'Gavur' diyorlar: Suzan Kardeş, “Büyük ağabeyim bir otelde baş aşçıydı ama ona ‘gavur’ dedikleri için ayrılmıştı. Kendi memleketimizde bize neden ‘gavur’ dendiğini anlayamıyorduk…” şeklinde konuştu. Gördüğüm her şeyi çizebiliyordum: "Aslında en büyük hayalim arkeolog olmaktı" diyen Kardeş "Resimleri ve tarihi çok seviyordum. Ya kazacak ve yeni dünyalar keşfedecek ya da ressam olacaktım! Dükkanda müşterilerin kibrit çöplerini toplar onlardan maket evler, bahçeler yapardım. Gördüğüm her şeyi karakalem çizebiliyordum." dedi. Çırak girdim: O dönem ‘Her şeyi öğreneceğim!’ dedim ve ne kadar kitap varsa okudum. Bu arada teyzemin kızı Beyazıt’ta bir kuaförde çalışıyordu. 13 yaşında onun yanına çırak girdim. Burası ‘Müjgan Kuaför’ isminde, bir karı-kocanın, Salih Ağabey ve Müjgan Hanım’ın işlettiği çok özel bir salondu. Yer süpürerek başladım, sonra havlu topladım, pens tuttum, sprey yaptım…" ifadelerini kullandı.Randevuyla çalışırlar: Kardeş "En çok kitap okuyorum diye azar işitirdim! Müjgan Ablam Fransızca kelimeler öğretir, müşterilerle Fransızca konuşurdu. Kahve istemenin bile protokolü olurdu; ‘Ehl-i keyfin keyfini ne tazeler / Taze elden taze pişmiş taze kahve tazeler’ denir, sonra ben gider kahve yapardım! Randevuyla çalışırlar, herkesi almazlardı" dedi. Güzellik salonunda çalıştı: Ancak genç Suzan Kardeş’in gözü Hilton Oteli’ndeki ‘Figaro Güzellik Salonu’ndaydı! Üç yıl Müjgan Hanımlarla çalıştıktan sonra önce Bakırköy’deki bir başka salona, oradan da 1982 senesinde hayalini kurduğu Figaro’nun Etap Marmara’daki şubesine girdi…Sen bizim camiaya aitsin: "Madem bu işi yapacaktım, en iyisini yapacağım diye kafama koymuştum" diyen Kardeş "Benim derdim iyi bir şey yaratmaktı… Bugünkü Fransız manikürünü ben seneler önce müşterilerime yapardım! Nihayetinde burada Şan Tiyatrosu’nun müdürü Lisa Tuna ile tanıştım. Tuna ‘Sen bizim camiaya aitsin’ dedi ve beni bir daha bırakmadı…. Ben tiyatro, fotoromanlar, Sinema derken artık çok aranan bir insan olmuştum" dedi. Hayatını değiştirdi: Suzan Kardeş, 1983’te Şan Tiyatrosu’nda ‘Hisseli Harikalar Kumpanyası’ oyuncularının saç ve makyajlarını yapmaya başladıktan sonra bir süre Hürriyet gazetesinin fotoromanları için çalıştı. Bu esnada tanıştığı Sezen Aksu hayatını değiştiren isim oldu… TV dünyasına adım attı: 1995’te BKM ile çalışmaya başladı. ‘Bir Demet Tiyatro’ dizisiyle sinema ve TV dünyasına adım attı. Yılmaz Erdoğan’dan Demet Akbağ’a, Cem Yılmaz’dan Tolga Çevik’e birçok oyuncu ile çalıştı. 2007 yılında Sezen Aksu’nun desteği ile sahne arkasından sahne önüne geçti. Bugün ‘Makyaj Odası Şarkıları’nın da içinde olduğu altı albümü var. Türkiye’de ilki yaptı: Suzan Kardeş, on parmağında on marifet bir isim… Güzellik ve sanat hayatıyla birlikte bir de 14 yıllık meyhane işletmeciliği tecrübesi var. Hem de evinde işlettiği bir meyhane! Hikayesini "Bir gün açacak olsam bu bir Balkan meyhanesi olurdu çünkü Türkiye’de yoktu! Evimde bunun hayalini kuruyordum ama Sezen Aksu’yla çalışıyordum ve işimden de çok memnundum. Sonra bir gün bir kaza geçirdim." sözüyle anlattı.‘Kobay misafir’lerim vardı: "Gözümü kaybetme endişesi yaşadım" diyen Kardeş "Kör makyöz olmaz ama kör meyhaneci olur!’ dedim ve kolları sıvadım. Evde yemeklerimi denettiğim ‘kobay misafir’lerim vardı. Ev sahibini ikna ettim. Arnavutköy’deki evimi 1992’de ‘Bekriya’ isimli meyhaneye çevirdim." dedi.Tamamen bitirdim: Kardeş "Tarih tekerrürden ibaret! Annem yemekleri yapıyordu, ben de garsonluk yapıyordum. Yedi masa vardı. Rezervasyon yetiştirememeye başladık. Her gece ‘full’duk… 14 yıl devam etti. O arada makyaj işini tamamen bitirdim. Sonra ‘Bir Demet Tiyatro’yla camiaya geri döndüm. Sene 1995’ti.” ifadelerini kullandı.Hayallerim vardı: "Bu aralar neyin hayalini kuruyor" sorusuna Kardeş "Benim hep hayallerim vardı. Hayal kurmaktan hiç korkmam, korkmadım! Kosova’da çocukluğumda her sene baharı kutlamak için Hıdırellez etkinliği düzenlerdik. Bu âdet burada da devam etti. ‘Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü?’nün oyuncularını evime davet ettim." diye konuştu. 30 kişiyle beraber kutladık: Kardeş "İlk defa aile dışından da gelen 30 kişiyle beraber kutladık. Bu sayıyı 30’dan 30 bine çıkarmayı hedef koyduk. Dosyamız Kültür Bakanlığı’na da gitti. UNESCO’nun da 2016’da koruma altına aldığı geleneklerden biri olan Hıdırellez’i dünya çapında bir etkinliğe dönüştürmek istiyorum." ifadelerini kullandı.Minnettar olacağım: “İlk albümümü yaparken Sezen Aksu, bana ‘Sen bir hikayesin’ demişti" diyen Kardeş "Ben hikayelerle yaşayan biriyim ve bu hikayeleri paylaşmaktan çekinmiyorum. İniş çıkışlar olsa da bunlar hep umut veren hikayeler. Sezen Aksu’ya ömrüm boyunca minnettar olacağım.” dedi. İzleyici de daha çok seviyor: Kardeş “Beni herkes Balkan şarkıcısı zanneder ama aslında ilk albümüm Türk sanat müziğidir… Balkan şarkıları söylemeye sonra başladım. Özüm Türk. Balkan müziği doğduğum yerin bana kattığı şeylerden biri. Dilini bilmediğinden izleyici de daha çok seviyor.” ifadelerini kullandı. Şan Tiyatrosu yapımıydı: “Hürriyet gazetesi Şan Tiyatrosu’nun sponsoruydu" diyen Kardeş "Sanat camiasına girdiğim Hürriyet fotoromanları, Liza Tuna yönetiminde, Şan Tiyatrosu yapımıydı.” ifadelerini kullandı.Mavi gözü sevmezmiş: "Biz beş kardeştik. Kenan Ağabeyim, Adnan Ağabeyim, Lokman Ağabeyim ve ondan yedi yıl sonra da ben doğmuşum" diyen Kardeş "Annemin bütün derdi bir kızı olmasıymış. Ben olunca, onun tabiriyle ‘Sen ne zaman doğdun, o zaman camlar, pencereler her yer acildi! Ama sevmedim ki sen mavi gözlüsün!” derdi. Mavi gözü sevmezmiş… Bir de üç yıl sonra doğan bir kız kardeş var; Neriman." dedi.