Kobani ne demek Kobani tarihçesi
Abone olAyn el Arab mı Kobani mi? Kobani ismi nereden geliyor? Kobani ne demek? İşte Kobani isminin tarihçesi...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Kobani'de artık sivil
kalmadı. Orada 2000 PYD'li, IŞİD'le savaşıyor. İkisi de terörist.
Aslında, adı üzerinde, Ayn el Arab’tır” sözü Radikal yazarı Fehmi
Taştekin'i kızdırdı.
Kobani'nin tarihçesini araştıran Taştekin, Kobani isminin nereden
geldiğini bugünkü köşesinde yazdı.
Yazısına Erdoğan'a hitaben 'Reis' sözüyle başlayan Taştekin, yazıyı
yazma nedenini şöyle anlattı:
"Reis 'Kobani'de artık sivil kalmadı. Orada 2000
PYD'li, IŞİD'le savaşıyor. İkisi de terörist' repliğine bir
de 'Aslında, adı üzerinde, Ayn el Arab’tır' sözünü
eklemeseydi bu konuya girmeye niyetim yoktu. Bir halk yaşadığı yeri
nasıl isimlendiriyorsa benim için esas olan odur. Cumhurbaşkanı
Tayip Erdoğan’ın cümlesindeki gizli önerme; ‘Kürtler oraya
Kobani demiş olabilirler ama orası aslen Kürt değil Arap’tır.
Savunmanıza da gerek yok yırtınmanıza da.’ Bu yüzden konuya
girmek vacip oldu. Bölgenin insanlarıyla ve uzmanlarla konuştum.
Rivayet muhtelif. Anlatılanların bir kısmı bilimsel bir temele
dayanmıyor. Ama hiçbir hikâye de reisi haklı
çıkarmıyor."
Taştekin'in bugünkü köşesinden aktardıklarına göre Kobani isminin
tarihçesi...
"Ortak kanaat ismin bir Osmanlı projesi olan Berlin-Bağdat
Demiryolu’nu inşa eden Alman şirketine atfen Almanca
‘şirket’ anlamındaki
‘kompanie’den geldiği yönünde. İstasyon inşaatı
için Suruçlu işçiler çalıştırıldı. İşçiler şantiyeye doğru hareket
ederken “Kompanie’ye gidiyoruz” diyordu. Bu,
zamanla dile ‘Kobani’ olarak yerleşti. Şirketin
adından hareketle bir başka teoriye göre isim ‘Ko. Bahn’dan
(Kompanie Bahn) geliyor. Ancak Berlin-Bağdat Demiryolu’nun
yapımında Philipp Holzmann ve Friedrich Krupp gibi şirketler yer
alıyor. ‘Bahn’ isminin geçtiği günümüzdeki
Deutsche Bahn (Alman Demiryolu) ise oldukça yeni bir şirket.
İstasyonlar için suya yakın yerler seçiliyor. Kobani’deki
istasyonun olduğu yerde de birkaç pınar yani çeşme var.
Bunlardan ikisi önemli:
Kaniya Murşid (Mürşit Pınarı) ve Kaniya Eraban (Arapların Pınarı).
‘Kaniya Murşid’ bugün Suruç’un sınırdaki köyü Mürşitpınar’a da
adını veren çeşme. ‘Kaniya Eraban’ ise bölgeden
geçen Arapların konakladığı bir çeşme olmasından mütevellit. Bu
ismi veren de Kürtler. Burası Arap yerleşim birimi olduğu için
değil Araplar uğradığı için verilmiş. Kürtlerin taktığı isim
‘Kaniya Eraban’ ismi Suriye Arap Cumhuriyeti’nin kurulmasının
ardından ‘Ayn el Arab’ (Arap Pınarı) olarak
kayıtlara geçirilmiş. Suriye rejiminin Araplaştırma politikasına
uygun bir adım.
ŞAİR ARAR LAKİN
BULAMAZ
Yakında Suriyeli Kürtlerin tarihine dair kapsamlı iki kitap
çıkarmaya hazırlanan Prof. Dr. Kadri Yıldırım’a sorduğumda Ayn-el
Arab’ı merak edip bölgeye giden ama kurumuş bir çeşme ile
karşılaşan Suriyeli şair Dr. Muhammed Mağut’tan şu şiiri aktararak
yanıt verdi:
“Zeheptü ila Ayn el Arab,
Ve lem ecid lâ aynen ve lâ Araben!”
Yani;
“Arap Pınarı’na gittim,
Ne pınar buldum ne Arap!”
Konuştuğum Suriyeli bir yazar, Kobani isminin Almanca
‘kompanie’den geldiğine inansa da bir başka
teoriyi aktardı:
“Bölgede birbiriyle sürekli çatışma halinde olan iki Kürt aşireti
sonunda araziyi paylaşma konusunda anlaşıyor. Bu anlaşmanın
yapıldığı yer ‘Koma Bani’ olarak
isimlendiriliyor.” Kürtçede koma ‘grup’, bani ‘çatı-yukarı’
anlamına geliyor. Yıldırım ise bu hikâyeye şu katkıyı yaptı:
İki aşiret arasında sözleşme yapılıyor. Aşiretlerden biri aşağıda,
diğeri yukarıda kalıyor. Yukarıda kalana ‘Koma Bani’ (Yukarıdaki
Topluluk), aşağıda kalana “Koma Jeri” (Aşağıdaki Topluluk)
deniliyor. İsim ‘Koma Bani’den dönüşerek Kobani halini alıyor.
Ancak bu teori çok güçlü değil.
Bölgede öne çıkan üç aşiret Ketik, Şeyhan ve Barazi. En çok Barazi
ve Ketik aşireti savaşırdı. Osmanlı sonrası Barazan Ankara, Ketikan
Fransızlarla iş tutmuştu. Bu iki aşiret arasında husumet aslında
hiç bitmedi. O yüzden aralarında bir anlaşma olduğu tezi çok güçlü
bulunmuyor. Söylenen o ki Şeyh Said isyan ettiğinde Serekaniye’den
(Ceylanpınar) Afrin’e kadar uzanan bölgedeki aşiret liderlerine
mektup yazarak isyana destek olmalarını istiyor ama olumlu yanıt
alamıyor. Kimileri Kürt ulusalcılığının bu bölgede zayıf kalmasını
bu reddiyeye bağlıyor.
ARAMİLER VE ASURLARIN KADİM
TOPRAĞI
İsmin kaynağından kentin oluşumuna geçersek; orada bizi tarihin
trajik kavşaklarından biri bekliyor. Ama ondan önce şunu not
edelim: Aramiler ve Asurluların medeniyet kurduğu bölgeden
bahsediyoruz. Burayla ilgili bölgeden bir dostumun düştüğü not şu:
“Dedem anlatırdı; Lawrence’in adamları Carablus ve Kobani
civarlarında kazı çalışması yapıp Aramilere ait tarihi eserleri
çıkarırmış.”
Kadri Yıldırım’a göre de bugünkü Kobani Arami ve Asurların yerleşim
birimleri olarak bilinen Şeran ile Helinc köyleri arasında
bulunuyor. Bu bölgede çıkartılan tarihi eserlerin bir kısmı
Suriye’de müzelerde muhafaza edilirken bir kısmı batıya kaçırıldı.
Şeran, Osmanlı kayıtlarında Aslan Taş olarak geçiyor. Değerli
taşların çıkarıldığı bir yer. Yıldırım bu konuda şu bilgileri
paylaştı:
“Orada 100 kadar tarihi levha bulundu. 1883 yılında
İstanbul Müzesi Müdürü Hamdi Bey ekip çalışması yaptı. 1928 yılında
da Fransız arkeolog François Thureau-Dangin, Şeran’da çalışmalar
yürütüyor. Daha sonra bu çalışmalara Fransız arkeolog Augustin
barrois katılıyor. Burada bazalttan yapılma iki aslan heykeli
bulunuyor... Aslan heykelinin çokluğundan dolayı Kürtler buraya
Şeran (Aslanlar) demiş."
ERMENİLER GİDER PINAR KURUR
Bu tarihi geçmişi bir kenara bırakıp modern Kobani’nin oluşumuna
baktığımızda Kürtler ile Ermenileri kader birliği ederken
görüyoruz. Yıldırım’ın arşiv kayıtlarından yaptığı tespitlere göre
“Kobani’nin temelini 1892'de bazı Kürt ve Ermeni aileleri
birlikte attı. Ermeniler yerleşime üç ev ve iki değirmenle başladı.
1915'ten sonra Ermeni yerleşimi arttı ama öncesinde de gelenler
vardı.”
Zamanla Ermeniler buraya üç kilise inşa ediyor. Sonraki yıllarda
Ermeniler başka yerlere göç ederken geride bıraktıkları binalardan
bazıları Kürtler tarafından kullanılıyor, bazıları viraneye
dönüyor. Kiliseler de yıkılıyor. Bu arada Ermenilerin ardından
pınar da kuruyor. Hayal kırıklığı yaşayan Suriyeli şairin pınara
gidişi Ermenilerin göçünden sonra gerçekleşiyor.
Demiryolu inşaatının katkısı ise şöyle:
Suruç’tan giden demiryolu işçilerinden de bölgeye yerleşenler
oluyor. Alman şirketi demiryolunda kullandığı siyah taşları
bugünlerde IŞİD-YPG arasındaki savaşta sıklıkla duyduğumuz Miştenur
tepesinden getiriyor. Bu tesislerin izlerinin hala durup
durmadığını sorduğum Kobanili gazeteci Barzan İso “Hala
kalıntıları var” dedi.
Trajik kavşak dedik ya Ermenilerden sonra sıra Kürtlere geliyor:
1925’teki Şeyh Said isyanı sırasında kaçan ya da sürülen Kürtlerin
sığındığı yerlerden biri Kobani.
MİMARİ FRANSIZ MİRASI
İlk dönemlerde Kobani’yi Suruç’tan ayırmak mümkün değildi.
Suriye-Türkiye sınırı çizildikten sonra demiryolu hattının üstünde
kalan Suruç bölge halkı için hala merkezdi. Fransız işgali
sırasında sınırdan kaçak geliş gidişler çoktu ve Ankara bundan
rahatsızdı. Ankara’nın şikâyeti üzerine Fransızlar kontrolü
sağlamak için Kobani’ye bir istihbarat binası yaptı. Bu bina manda
yönetimi sonrası kaymakamlık binası olarak kullanıldı. Kürtler
2012’de kendi bölgelerinde yönetime el koyduğunda bu bina Asayiş’e
verildi. Geçen ay IŞİD Kobani’nin doğusuna girdiğinde bu binayı
karargâha çevirdi. Kobani’nin en mimari ve gözde binası IŞİD’e
karşı Amerikan bombardımanın hedefi oldu. Bina Kobanililerin
dilinde ‘Saray’dı. Kobani’nin sokak planlarını yapanlar da
Fransızlardı.
1950’lerde sınırdan geçişleri engellemek için mayınlar döşenince
Kobani’nin Suruç’la bağlantısı kesildi. Bu noktadan sonra tam
anlamıyla şehir olarak tekâmül etmeye başladı. Bölgede ilk okulun
yapıldığı yer Kobani.
Sonuç olarak bizden kopan ya da koparılan parçalara sığınak olmuş
Kobani. Ermeniler gitmiş Kürtler kalmış. Bugün az da olsa
aralarında Arap ve Türkmen de var. İsim üzerinden manipülasyon o
kadar iğreti duruyor ki Kobani’yi boğdurma planlarına cila bile
olamıyor. Bizim Kobani’ye dair sözümüz yok ama o kurumuş pınarların
bize anlatacağı çok şeyi var! Aslında Kobani’yi Kobani yapan ne
ismi ne de etnik kimliği. Kobani direnişin simgesi oldu. Yıkılırken
dirildi. Tarihe de ninelerin, dedelerin, genç erkek ve kadınların
ellerinde silahlarla savunduğu ‘direnen kent’
olarak geçecek.