Koalisyon görüşmeleri tek bir seçenek var o da...
Abone olRadikal yazarı Tarhan Erdem, bugün başlayacak olan koalisyon görüşmelerine ilişkin sonuçları analiz etti.
7 Haziran 2015 Genel Seçim sonuçlarıyla ilgili isabetli
tahminde bulunan Konda Araştırma Şirketi'nin sahibi ve Radikal
yazarı Tarhan Erdem, gerçekleşmesi en mümkün koalisyonun AK
Parti-HDP koalisyonu olduğunu yazdı.
"Gerçekleşebilecek tek olasılık AK Parti+HDP"
başlıklı bugünkü yazısında Tarhan Erdem, CHP ve MHP'nin seçim
sonrası açıklamalarını analiz etti.
HDP'nin 7 Haziran'dan bu yana her tür koalisyon için kapılarını
açtığını ve yapıcı bir dil kullandığını söyleyen Tarhan Erdem,
"Geride kalan 34 günden sonra, başlangıçta bakılması
gereken bir çözümü tartışabiliriz: AK Parti+ HDP
koalisyonu" tespitinde bulundu.
Tarhan Erdem şunları yazdı:
"7 Haziran akşamı güneş batarken, Ankara semalarında yedi farklı
koalisyon olasılığı görünüyordu.
Daha o akşam ikinci ve üçüncü sırada oy almakta olan iki partinin
liderleri, sandıkların kapanmasından 6 saat geçmeden,
kendilerinin katılabilecekleri dört olasılığı iyice
bombaladılar! Liderler parti içinde seçim sonucu
tartışması çıkmasından çekindikleri için hemen o akşam aceleyle
konuştular; birisi CHP’nin hükümet kurmasını
istiyordu; diğeri de anamuhalefet sıfatını! Yüzde
kırk oy alan partinin nerede oturacağını halk sormayacaktı
zahir!
Aradan geçen 34 gün içinde, ilk akşam bombalanmış dört ihtimal de
iyice berhava edildi.
Sayın Davutoğlu’nun bugün “ilk tur” görüşmesi için
CHP Genel Merkezi'nin merdivenlerini düne kadar söylenenleri değil,
kurulacak hükümet protokolünü düşünerek çıkmasını; Sayın
Kılıçdaroğlu’nun ise misafirini, toplantı sonrasında kapı önünde
gazetecilere söyleyeceklerini tasarlayarak değil, 14 ilke’sinin
hangilerini kabul ettirebileceğini hesaplayarak beklemesini
dileyelim.
Yarın, MHP’nin işi daha kolaydır: Tabanlarının
birbirine yakın olduğu teyid edilmiş olan AK Parti ve MHP lideri,
geçen günlerde söylenenleri hatırlamazlarsa, toplantı kolaylıkla
protokol yazımı görüşmesine dönüşebilecektir.
AK Parti ile MHP’nin ve CHP’nin ayrı ayrı veya üçü birden
anlaşmaları baştan beri gerçekçi ve tutarlıydı. AK Parti ile MHP
temel tercihlerinde birliktelik vardı, çözüm süreci görüşmeleri
İmralı’dan Meclise taşınır, o görüşmeler yürürken iki taraf da
düşüncelerini uygulatmaya çalışırlardı; Erdoğan meselesi, yolsuzluk
davaları da bir biçimde geçilebilir, hükümet de sürerdi.
AK PARTİ-CHP KOALİSYONU ZOR DEĞİL AMA...
AK Parti-CHP koalisyonunun kurulması da çok zor değildir; demokrasi
ve hukuk devletinde temel anlaşma kurulur, Çözüm Süreci de bu
kapsamın içine alınır; 390 üyelik çoğunlukla Anayasa
hazırlanmasında kolaylık sağlanırdı. Anlaşılır gibi değil ama,
bütün bu kolaylıklara karşın düne kadar, “Niçin koalisyona
girmemeleri gerektiğini” söylemeyi
sürdürdüler! Şimdiye kadar gördüklerimiz rüya değilse, bu
hafta başındaki toplantılardan “anlaştık” diye
çıkılmayacaktır.
Bunları yazdıktan sonra bile, “keşke yanılıyor
olsam” diye mırıldanmadan duramıyorum.
AK PARTİ-HDP KOALİSYONU
Gerimizde bıraktığımız 34 günü yaşadıktan sonra, bence,
daha başlangıçta bakılması gereken bir çözümü tartışabiliriz: AK
Parti+HDP koalisyonu.
HDP şu yapılmaz veya şu olursa demiyor; partinin Başkanı Demirtaş
ve grup başkan vekili son iki günde aynı şeyi söylediler:
“Bizim üyesi olsak da olmasak da kurulacak koalisyondan üç
beklentimiz var; demokrasi, adalet ve barış”; “Bu temel ilkeler
üzerinden yepyeni bir anayasa yapılması gerekir”.
Pervin Buldan da, “Türkiye’nin sorunlarının çözümü için
mevcut şartlarda en uygun koalisyonun AK Parti-CHP
hükümeti” olduğunu eklemekten çekinmedi.
HDP ile koalisyonu, Sayın Erdoğan’ın ve Sayın Yalçın Akdoğan’ın
biraz farklı düşünceleri olsa da, ülkemizin en önemli ve öncelikli
meselesi olan çözüm sürecinin, 2013 Nevroz konuşmasında ve 28 Şubat
2014 görüşmelerinde bulunan esaslar ve usul içinde sürdürülme
imkanını vermektedir.
Aylardır, Sayın Erdoğan’ın bizzat söylediği ve hükümet üyelerinin
açıklamalarıyla anlatılan, Çözüm Sürecindeki duraksamalar, dün
yayımlanan KCK Bildirisi ile cevaplanmıştır. Tahrik edici cümleleri
bir yana bırkılırsa, bildirinin, önemli olan şu özetidir:
“Özgürlük Hareketimiz artık sabırlı ve makul tutumumuzu
istismar edenlere ve oyalama politikası yürütenlere hiçbir biçimde
müsaade etmeyecektir". Yani, hükümetin eylemsizliğe karşı
ileri sürdüğü görüşler kabul edilmemekte ve Sayın Erdoğan’ın
geçerliğini reddettiği 28 Şubat Protokolü de yok sayılmaktadır.
Bu bildiriyi, Sayın Davutoğlu’nun HDP ile görüşmemesinin gerekçesi
olarak sunanlar olacaktır; ancak gerçekte Bildiri, 28 Şubat
görüşmelerinin daha çok “oyalanamayacağını”
duyurmakta; ciddiyetini unutanlara Kürt sorununu
hatırlatmaktadır. HDP ile yapılacak koalisyon, kamu
güvenliğine kanunsuz müdahalelerin önünü kesecek ve Çözüm Sürecine
hareket verecektir.
Türkiye’nin ekonomi, yönetim sistemi reformu, yargı, ifade
özgürlüğü ve siyasal hayatın demokratikleştirilmesi alanlarında
çözüm süreci kadar acil girişimlere ihtiyacı vardır. HDP ile
koalisyon bu girişimleri hızlandıracaktır. HDP koalisyonu, Ak
Parti’ye ekonomik politikalar bakımından olduğu gibi eğitim ve
çalışma alanlarında da kolaylık sağlayacaktır.
AK Parti ile hükümet kurması, HDP’nin
“Türkiyelileşme” sorununun çözümünü
kolaylaştıracak, HDP’yi tam anlamıyla genelleştirecek, onun çağdaş
sosyal demokrat veya temel politikalarını açık biçimde
oluşturmasını kolaylaştıracaktır. HDP ile koalisyon
anlaşmaları hazırlanırken, koalisyona aynı koşullarla katılmaya CHP
de davet edilebilir; bence edilmelidir de.
Bu davete, CHP’nin olumlu yaklaşması halinde, seçmen kazanma ve
kaybetme bakımından bir rekabet yaşanacaktır. Bu da demokrasimiz
bakımından hayırlıdır. CHP böyle bir koalisyona katılmaz ise,
taraftarlarını iktidardaki bir partiye geçmeye adeta zorlamış
olur.
Özetle; AK Parti hükümet kurmak için seçeneklerden mahrum
değildir ve bunlar arasında, ülke ve siyasal koşulları için en
doğru olan HDP ile koalisyon yapmasıdır.