Klavye tartışmasına Uluç da karıştı
Abone olF klavye tartışmalarına Hıncal Uluç'ta katıldı. Uluç, özellikle şu soruyla Aköz'ü canevinden vuruyor:
İşte Uluç'un yazısının tamamı: Ne ile değil!.. Ne yazıyorsun?.. Abesle iştigalin son aşamasına vardı Sevgili Emre.. Son aşamasına.. F klavye kavgasını sonunda kafatasçılık sınırlarına dayadı.. Sanırsınız ki Türkçe batıyor, Türkiye batıyor.. Yahu Emre.. Türkiye, dünya medyasını yakından izliyorsun, savaşı paraya çevirmiş de, kaç para olacak, onun pazarlığını yapıyor.. Ölümün pazarlığı mı olur?.. Bir savaşa ya girilir, ya girilmez. Kurtuluş savaşına pazarlıkla mı girdik?. 100 milyar verirsen gözü kapalı girerim.. 10 milyar verirsen açık.. Böyle bir utanç, böyle bir rezillik yaşadı mı Türkiye bugüne dek.. Böyle küçük düştü mü, dünya kamuoyunun önünde.. Şimdi bu yazıyı ben F klavye ile yazsam, Türk'ün onuru kurtulacak öyle mi?. Ya da.. İstanbul ana arterlerine Hollanda Milli Takımı'nın portakal renginde kocaman sandıklar kondu.. Tepesinde kocaman kocaman bilboardlar.. İstanbul'da reklam, İstanbul'da tabela kirlenmesi yetmedi, şimdi de sandık koyup tepesine reklam yeri mi açıyoruz diye merak ettim.. Sordum.. Deprem ilk yardım malzemesi varmış içinde.. Allah göstermesin bir facia yaşarsak, bu sandıklara ilk anda gerekli malzeme konmuş.. Nedir listesi bilmem.. Ceset torbası da var mı?.. Deprem ilk yardım sandığı.. Helikopter gelecek, sandığı kaldıracak, ve götürüp enkazın tam yanına koyacak ki, ilk yardım anında yapılsın.. Peki tepede bu Barbaros'un gemi yelkeni gibi duran koca billboard ne?.. Helikopter bu "Yelkenli" sandığı nasıl taşır?.. Hayır.. Önce birileri, çekiç, balta, reklamı sökecek.. Sonra sandık helikoptere bağlanacak.. Bu arada enkaz altında can çekişen beş dakika daha beklesin ne olur?.. Ne olacağını anlatmak için, bu kararı verenleri o enkaz altında beş dakika bekletmek gerek.. Nasıl böyle dinimiz imanımız para oldu bizim.. Savaş.. Kaç para kazanırız bundan.. Deprem.. Kaç para kazanırız bundan.. F klavye kaç para Emre.. F klavye kaç para.. Bak ben, dinozor ağabeyin Hıncal Q klavye ile yazıyorum.. Bir gazeteci olarak dünyayı dolaşıyorum. Gittiğim her yerde Q klavyem hazır.. Seni gazete dışarı gönderirse, yazını internetle geçemezsin.. Elinle yazarsın ancak, senin F klavyen bulunmadığı için.. Sonra da, postane ararsın, faks geçmek için.. Dünyanın dört bir yanından gelen meslekdaşların işlerini bitirmiş, çoktan otellerine dönüp uykuya dalmışken.. Tabii internet çağında, hâlâ elle yazıp, faks arayan gazetecinin Türk olması, o uluslar arası medya ortamında "Vay be.. Türke bak.. Kültür emperyalizmine kafa tutuyor" alkışı getirir sana değil mi?. Ben, tüm ülkede F klavye zorunlu olarak satılırken (A ve Q klavye ithali yasaktı) aldığım F klavyeyi, üstüne para vererek Ankara'nın usta daktilocusu Remzi'ye Q yaptırdım.. (Remzi usta hayatta mısın yahu.. Bir "He" de ne olur?..) Sırf bu sebebten.. "Ben dünyayı dolaşıp, dünyanın her yerinden yazı yazacağım.. Daktilo sıkıntım olmamalı" diyerek.. Ve de hiç olmadı, F'te kalanların nasıl geride kaldıklarını, her defasında görerek ve 18 yaşında ne kadar "İlerici" bir karar verdiğimi hep görerek.. Emre.. Tüm Emre dostlarım.. Bir daha.. Neyle yazdığınız değil, ne yazdığınız önemli.. Sevgili Emre Aköz.. Bilgine.. Yardımcım Yasemin ki, yegane yazı işi benim verdiğim metinleri (Okur mektupları, alıntılar, yanıtlar ve saire) tape etmektir, F klavye kullanır..