KKTC bayrağının gizlenen sırrı
Abone olBayrağının ortaya çıkmasındaki rolünden de bahseden Özkök, bayrağın ilk olarak kullanıldığı gün yaşananları da yazdı.
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, bugünkü
köşesinde yıllardır gazetenin üst düzey yöneticileri arasında sır
olarak saklanan KKTC bayrağının gerçek hikayesini kaleme
alıyor.
İşte Ertuğrul Özkök'ün yazısı:
23 Şubat gecesi Lefkoşa'da ne oldu
Aşağıda anlatacağım olay, 23 Şubat 1984’ü 24 Şubat’a bağlayan gece
Lefkoşa’da yaşandı.
Dün İsviçre’den gelecek haberi beklerken, Hürriyet Gazetesi
tarihinde bugüne kadar gizli kalmış bu ilginç olayı hatırladım.
İLGİNÇ SEMPOZYUM
O tarihte Hacettepe Üniversitesi’nde öğretim üyesiydim.
Aynı zamanda Hürriyet Vakfı’na danışmanlık yapıyordum.
Vakfın başında Orhan Birgit vardı.
Bir gün Orhan Bey telefon etti. Kuzey Kıbrıs’ta bir sempozyum
düzenleme kararı aldıklarını söyledi ve benden bir program
hazırlamamı istedi.
Programı hazırladım ve Orhan Bey’e ilettim.
24-26 Şubat tarihleri arasında yapılacak olan sempozyumun konusu
‘Dış politika ve basın’dı.
Türkiye’nin önde gelen dış politika yazarlarının neredeyse hepsi
sempozyuma davetliydi.
Sami Kohen, Mehmet Ali Birand, Cengiz Çandar, Sedat Ergin, Yazgülü
Aldoğan, Haluk Gerger, Hıfzı Topuz, Necati Zincirkıran’ı
hatırlıyorum.
Davet edilen öğretim üyeleri arasında Mümtaz Soysal ile Emre Kongar
da bulunuyordu.
Ayrıca Fransız Liberation Gazetesi’nin Ankara muhabiri Corine
Lesnes de vardı.
Toplantıya beş eski bakan davet edilmişti.
Bakanlar şunlardı:
İhsan Sabri Çağlayangil, Hasan Esat Işık, Hayrettin Erkmen, Gündüz
Ökçün ve Ahmet Taner Kışlalı.
Sempozyuma bir hafta kala Rauf Denktaş’tan bir mesaj geldi.
O TELEFON
Rauf Bey bir bayrak örneği göndermişti.
Üsünde ve altında iki çizgi, ortasında ay yıldız vardı.
Bizden, bu bayrağın dev bir modelini istiyordu.
Şimdi tam hatırlamıyorum, ama en azından 6-7 metreye, 25-26 metre
boyutlarında bez bir bayrak yapılacaktı.
Ayrıca 10 bin tane de küçük kağıt bayrak istiyordu.
Bunları yaptırttık.
23 Şubat günü THY’den kiralanan uçakla Lefkoşa’ya gittik. O akşam
bir tören düzenleyip bu dev bez bayrakla, 10 bin tane küçük kağıt
bayrağı Denktaş’a verdik.
Gece yattık.
Ertesi sabah kapımın hızla çalınmasıyla uyandım.
Şimdi kim olduğunu hatırlamadığım bir dostum, ‘Uyan, ortalık
birbirine giriyor’ dedi.
Ortalık gerçekten toz dumandı. Bütün Rum radyoları bas bas
bağırıyordu.
Denktaş o gece yarısı Saray Oteli’nin Rum tarafına bakan yüzüne o
dev bayrağı astırmıştı.
Bütün sokaklarda çocukların, gençlerin eline bizim getirdiğimiz
küçük bayraklar verilmişti.
Rum tarafı toz dumandı, çünkü Kuzey Kıbrıs ilk defa bayrak
çekiyordu.
MUHALEFET ŞAŞKIN
Türk tarafında muhalefet de şaşkındı. Çünkü Kuzey Kıbrıs
Parlamentosu henüz bayrağı kabul etmiş de değildi.
Ama Denktaş inanılmaz bir manevrayla bayrağı çekmişti bile.
Yanılmıyorsam aynı gün bayrak kanunu Türk parlamentosuna getirildi
ve muhalefetin itirazlarına rağmen kabul edilip resmileşti.
O bayrak, KKTC’nin bugün herkes tarafından bilinen resmi
bayrağıdır.
Hürriyet Kıbrıs’ın tarihine ikinci defa işte o bayrakla
girmiştir.
Bayrağın gerçek hikayesi yıllar boyunca Hürriyet’in üst düzey
yöneticileri olan Arda Gedik, Orhan Birgit ve benim aramda bir sır
olarak kaldı.
Denktaş’ın siyasi mücadele tekniklerini ve gücünü daha o gün
keşfetmiştim.
Tabii siyasi dehasını da...
Şimdi o Denktaş Lefkoşa’daki evinde oturuyor ve İsviçre’deki tarihi
görüşmeleri buradan izliyor.
CESUR İNSANLAR
Bana göre Denktaş da İsviçre’de olmalıydı.
Kıbrıs mücadelesi, Türklük tarihinin önemli taşlarından
biridir.
Bugüne gelinceye kadar çok büyük mücadeleler verildi.
Gizli kahramanları, bilinenlerinden çok daha fazla olan bir
mücadeledir bu.
Bu savaşı kazanmak için cesur adamlara ve kadınlara ihtiyaç
vardı.
O cesur kadınlar ve adamlar görevlerini yaptılar.
Bu defa da barışı kazanacak cesur insanlara ihtiyaç vardı.
Büyük bir gururla görüyorum ki o cesur insanlar da çıktı.
Şimdi Kıbrıs bu insanlar sayesinde sonsuz bir barışa doğru
yürüyor.